Başaran: Yeni dönemi kadınlar belirleyecek

ANKARA – HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, önümüzdeki süreçte mücadeleyi büyüteceklerini belirterek, “Kadınlar yeni dönemi belirleyecek ve yeni Türkiye’yi kuracak. Bunu görmezden gelen her siyaset kaybetmeye mahkumdur” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) 5’inci Olağan Büyük Kongresi gerçekleştirmesi ardından 16 Temmuz’da ilk Kadın Meclisi toplantısını gerçekleştirdi. Türkiye ve dünya siyasetindeki gelişmeler, kadın kazanımlarına yönelik saldırılar ve yeni dönemde kadın mücadelesinin nasıl güçlendirileceğine dair tartışmalar yürütüldü. Kadına yönelik saldırıların “kırım” haline geldiği Türkiye’de, HDP Kadın Meclisi yeni dönemde daha örgütlü ve dinamik bir mücadele yürütme kararlılığında.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran da, kongrelerini mora boyadıklarını hatırlatarak, güçlü ve dinamik bir kadın meclisi ile yola devam edeceklerini söyledi. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla feshedilen İstanbul Sözleşmesi’ne dair Danıştay’ın son verdiği kararında kadınlar için yok hükmünde olduğunu kaydeden Başaran, “Bizler İstanbul Sözleşmesini uygulayacağız” dedi.

HDP’li Başaran, yeni dönem politikaları, kararları ve kadına yönelik saldırılara dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.

HDP, 5’inci Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi. Partiniz üzerindeki baskılar, kriminalize etme politikalarına karşı kadınlarında yoğunlukta olduğu on binler kongreye katıldı. Öncelikle partinizin kongresini siz nasıl okudunuz? Halk iktidara net nasıl bir mesaj verdi?

Kongre öncesinde bu kitleyi, coşkuyu, kararı ve morali tahmin ediyorduk. Çünkü halkla temas içerisindeyiz, bu toplumun, kadınların, gençlerin, işçilerin ve emekçilerin ne istediğini çok iyi biliyoruz. Bu ülkede HDP’nin bir çözüm gücü olduğunu, bir alternatif olduğunu ülkenin umudunun HDP’de olduğunu çok iyi biliyoruz. Yaptığımız kongre bilmeyenler açısında çok iyi oldu. HDP, 2015’ten bu yana sistematik bir saldırı altında. Bu kadar sistematik bir saldırı karşısında iktidarın beklemediği bir tablo ve kongre de ortaya çıktı. Onlarda kısmen güçlü geçeceğini tahmin ediyorlardı ama en son partimize dönük kapatma davasının açılmasıyla beraber kendilerince “acaba geriye çekilme olur mu?” hesabı yaptıklarını biliyoruz. Kongrede, HDP’nin bir tabela partisi olmadığını, bir fikriyat olduğunu ve fikriyatın bütün topluma yerleştiğinin cevabı verildi. Toplum, ‘Biz buradayız’ dedi. Karadeniz’den Kürdistan’ın dört bir yanından kongreye insanlar geldi. HDP’nin Türkiye’nin sınırlarını da aşan bir fikriyat olduğunu, uluslararası alanda da kabulünün olduğunu en net göstergesiydi. Kararlılık, inanç mesajı verildi. Adalet arayışçıları, adalete ulaşmanın bir yolunun da HDP’nin mücadelesini büyütmek olduğunu gösterdiler. Kadınları yok etme siyasetine karşı kadınlar renkleriyle oradaydı. Kongrenin bir tarafı mora boyandı. Türkiye’nin her kesimi çözümün HDP’de olduğunu konuşmasalar da orada olarak göstermiş oldular.

Kongrenizin hemen ardından HDP Kadın Meclisi bir araya geldi. Kadın Meclisi’nde de yeni dönemde büyük değişim oldu. İlk toplantınız nasıl geçti? Neler konuşuldu?

Bizim açımızdan her başlangıç bir heyecanı beraberinde getiriyor. Salona gelen herkes ilk defa o salona oturuyormuş gibi bir heyecan ile ordaydık. Kadın meclisimizde değişimler oldu, genç ve dinamik arkadaşlarımız, bu dönem kadın meclisimizde yer aldı. Genç ve dinamizmin yanında tecrübeli, HDP fikriyatını ilk günden beri örgütleyen arkadaşlarımız da var. Bu ikisinin birleşkesinden oluşan bir kadın meclisi, bu dönemde çalışma yürütecek. Diğer taraftan da kongre salonumuza yansıyan çeşitlilik kadın meclisimize de yansıdı. Siyaset kendini sürekli yenileyen, dinamik bir alan. Kadın mücadelesi de bu dinamik alanın bir parçası. Coşkulu ve morali bir toplantı gerçekleştirdik.

Önceki dönemde nerede eksik kaldığımızı tartıştık. Eksikliklerimize dair özeleştiri yaparak, yeni dönemde bunları gidermenin yol ve yöntemlerini tartıştık. İki buçuk yıllık bir süreci geride bıraktık. Kadın mücadelesi yanı sıra kadınların dinamik gücünü Türkiye siyasetinde daha fazla nasıl aktif hale getirebiliriz, siyasetteki dönüşüme katkılarımızı nasıl arttırabilir, kazanımlarımızı nasıl koruyabilir tartışmalarının yanı sıra kazanımlarımızı arttırmanın yol ve yöntemlerini konuştuk, tartıştık.

Yürüttüğünüz bu tartışmalar ışığında ortaya çıkan eksikliklerin en başında neyi tespit ettiniz, buna dair bir planlama ortaya çıktı mı?

Yürütülen sistematik ve sürekli saldırının en önemli özsavunma aracı kendi örgütleyebilmektir. Erkek egemen ve devlet zihniyetine karşı kendini örgütlemek, örgütlü alanda olmak özsavunmanın en esaslı yöntemlerden biridir. Bu dönemde kendimizi daha güçlü nasıl örgütleyebiliriz? Yerel ile bağımızı nasıl kurabiliriz? Tartışmalarını da yürüttük. Yerellerimizde örgütlediğimiz bir kısım kadın meclislerimiz var ama önümüzdeki dönem her yerde güçlü kadın meclislerini örgütleme, diğer kadın kurumları, feminist kadın hareketleriyle daha fazla ilişkilenme, kolektif bir çalışmayı örgütleme ve bu faşist rejime karşı mücadeleyi büyütme kararlılığındayız. Bir koordinasyon belirledik, bu çalışmaları örgütleyecek, kararları yerine getirecek. Bu koordinasyonla beraber önümüzdeki dönem kadın meclisimizi çok daha güçlü örgütleyebileceğimize inanıyorum. Daha güçlü bir şekilde döneceğiz. ‘HDP kapatılıyor insanlar siyaset yapmaz’ algısının tersine kadınlar siyasetin eksikliklerine rağmen en güvenli alanı olarak bizimle aynı yoldan yürümeye devam etti. Bu dönem farklı olarak Danışma Kurulu kurduk. Orada da güçlü arkadaşlarımız var. Akademisyen arkadaşlarımız var. Danışma kurulumuzda yer alan akademisyenlerden Şebnem Oğuz, partimize destek vereceği için istifaya zorlandı. Bu da HDP’de siyasetin ne kadar zor olduğunu bir göstergesi. HDP ile dayanışmanın ve bağ kurmanın büyük bir risk olduğunun göstergesi. Kadın mücadelesi böyledir, risk alır. Kadınlar yıllardır erkek egemen zihniyetle mücadele etti ve kadınlar bu riskin farkında… Şebnem Oğuz arkadaşımız duruşunu net bir şekilde ifade etti. Bu net mesajında toplantıda bir kez daha altını hep beraber kadınlarla çizmiş olduk.

