‘Türk Solu’nun Kürtler ve HDP ile macerası…

Ahmet KAHRAMAN yazdı

29 Kasım 2021 Pazartesi

  • HDP,  ırkçı rejimin tufanından kurtulmuş tüm etnik ve dinsel yapıların partisidir. Kürtler, Ermeniler, Süryani, Yahudi ve Rumlar en başta tüm halkların ve tabii ki dışlanmış, insan yerine konmamış Türkler ve tekmil inançların korunağı bir partidir. O nedenle, HDP seçimlerde ittifak merkezidir. Geçen seçimde olmadı, umarız bu kez öteki Kürt partileri de bu çatı altında yerlerini alırlar.

Latin Amerikada, örneğin Meksika veya Asya, Afrika kıtalarında, herhangi bir ülkeyle anılan sol bir kavram yoktur. Ama “Türk solu“ kavramı vardır ve yadırganmıyor da…

Kim bilir, belki Türk toplumunun “kendine has bir karma“ olması, belki de “amentüsü“, yani özü ve ruhu hümanizma olan evrensel soldan sapma ile ırkçı, soykırımcı devletine payanda olduğu için, “Türklere has sol“ anlamında, bunlarınkine  “Tük solu“ deniliyor. “Türk gibi solcu“ olmanın Sebebini kimse bilmiyor, yani.

Türk solunun başat örgütü Türkiye Komünist Partisi, (TKP) ruhuyla Kemalizme ilmikliydi. Daha sonra türeyenler, onun “paltosundan“ çıktılar. Bu yüzden, yani devletle bütünleştirerek  mi, “Türk solu“ adını aldılar, onu da bilmiyorum.

Ancak TKP, kopmaz bağlarla Türk rejimine perçinliydi.  Liderleri Mustafa Suphi, 1921 yılında Kemalistlerden aldığı yardım daveti üzerine, 15 arkadaşıyla birlikte Rusya’dan dönerken, tuzakta “derdest“ edilip işkenceyle öldürüldü. Eşi de günler süren tecavüzden sonra katledildi. Ama, bu olay fazla mesele edilmedi. TKP, Kemalistlerden kopmadı.

“Devrim“ ve “devrimci“ deyimleri çoktu, heybelerinde. Çıkarıp çıkarıp attılar, üstlerine. İşledikleri suçlara kör baktılar.

Mesala, Müslüman olmayan yerlilerin kökü kazınırken, gözlerini yumdular. Sıra Kürtlerin kırımına gelince, “Rüstemé Zal“ kesilip kılıç çektiler. Çocukları, savunmasız kadın ve ihtiyarları saran kan ve ateşi “devrimci Mustafa Kemal’in gerici feodalite ile mücadelesi“ olarak dünyaya yaydılar.

Koçgirî trajedisini, onbinlerin toplu kırımı Zilan ve Dersim’i görmediler. İkinci dünya savaşı yangılarını, Hiroşimanın yasını tutan, acıları anlatan şiirler yazan Türk solcuları, Kürtlerin başına gelenler karşısında kör, sağır ve dilsiz rolüne çıktılar.

Sonrasında da susarak veya kanlı rejime methiyeler dizerek hizmet ettiler.

1960’larda Kürdistan’da esintiler başlayınca, Çetin Altan hariç, dönemin deve dişi solcu yazarları “tehlike çanı“ başlıklı yazılar döşemeye başladılar. Kelle koparma davetiyeleri çıkardılar.

Bu sürecin bir başka istisnası, Türkiye İşçi Partisi (TİP) lideri Mehmet Ali Aybar’dı. Aybar, şövalyece bir tutumla, Mehdi Zana’nın başını çektiği partili Kürtlerin “Doğu Mitingleri“ne öncülük etmesine karşı çıkmadı. Aynı Aybar, Demirel hükümetinin “Komando Harekatı” ile Kürtlere yat-kalk talimi yaptırıp hayvan pisliği yedirmesini parlamentoda dillendirdi.

O arada Kürt gençleri, korku duvarını yıkmışlardı. Çanak-çömlek patlayıp her şeyin ortalığa saçılması misali, ses vermeye başladılar.

Kürt kimliği, dili, kültürü, yaşama biçimi yasağına ciddi tepki göstermeyen Türk solcularının, “ama yoldaş, siz milliyetçilik yapıyorsunuz“ diyerek, önlerini kesmeye kalkışması üzerine, yollarını ayırdılar. Patlamayla sonuçlanan örgütlenmeye gittiler.

Ancak gerçeği, yadsıyıp inkar etmemek ve kavramları karıştırmamak gerekir. “Türk solu“ denilen, ana damarın inkardan, görmezlikten gelme ve setlemesine rağmen, hümanizmadan yola çıkarak, ortaya atılan gerçek solcuları, şükranla anmak gerekiyor.

Türk ırkçılarının üstten, tepeden bakan tutumlarını mahkum edercesine, Kürtlerin insanlık mücadelesinde yer aldılar, onlar. İnsanlık savaşında canlarını feda ettiler.

İnsanlık savaşı dedim: Bir halkın dilini, kültürünü, yaşama biçimi, renklerini yasaklamak insanlık dışı bir eylem, ırkçılık, insanlığa karşı suç işlemektir. Nice Türk, bugün de bu barbarlığa karşı Kürtlerin yanında durmaya devam ediyor…

Sivil, savunmasız Kürtler, 50 yıldırdır ateş altında. Zulüm, “zıbıl“ (kurumuş hayvan dışkısı) yedirme ile geldi, 1970‘de.

Sonra köy değil, köyler (4000) yakarak, insanlar kaçırarak, işinde, evinde katlederek adına “faili meçhul“ dediler. AKP Faşizmi, sivil Kürt kırımını Roboskî de ki toplu katliamla açtı. Daha sonra Hitlerin zulmünü taklit ederek, 10 şehri insanların başına yıktılar. Kürtleri ana yurtlarından koparıp el kapılarında mülteci yaptılar.

Bütün bunlar olurken, “Türk solcuları“nın bir toplu karşı çıkışını görmedik. Sesleri de duyulmadı. Oysa, Kürtler adına birilerinin sokağa çıkıp „“katil sen de dur“ demesi, yaz sıcağında nasıl da bir ışımanlık olurdu.

Böyle bir şey olmadı ama, üsttenci bakışlarını gördük. Kürtleri, rejime yamama çabalarını, bir de HDP’den kişisel beklentilerini…

Öte yandan, gelen her yeniye biata alışmış, “çok yaşa Padişahım“dan hemen sonra „“kahrol“ diye bağra gelmiş, toplum bu kez, AKP faşizmine biat edip bir gece yarısı kara, ırkçı renge bürünmüştü. Dün solculuktan işkence görenlerin bir kısmı da, Çin efsanesinden fırlama Ergenekoncu idi.  Şoven ve uluyan ırkçı…

Yerim azaldığı için, kısanın kısası ile özetliyeyim: HDP’nin omurgası, başka bir deyişle kitle tabanı Kürtlerden oluşuyor. Bu yüzden Kürtlerin  haklarına, hayallerine, özgürlük özlemleri ve göz yaşlarına saygılı ama, Kürt partisi değildir.

HDP,  ırkçı rejimin tufanından kurtulmuş tüm etnik ve dinsel yapıların partisidir.

Kürtler, Ermeniler, Süryani, Yahudi ve Rumlar en başta tüm halkların ve tabii ki dışlanmış, insan yerine konmamış Türkler ve tekmil inançların korunağı bir partidir.

O nedenle, HDP seçimlerde ittifak merkezidir. Geçen seçimde olmadı, umarız bu kez öteki Kürt partileri de bu çatı altında yerlerini alırlar.

Ermeniler, Süryanilerle sorun yok. Rumların ise örgütlenmeleri yok.

Ama Türklerle ittifak sürüyor.

Ama bu kez, kendilerine “Marksist“ de diyebilen kimileri, pek üstten bakışılı. Gören Hindistan’a Komiser olarak gönderilmiş İngiliz çoban sanıyor.

Öylesine görgüsüz ki, Kürtlerin, iki yüz yıldır kanayan yaralarına nasıl bakmaları gerektiği konusunda pek buyurgan…

Edasıyla eski Türk  “kamçulcu“su, (Kamçul eskiden hayvanlardan alınan bir vergi çeşidi) sömürge komiser havaları, siyah adama ders veren beyaz pozlarında ve de kibirli…

Sömürge Komiser edalı “çok solcu“ adam, hapisteki Selahattin Demirtaş’a ayar çekiyor,  eleştirel bakışıyla onur zedelenmesi geçirmiş gibi, seçimde rakip çıkacağını söylüyordu.

Bize düşmez ama, bir sen eksiktin “beyaz atlı“ edalı yoldaş; buyur gel bari!..