AKP’nin paramiliter yapılanması

Yandaşların silahlandırılması 2016 dan önce

 

2016 yılı 15 Temmuz sonrası emniyet ve ordu envanterine kayıtlı bazı silahların kaybolması olayı çete lideri Sedat Peker’in açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi ancak bu konu da tc faşist şefi Erdoğan ve içieşleri bakanı SS konuya dair hala kamuoyunu aydınlatan bir açıklama gelmedi. Fakat toplumda bazı kesimlerin silahlandırılması yani devlete bağlı paramiliter yapıların oluşturulması, Temmuz 2016 yılı değil çok daha öncesine dayanıyor.

Örneğin 2009 yılında Muş’un bulanık ilçesinde demokratik yürüyüş hakkıını kullanan kitleye otomatik silahla ateş edip iki yurttaşı katleden esnaf olarak bilinen Turan Bilen adlı kontr gelilla elemanı dönemin içişleri bakanı Beşir Atalay tarafından sahiplenilip, gönüllü korucu olduğu iddia edilmiş, yaptığı katliam meşuraltırılmaya çalışılmış ve bu kişi koruma altına alınmıştır.

Ancak dönemin Muş valisi Erdoğan Bektaş, Bilen’in koruculuk yapıp yapmadığına dair bir bilgilerinin olmadığını, söylemiş; silahla ilgiliyse “Bir zaman menşeine bakılmadan bu bölgede silah taşımaya ruhsatlar verildi. O silahlardan birisi” diye konuşmuştu.

Yukarıda belirttiğim olay silahların dağıtılmaya başlandığı tarihin 2016 yılından çok önce oluğunun kanıtıdır.

Soylu ile beraber envatere kayıtlı silahlar kaybında artış!

Sayıştay raporuna göre özellikle Soylun’un içişleri bakanı olmasından sonra emniyet ve ordu envanterine kayıtlı silahların kaybolma oranında artış olduğu ve 200 bin silahın kaybolduğu belirtiliyor ve içişleri bakanlığının internet sitesinde yayınlanan rapor da bunu doğrular nitelikte.

“Türkiye’de İçişleri Bakanlığının resmi raporlarında ve internet sitesinde 2014 yılında 14 bin 682 silahın kaybolduğu, 2016 yılı içinse tam 107 bin 628 silahın kaybolduğu yazıyor, yani raporlara göre bu sayı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tam 7,5 kat artmış ve 107 bine ulaşmıştır.

Muhalefet tarafından meclise sunulan, kayıp silahların araştırılması için komisyon önerileri ve soru önergeleri AKP ve MHP oylarıyla red edilmesi bu iddiaları daha güçlü kılıyor.

Faşist diktaörlük tarafından kendi yandaşlarına dağıtıldığının örneğidir.  Bölgede yaptığımız araştırmaya göre AKP, MHP ve BBP adlı partilerin gençlik yapılanmaları olan ülkü ocakları, osmanlı ocakları ve alperen ocaklarının yanısıra birçok esnaf, işçi, memur ve faşist hükümete yakın bir çok cemaat ve grup gerek emniyet ve ordu envanterine kayıtlı kayıp silahlar gerekse envanter dışı silalarla silahlandırılmıştır. Ve bu silahlandırılan paramiliter güçlerin bir kısmı, gerek faşist hükümet tarafından Türkiye’de gerekse Türk devletinin denetimindeki Suriye topraklarında oluşturulan kamplarda SADAT olarak adlandırılan yapı tarafından askeri eğitimden geçiriliyor.

Bu silahlandırma emniyet, ordu ve yandaşlardan oluşan bekçileri yeterli görmeyen faşist iktidar adeta kendisine bağlı toplum içerisine gizlenmiş bir (Gizli Ordu) paramiliter güç oluşturulmuş.

HDP izmir il binasına saldırıp Deniz Poyraz’ı katleden katilin de SADAT tarafından bu tür kamplarda eğitildiği sosyal medya hesabında açıkça görülüyor ve bu katilin ifadesinde, binaya katliam için gittiğini belirtiyor ancak gözaltına alındığı gibi alelacele tutuklanan bu katilin Deniz Poyraz’ı katlettiği silahın yanı sıra elinde silah dolu olduğunu söylediği bir çanta olduğu kamera görüntülerine görünmesine rağmen emniyet ve içişleri bakanlığı tarafından bu silahların neler olduğu ve menşeinin ne olduğu konusunda hiçbir açıklama yapılmadı.

Erdoğan seçim yoluyla gitmeyecek

Şimdi en önemli noktaya gelelim Erdoğan geçen gün bir konuşmasında muhalefete, ‘‘bu vatanı size teslim etmeyiz’’ söylemiyle aslında sırtını dayadığı bu paramiliter güçelere güvenerek bir nevi aba altından sopayı gösteriyor.

AKP ye yakın Sevda Noyan adlı kadının bir telkevizyon kanalında“15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık. Boş bulunduk… Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile 50 kişiyi götürür. Söylemi ve yine AKP ye yakın Ahmet Maranki adlı sözde profösörün 24 haziran seçimlerinden önce ‘‘Umudumuz 25 Haziran’dır. Olmadı zaten, o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa’’ söylemleri boşuna değildir. Alenen tehdittir.

Yani faşist diktatörlük seçim yoluyla iktidarı terketmeyeceğini açıkca dile getiriyor. Bu durumunda olası bir seçimi kaybetse dahi paramiliter güçlerini sokağa salarak

Açıkça halk iredesini gasp edecdeğini hem kendisi hemde beslemesi olan paramiliter güçleri aracılığıyla fırsat buldukça dillendiriyor. Bu diktatörlüğün adeta değirmenine su taşıyan ve kendisine muhalefet diyen CHP ile ortağı yavru faşit partinin ülkedeki siyasal, sosyal ve ekonomik sorunu çözmekten çok uzak olduğu aşikardır.

Bu temelde, türkiyedeki tüm kadın hareketleri, devrimci, demokrat ve emekçi güçlerin bir araya gelerek yeni bir alternatif yaratması kaçınılmazdır. Çünkü türkiye de faşit şef yönetimine muhalif olan tüm kesimler adeta prangaya vurulmuş durumdadır ve bunu yıkacak tek güç demokratik devrimcilerin birleşik itifak gücüdür.

Edip Mîr