“Kadınlar risk alarak siyaset yapıyor” diyerek, partiniz üzerindeki bütün baskılara rağmen kadınların HDP’ye daha da ilgi duyduğunu görüyoruz. Kadınlar neden HDP’yi tercih ediyor?

HDP’nin samimi kadın mücadelesi yürüttüğü konusunda herkes çok net. İktidar ve iktidara mensup kadınlar da bunun farkında. HDP’nin tarihselliğine baktığımız zaman on yıllık bir geçmişi olsa da aslında kadın mücadelesinin mirasını hem feminist kadın mücadelesinden hem de Kürt kadın hareketinin de mücadelesinden alıyor. Dünyada mücadele yürüten bütün kadın deneyimlerini kendi bünyesinde barındırıyor. Mücadeleyi işleyip büyüterek, bir dönüşüm yaratıyor. HDP kadınlar açısından büyük bir toplumsal dönüşüm yarattı. Erkek egemenliğin çok gelişkin olduğu bir Ortadoğu coğrafyasında eşbaşkanlık ilkesi ile en olmazı başarıyor. Belediyede yürüttüğü kadın belediyeciliği ile büyük dönüşüm yaratıyor. Parti içerisinde özerk örgütlülüğü ile kadınlara siyasetin öğretilmiş yaklaşımlarının tam tersi siyaset yürütebileceklerini, demokratik siyasetin HDP’nin ortaya koymuş olduğu perspektif olduğunu gösteriyor. 70 yaşındaki annede, tarlada çalışan, tekstilde çalışan kadında, üniversitede olan akademisyen, doktoru, avukat kadın da kendini partimiz de buluyor. İktidar ilişkisinin ters yüz edildiği bir alan olduğu için kadınlar kendilerini burada iyi hissediyor.

HDP’nin içerisinde bürokratik bir siyaset tarzı yok, bir kadın mahallesinden çıkarak kadın meclisinin bir parçası olabiliyor. Çünkü biz siyasetin toplumsallaşmasını savunan bir partiyiz. İşçi bir kadın da Alevi bir kadın da akademisyen bir kadın da HDP’nin içerisinde hakkını ve hukukunun savunulduğunu biliyor. Eksikliklerimiz var, ‘erkek egemenliğini ortadan kaldırdık’ gibi bir yaklaşımımızda yok. Bu kendi mücadelemize ket vurur. Mücadeleyi sürekli devam etmesi gereken bir yaklaşım olarak görüyoruz. Bu güveni yarattığımızın bilincindeyiz ama biraz daha yaratmamız gerekiyor.

Kadın Meclisi toplantısında örgütlülüğünüzü arttırma önemli planlamalardan biri, yeni döneme dair kadın meclisinin çalışmaları neler olacak? Var mı somut bir planlama?

Toplantımızda ön tartışma yürüttük. Somutlaşmış bir planımız henüz yok, planlamalarımızı en geniş zeminde tartışarak, açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Eşbaşkanlarımızla, bileşenlerimizle, HDK, il ve ilçe örgütünde bulunan kadın arkadaşlarımızla bir tartışma yürüttükten sonra somutlaşacak bir planlama çıkacak. Bu dönemin esaslı planlamalarından biri “kendini örgütlemek.” Her yerde kadın meclislerini oluşturmak ve örgütlemek, kadın hareketleri ile kolektif işler yapma planlaması üzerine tartışmalarımız var. “Kırım” boyutuna gelen kadına yönelik şiddet politikası var. Sistematik bir saldırı karşısında mücadeleyi daha da büyütme, eylem ayağını örgütleme, bunun farkındalığını yaratma açısından planlamalarımız olacak. Bunun yanı sıra tecride, Kürt sorunun demokratik çözümüne dair de yol haritası belirleyeceğiz.

HDP Eş Genel Başkanları özellikle yapılacak seçimlerde muhalefete ve iktidara kongrede önemli mesajlar verdi. Kadın Meclisi olarak siz bu tartışmaları ve verilen mesajları nasıl değerlendirdiniz?

İki eş genel başkanımız, parti sözcümüz ve yetkili kurulardan buna yönelik dönem dönem açıklamalar yapılıyor. Bunlar kendi kurularımızda yürütülen tartışmaların sonucu çıkan mesajlar. Bütün kuruların içerisinde kadın meclisimiz kendisi de var. Bizimde çok farklı bir yaklaşımız yok. Bu ülkede faşizm problemi var. AKP ve MHP ittifakının kurumsallaştırmaya çalıştığı, bütün alanları kendi varlığını örgütlediği bir faşizm var. Bu faşizmin ortadan kaldırılması için kendini alternatif olarak gören ve yansıtan 6’lı masa dediğimiz ikinci ittifakın daha net ve somut tartışma zemini oluşturması lazım. Defalarca ifade ettik; HDP’yi ya da demokrasi güçlerini iki kötü arasında seçim yapmaya kimse zorlayamaz. Biri ‘kötünün iyisi’ diye tercih etmeyiz. HDP olarak, ortak aday fikrine açığız. Bunun şeffaf bir şekilde kamuoyunda tartışabiliriz. Bir dayatma HDP açısından kabul edilemez.

Tabi kadınlar açısından da değerlendirmeye ihtiyaç var. AKP ve MHP ittifakı faşizmi kurumsallaştırırken, en radikal yönelimi kadın kazanımlarına yapıyor. Kadını nefessiz bırakan, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadınları hedef gösteren, erkek rejiminden bahsediyoruz. Diğer taraftan 6’lı masada bir araya gelen, kadınlar açısından nasıl bir çözüm alternatifi olduğunu net bir çerçeve ile ifade etmeyen bir 6’lı var. Bir taraftan kadınlara çok net saldırılar varken, diğer taraftan reformist bir yaklaşım var. Ufak düzenlemelerle kadınları etrafından toplamaya çalışan bir 6’lı var. 6’lı masa etrafından toplananlarda da eşbaşkanlık, eşit temsiliyet, kadınları siyasette katma, toplumsal yaşamdaki varlığı ile ilgili net bir yaklaşımlarının olmadığını görüyoruz. Bu 6’lı Türkiye’deki bütün sorunlara kadın bakış açısıyla, kadını da hesaplayarak çözmeyi esas alacak mı? Bunların da tartışılmaya ihtiyacı var. Yeni dönemi kadınlar belirleyecek, kadınlar yeni Türkiye’yi kuracak. Bunu görmezden gelen her siyaset kaybetmeye mahkûmdur. Biz tutum alırken, esaslı başlığımızdan biri bu olacak.

HDP Kadın Meclisi’nin konferans hem de kongrede kabul gören kararlarından biri de İmralı’da uygulanan tecride karşı mücadeleydi. Seçimler yaklaştıkça Öcalan üzerinden de birçok spekülasyon yer yer devreye giriyor. Tecrit siyasetine karşı nasıl mücadele edeceksiniz?

Tecrit bizim esaslı gündemlerimizden bir tanesi. Tecrit sadece hukuken değerlendirilecek bir mesele değil. Sadece İmralı’da bulunan Sayın Öcalan ve yanındaki arkadaşlarını kapsayan bir yöntem değil. Bugün neredeyse toplumun tümüne sirayet eden bir meseledir. Toplumun her kesimi bir şekilde tecritten etkileniyor. Sayın Öcalan üzerinde sistematik bir şekilde derinleştirilen bir tecrit politikası var. Bir buçuk yıldır Sayın Öcalan’la hiçbir temas yok. Bu dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir uygulama. Bu yönüyle ele aldığımızda aslında iktidarın Kürt meselesine dönük yansıması da aynı zamanda Sayın Öcalan’a yönelik uygulanan tecritte. Tecrit süreçlerini de değerlendirdiğimizde savaşın derinleştirildiği, militarizmin yükseldiği, kadına yönelik şiddetin arttığı, savaş politikaları nedeniyle ekonomik krizin daha da büyüdüğü bir tablo karşımıza çıkıyor. Sayın Öcalan’a dönük tecrit ciddiyetsizlikle yaklaşılacak bir mesele değil. Defalarca bunun çağrısını yaptık, bunun mücadelesini de yürütüyoruz. Sayın Öcalan’ın söyleyeceği bir şey varsa bunun herkes tarafından bilinmesi gerekiyor.

İktidar tarafından ortaya konulan spekülatif mesajların bir özel savaş politikası olduğunu görmek lazım. Çok net biliyoruz; bu iktidar sıkıştıkça bu tür mesajlarla toplumda muğlaklık yaratmaya çalışıyor. Tecride karşı mücadele en esaslı mücadelemizden bir tanesidir. Dışarıya yansıyan bir etkisi beraber cezaevlerine yansımasını da görüyoruz. Her gün cezaevlerinde cenaze çıktığı bir süreçteyiz. HDP Kadın Meclisi olarak, tecride karşı daha güçlü, kararlı bir mücadele yürüteceğiz. Gemlik yürüyüşü bunlardan bir tanesiydi, önümüzdeki dönemlerde tecritte karşı mücadeleyi büyütme, Sayın Öcalan’ın özgür koşullarda kendini ifade etmesi için mücadelemiz devam edecek. Çünkü Sayın Öcalan, Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü, Türkiye’nin yaşadığı sorunlardan çıkması için büyük bir şans. İktidarın bu kadar ciddiyetsiz yaklaşımını hak edecek bir durumda değil, bunu da daha net ifade etmek gerekiyor. Kongremizde de yansıdığı biçimde tecride karşı bir mücadele yürütülmesi gerekiyor.

İktidarın yanı sıra söz konusu İmralı olunca muhalefetin de farklı bir pozisyonda olmadığı görülüyor. Kürt sorununu çözmeyen bir iktidarın çözüldüğü son olarak AKP ile görüldü. Muhalefet neyi görmeli?

Muhalefet şunu net görmeli; bu ülkenin esaslı problemlerinden biri Kürt sorunudur. Kürt sorununun çözüm yerinin Meclis olduğunu söyledik. Ama muhataplarından biri Sayın Öcalan’dır. Bunu en net biçimde iktidarın da muhalefetin de görmesi gerekiyor. Yaratılan oyuna gelme halinden muhalefetin vazgeçmesi lazım. Sadece bu mesele açısından değil, iktidar bir “beka”, “terör” söylemi ile savaşı kışkırttıkça muhalefet buna karşı tavır alamıyor. Muhalefetin hakikati görmek konusunda da kendisini görüp değerlendirmesi lazım. Muhalefetin en büyük problemlerinden biri; belli hassasiyet adı altında milliyetçi oylardan da çekinerek, Kürt meselesine ve Sayın Öcalan’a dönük tecride mesafeli bir yaklaşımlarıdır. Ama bu hakikat görülmeden bir siyaset yürütülemez ve yönetime talip hali olma da söz konusu olamaz.

Rojava Devrimi 10’uncu yılını geride bıraktı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçime giderken Rojava’ya saldırının sinyallerini veriyor. Kadın devrimi olan Rojava’ya dair iktidarın tutumuna karşı kadınlar nasıl mücadele etmeli?

Rojava’da ortaya çıkan model sadece kadınlar için değil, bütün dünya halklar için büyük bir umut. Kapitalist sistemin bize dikte ettiği, kırdırdığı rejimin tam aksine en demokratik olan, kadınların öncülüğünü yürüttüğü, halkların bir araya geldiği yeni bir rejim sistemidir. Buraya sürekli bir saldırısının olduğunu biliyoruz, Kobanê’nin kurtulmasına üzülen bir iktidar gerçekliği var. Alternatif olması nedeniyle bu kadar öfkeyi büyüten bir durum. AKP ve MHP karakterinin tersinin olabileceğini kanıtladığı için tehlike olarak görülüyor. AKP “tek dil, tek bayrak, tek millet, tek erkek” olarak sıralıyor. Rojava devrimi tam bunun karşısında tüm kimlikleri ve çeşitlikleri bünyesinde barındırıyor ve bu kadın öncülüğünde oluşuyor. Bunun içerisinde Kürtlerin olması öfkeyi daha da büyütüyor. AKP’nin Kürtlerin kazanımlarına dair saldırgan bir tutumu olduğunu biliyoruz. Bunun karşısında kadınlar başta olmak üzere dünyadaki bütün halkların yeni yaşam modelini savunma ihtiyacı var. Ulus devletin yarattığı krizlerin faturası hepimize çıkıyor. Halklar, kadınlar olarak Rojava’nın devrimini sahipleneceğiz. Kobanê’deki ortaya çıkan zaferde kadınlar vardı, dünyanın her yerinde destekle ayakta durdu. Tam da şimdi kurtardığımız Kobanê’yi yaratılan yeni modeli sahiplenmek ve korumak zamanı…

Kadınlar bırakın devrimi en ufak kazanımlarından vazgeçmediler…

Kadınlar bırakın devrimi en ufak kazanımlarından vazgeçmediler. Kadınlar, Rojava kadın devrimine saldırılara karşı sahip çıkacaklardır. Erkek egemen kapitalist sistemlere karşı kadınların biat etmediği gibi… Kadınlar çok daha karanlık bir tehlike ile mücadele etti. Kadınları köle pazarlarında satan, kadınları metalaştıran, tecavüzü araçsallaştıran IŞİD karanlığına karşı mücadele etti. Bu kolay olmadı, onlarca insanın yaşamını yitirdiği bir sonuçtan söz ediyoruz. Hepimizin ortak kazanımı ve hep beraber savunacağız. Rojava, kadınlar için bir umut ve bizler bu umudu taşıyoruz. Bu umudumuzdan vazgeçmeyeceğiz.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nde Danıştay 10’uncu Dairesi kadınların açtığı davaları reddetti. Danıştay’ın kararı hemen öncesi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyaç olmadığını ve 6284 sayılı kanunun yeterli olduğunu belirtti. Akabinde Danıştay kararı olumsuz çıktı. Sizce tesadüf mü?

Bekir Bozdağ başta olmak üzere kadınlar adına konuşan tüm erkeklere şu mesajı net vermek gerekiyor; Bizim adımıza konuşmaktan ve karar vermekten vazgeçin. Erkeklerin bizim neye ihtiyacımız olduğunu söylemesi artık kabul edilemez. İstanbul Sözleşmesi kadınların büyük emeklerle kazandığı bir sözleşme. Danıştay’dan çok farklı bir karar beklemiyorduk. Bu ülkede adil, tarafsız bir yargının olmadığını hiçbir yargının kendini Anayasa’ya bağlı hissetmediğini biliyoruz. Bu ülkenin yargısı bugün hukuka, anayasaya değil saraya bağlı. Vicdanı ile değil, AKP fikri ile hareket ediyor. Adalet Bakanı kararın yazıcısıdır. Kararı yazan, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, saraydaki yetkililer ve AKP’li Cumhurbaşkanıdır. Farklı bir sonuç beklemiyorduk, bu yüzden mücadeleyi sadece mahkeme salonlarında yürütmedik. Biz mücadeleyi sokakta, mecliste de sürdürdük. Biz erkek yargının ne tür kararlar verdiğini biliyoruz ilk defa şahit olmadık. En son Pınar Gültekin dosyasında gördük, Pınar’ı katleden erkek “haksız tahrik” indirimi ile ödüllendirildi. Tıpkı daha önce kravat takan erkekler gibi. İstanbul Sözleşmesi tartışmaları yürütülürken, kadınlar karakola gittiklerinde koruma kararı alamadılar. O yüzden biz yargının ortaya çıkaracağı pratiğin farkındaydık.

İstanbul Sözleşmesi yürürlükte, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı usulsüzdür. Danıştay bunun kararını vermemiş olsa bile usulsüz olduğunu değiştiremez. Tek bir erkek milyonlarca kadına ilişkin karar alamaz, o sözleşmeye imza atan kadınlardı. Mecliste imzalandı ama kadınlar mücadele etti. İstanbul Sözleşmesi hala yürürlükte ama uygulamak o bizlerin elinde olacak, bu iktidar gidecek. Direniyor gitmemek için, her türlü yöntemi devreye sokuyor, her türlü çılgınlığı yapacak ama o gittiğinde kadınlar gelecek ve kadınlar bu ülkeyi yönetecek ve İstanbul Sözleşmesini uygulayacağız.

İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken bile uygulanması için mücadele ediyordu. Bugün 6284 sayılı yasa İstanbul Sözleşmesi bünyesinde oluşturulan bir yasa değil mi? Bu yasa kadınları koruyor mu?

Kadına yönelik şiddet, cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sadece yasal düzenlemelerle düzeltilecek bir durum değil. Bu durum politik bir mesele, bu nedenle kadınlara dönük şiddet politiktir diyoruz. Yargısıyla, medyasıyla, Diyanetiyle, yasama ve yürütmesiyle kadın düşmanlığı üzerine kurulmuş bir sistem var. O yüzden mücadele çoklu olmak zorunda. 6284’ü uygulatmanın da mücadelesini vereceğiz ama 6284 sayılı kanun yeterli değil. Kadınlar karakola gittiklerinde koruma talebinde bulunduklarında, koruma talepleri karşılanmıyor. Bütün topluma sirayet eden bir meselede yargı mensupları erkeklere cezai indirimler uygulanabiliyor. Bu ülkede hala ısrarlı takip suç değil. İstanbul Sözleşmesi hukuki olarak kadınları korumaya dönük bir takım düzenlemeler içermiyor. Yaşamın her alanında düzenlemeleri ön gören bir çatı sözleşmeydi. Ona bağlı olarak atılması gereken çokça adım vardı. Sadece hukuki düzenlemelerle alışılacak bir durum değil. Zihinsel dönüşüm hepimiz için gerekli. Çoklu bir dönüşüm yaratılmadığı sürece kırım boyutuna ulaşan saldırılardan kendimizi kurtaramayacağız. HDP Kadın Meclisi olarak çoklu mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz.

Bölge kentlerin yoğun ekolojik sorunlar yaşanıyor. Şırnak’ta son dönemlerde her gün ağaçlar pervasızca kesiliyor. Kadınların buna cevabı ne olacak?

Ekolojiye yaklaşım bu iktidarın savaş politikalarından bağımsız ele alınamaz. Doğayı, talana ve ranta açarken, savaşı derinleştirme sürecini hep beraber yaşıyoruz. Kürdistan’da çok özgün bir doğa talanı görüyoruz, güvenlik barajları, yolları, köprüleri gibi çoklu bir yönelim söz konusu. Ege bölgesinde yanan ormanlarda olduğu gibi rant politikasının da bir göstergesi. HDP olarak, her dönemde geniş bir ekoloji politikamız ve mücadele hattımız oldu. Bu dönem açısından kadın ekoloji mücadelesini daha büyütme kararlılığımız var. Diğer mücadelelerde gördüğümüz gibi ekoloji mücadelesinde de en önde kadınlar var. İkizdere’den Şırnak’a kadar kadınlar doğasını korumayı mücadele hattı olarak görüyor. Yeni dönemde başta Şırnak olmak üzere Ege’deki orman yangınlarından zeytin ağaçlarını koruyan kadınların verdiği mücadelenin yanında olacağız. Güçlü bir planlama ile bunun karşısında da duracağız.

MA / Berivan Altan

MEZOPOTAMYA AJANSI

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir