1 Mayıs: İcazet sınırlarını parçalamak

1 Mayıs 2022’yi Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında toplumsal muhalefet dinamiklerinin birbirini bütünleyip daha fazla ileri çektiği koşullarda karşılıyoruz.

Hedef olduğu azgın saldırılara rağmen yıllardan beri geri çekilmeyip boyun eğmeyen Kürt halk hareketi ve kadın dinamiğine son bir yılda peş peşe ataklar yapan işçi dinamiği, gençlik dinamiği ve doymak bilmeyen neoliberal saldırganlık karşısında yaşam alanlarını savunmak için canını dişine takan köylü dinamiği eklenmiş durumda.

Karşısında ise kriz içindeki bir sistem ile toplumsal desteği gözle görülür ölçülerde zayıflamış olan faşist bir rejim gerçekliği var.

Sistemin doğasından kaynaklanan krizi daha da katmerli hale getiren pandemi, artı değer sömürüsünün azgın bir hal alması, devasa bir zenginlikle muazzam bir yoksulluk arasındaki uçurumun büyümesi, ırkçılık ve faşizmin dünya çapında atağa kalkması dönemin en belirgin çizgileri. Dünya çapında keskinleşen emperyalist rekabetin yansıması olarak Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri harekatı yeni bir dünya savaşı tehlikesini biraz daha büyütüp yakınlaştıran bir gelişme oldu. Bu koşullarda savaşa karşı mücadele, dünya proletaryası ve halkların acil görev ve sorumlulukları arasına girdi.

Türkiye özgülünde halkın yaşamını cehenneme çeviren hayat pahalılığı ve adeta otomatiğe bağlanmış zamlar yüzünden ‘geçinemiyoruz’, ‘barınamıyoruz’, ‘işsiziz’ çığlıkları sokağa çıkıyor.

Toplumsal tepki, öfke ve protestolar kuşkusuz salt ekonomik yoksunluk ve açmazlardan kaynaklı değil. Faşist rejimin hayatın her alanını baskı, sömürü ve zorbalıkla kuşattığı, savaş, yağma ve yıkım politikalarıyla insanları adeta soluk alamaz hale getirdiği bir ortamda sürpriz olmayan tepkilerdir bunlar.

*

Burjuvazi ve devleti, içerde birikmiş toplumsal öfkenin yönünü Kürt düşmanlığını köpürterek saptırmaya çalışıyor; diğer taraftan bu kriz ortamını Kürt özgürlük hareketinin tarihsel toplumsal kazanımlarını ortadan kaldıracak, kırılmalar yaratarak inançsızlaştıracak bir saldırı konseptiyle hareket ediyor. AKP-MHP-Ergenekon koalisyonu, Kürt halkının varlığına kastetmiş bir düşman. İçerde baskı, saldırı, gözaltı ve katliamlarla sürdürdüğü politikasını dışarda işgal ve savaşla tırmandırıyor. Şoven milliyetçilik ve mülteci düşmanlığını kendi tabanını konsolide etmekte kullanıyor.

Türk devletinin hiç vazgeçmediği yeni Osmanlıcı ilhak ve işgal hayalleri kendini Güney Kürdistan’da bir kez daha gösterdi. ABD’nin onayı ve KDP’nin işbirliğiyle 17 Nisan’da yeni bir saldırı başlattı. Bu saldırgan savaş aynı zamanda işçilerin, emekçilerin yaşamını doğrudan etkiliyor. Onların yoksulluğunu ve işsizliğini derinleştiriyor. Kürt halkının ve Kürt özgürlük hareketinin mücadelesini imha girişimleri, Türkiyeli işçi ve emekçilerin geleceğini de karartıyor, ruhunu ve bilincini körleştirip çürütüyor. Başka bir ulusu, başka bir halkı ezen ulus özgür olamaz çünkü!

*

Bu yıl 1 Mayıs’ı böyle bir konjonktürde karşılıyoruz.

1 Mayıs, emekle sermaye arasında bir irade savaşıdır. Onun ruhunu, burjuvazinin dayatmalarını, çizdiği sınırları, koyduğu yasakları tanımamak oluşturur. Proletarya ve onun öncüleri buna uygun bir tutum takındıkları, bu temelde esinleyici bir çıkış yaptıkları ölçüde 1 Mayıs’ın hakkını vermiş olurlar.

2022 1 Mayıs’ında bu ruha uygun davranmak çok daha tayin edici, adeta tarihsel bir anlam kazanmış durumda. Çünkü bir taraftan AKP-MHP-Ergenekon faşist bloku hiçbir sınır, ölçü, kural tanımayan pervasız bir saldırganlık içindedir. İşçi ve emekçiler, Kürtler ve kadınlar başta olmak üzere kendisine muhalif bütün güçler tarifsiz bir şekilde baskı altında tutulup, korkutulup sindirilmek istenmektedir. İş bırakmalar, fabrika işgalleri, elektrik ve doğalgaz faturalarına yönelik kent merkezlerinde yükselen isyan, hapishaneye dönüştürülen fabrikalar, ölüm evlerine dönüştürülen hapishaneler büyüyen toplumsal öfke ve tepkiyi gözler önüne sermektedir.

Diğer taraftan, CHP başta olmak üzere burjuva düzen muhalefetinin bütün bileşenleri, aynı pasifikasyonu farklı araç ve yöntemlerle, en başta da öfke ve çıkış arayışındaki sınıfa ve emekçi yığınlara tek adres olarak sandığı göstermekle, sokak korkusunu körükleyerek yapmaktadır. 2022 başından beri en umulmadık yerlerde bile patlayan kitle eylemleri dalgası ise bunun karşı kutbunu oluşturuyor.

Art arda gelen bu öfke patlamalarının ortak bir noktası daha var: Bu eylemlerin neredeyse hepsi, mevcut yasa ve kuralları, konulan yasakları, üzerlerine gönderilen polis ve jandarma terörünü umursamadan, fiili meşru bir mücadele çizgisinde gerçekleşiyor.

Bütün bunlar ortadayken sınıfı ve emekçileri temsil iddiasındaki sendikal örgütlenmeler ile itiraz dahi etmeden onların peşine takılan “devrime öncülük” iddiasındaki güçler ne yapıyor? Krizin yarattığı yıkımla bir dalgaya dönüşen işçi eylemlerinin, 8 Mart’tan Newroz’a taşınan isyancı ruh ve direniş iradesinin 1 Mayıs alanlarına yansıtılması gerekirken DİSK başta olmak üzere sendikalar ve meslek odaları nice bedel ödenerek kazanılmış 1 Mayıs’ı icazet sınırlarına hapsedecek bir rol oynuyorlar.

“Birlik, dayanışma, mücadele”yle tanımlanan 1 Mayıs’ın gerçek devrimci ruhu, istemin dayattığı icazet sınırlarını zorlamasında somutlaşır. Sınıfa karşı sınıf, burjuvaziye karşı proletarya diyenlerin birbirlerine güçlerini gösterdikleri ve birbirlerini sınadıkları bir arenaya dönüşür 1 Mayıs. Taksim burada özel bir yerde durmaktadır. Taksim yasağının aşılması ısrarından kolayca vazgeçilmesi ise sadece anlı şanlı konfederasyonların değil bir bütün olarak sol-sosyalist güçlerin ruh halini ele veren bir göstergedir.

Bu koşullarda girilen bir 1 Mayıs’ta esas olan işçi sınıfı ve emekçi yığınların kendiliğinden boy veren eylemini büyütmek olmalıydı, olmalıdır! O çok sözü edilen ve neredeyse bütün bir 1 Mayıs’ın içine sıkıştırılmaya çalışıldığı “kitlesellik ve coşku” boyutu buna tabi olmalıydı, olmalıdır!

1 Mayıs’ın, evden çıkamaz, ekmek bulamaz, barınamaz, ısınamaz, aydınlanamaz hale getirilen işçi sınıfının bütün eşitsizliklere, bütün adaletsizliklere karşı sınırsız bir özgürlük istemiyle bir sınıf olarak alanlarda, meydanlarda birbirinden güç aldığı ve burjuvaziye gücünü gösterdiği bir gün olarak yaşanması için Taksim başta olmak üzere alanlarda olacağız!

Alınteri

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir