SÖYLEŞİ | “Çağrımız, Tüm Kamuoyunadır, Birbirimize Sahip Çıkalım!”

Geçtiğimiz ayın 30’unda Ankara’da dört Alevi kurumuna yönelik eş zamanlı olarak düzenlenen faşist saldırılar, sonrasında gelişen tepkiler ve önümüzdeki sürece dair, saldırıların merkezinde olan Demokratik Alevi Dernekleri’nin (DAD) Ankara Eş Başkanı Mustafa Karabudak ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Geçtiğimiz ayın 30’unda Ankara’da dört Alevi kurumuna yönelik eş zamanlı olarak düzenlenen faşist saldırılar, sonrasında gelişen tepkiler ve önümüzdeki sürece dair, saldırıların merkezinde olan Demokratik Alevi Dernekleri’nin (DAD) Ankara Eş Başkanı Mustafa Karabudak ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

– Geçtiğimiz günlerde Ankara’daki birçok Alevi kurumuna eş zamanlı saldırılar gerçekleşti, bunun tam da Aleviler için önemli olan “matem” ayına denk gelmesi nasıl bir anlam taşımaktadır? Genel olarak bu saldırıları nasıl değerlendirmek gerekir?

– Öncelikle bu ziyaret ve söyleşi için çok teşekkür ederiz. Ayaklarınıza sağlık. İlk günden beri tüm demokrat-devrimci kesim ve siyasi partiler yanımızdalar. Hala dayanışma ziyaretleri devam ediyor, asla yalnız kalmayacağımızı da tekrar görmüş olduk.

Soruya gelecek olursak: 30 Temmuz Cumartesi günü ilimizde dört Alevi kurumuna yönelik eş zamanlı saldırı oldu. Bunlardan üç tanesi Cemevi, bir tanesi de köy derneğiydi. Öncelikle iki saat içerisinde dört farklı kuruma bir kişinin saldırı gerçekleştirebilmesi mümkün değil. İkinci olarak da aldığımız duyumlara göre fail olarak yakalandığı söylenen kişi İzmir’den gelmiş. Yani Ankara’yı, çevreyi, mahalleyi bilmeyen birisi. Bu kadar kısa zaman diliminde bilmediği bir çevrede bunu yapması da mümkün değil. Eğer gerçekten yapmışsa da muhakkak bir destek almıştır. Arkasında muhakkak bir güç vardır.

Aleviler bu tarz saldırıları dönem dönem, irili ufaklı şekillerde yaşamışlardır. Sürekli yapılır ve bir kişiye mal edilir. “Bu kişi meczuptu, sarhoştu” derler, “deli” derler ve bu şekilde geçiştirmeye çalışırlar. Bugüne kadar yapılan saldırıların da hiçbiri sonuçlanmadığı için, son olanın da bir sonuca ulaşacağını zannetmiyoruz. Şu ana kadar devlet kademelerinden ya da İçişleri Bakanlığı’ndan net bir bilgi bizlere ulaştırılmadı. Avukatlarımıza da bilgi verilmiyor.

Olay sonrası bizi Pazartesi gününe kadar beklettiler fakat hiçbir açıklama yapmadılar. Avukatlarımızın şifahen aldıkları bilgi; gözaltı süresinin uzatıldığı ve ifadenin alındığı. Fakat bir başka avukata da alınmadığı söylenmiş. Yani sağlıklı bir bilgi yok elimizde. En son da gözaltı sayısının üçe çıktığını öğrendik. Bunu da şimdi bir yerlerle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Özellikle sol sosyalist kesimle. Biz bunun altından ne çıkacak çok merak ediyoruz. Tek bildiğimiz şey bunun devlet eliyle yapılmış olduğudur.

Matem ayına denk gelmesi meselesine gelecek olursak: Bunun anlamının yeni bir Gazi, yeni bir Madımak yaratmak uğraşı olduğu açıktır. Bugünün de özellikle seçildiğini biliyoruz. Mesela cemevlerine yapılması… Dernek olsa belki pek sıkıntı olmaz ama Cemevi olunca Aleviler daha hassas yaklaşıyorlar. Bu Alevileri provoke etmektir, çatıştırmak niyetiyledir.

İktidar nefret dilinden vazgeçmelidir!

– Siyasi iktidar Kürt halkı başta olmak üzere Alevilere, mültecilere, kadınlara, işçilere dönük saldırılarını artırarak devam ettirmekte, sizce bu saldırıların iktidarın çok boyutlu kriziyle ve seçimle nasıl bağı var?

– Siyasal iktidar krize girmiş durumda, yönetememe krizi ayrıca ekonomik anlamda kriz içindedir. Bu süreci de biraz daha uzatmak için kaostan faydalanma gayreti ve hali vardır. Mesela bir 15 Temmuz tiyatrosu daha oynanabilir bu süreçte. Önümüzdeki seçimlerin “normal” bir seçim olacağını zannetmiyoruz biz. İktidar kaos ve provoke ile ömrünü uzatmak isteyecektir. Bunu da tabii ki kendisi gibi düşünmeyen tüm öteki kesimlere karşı yapmaktadır, yapacaktır.

Bu ülkede bir kadın kırımı vardır. Kürtlere, mültecilere, Alevilere… Kendisi gibi düşünmeyen herkes haindir, kötüdür. İktidarın kullandığı ayrıştırıcı dilden zaten bunu anlıyoruz.

Buradan hareketle tekrar bizim en son yaşadığımız olaya dönersek: Tek bir kişi başka bir şehirden kalkıp gelip eylem yapmışsa, tırnak içerisinde söylersek “tek başına”, bu siyasal iktidarın sürekli olarak kullandığı ayrıştırıcı-nefret dilden kaynaklıdır. Bu konuşmaları uç noktalardan dinleyen kişiler de kendilerine vazife çıkartabilirler. Siyasal iktidar en başta bu nefret dilinden vazgeçmelidir. Bu ayrıştırıcı dili terk etmelidir. Tüm yurttaşlara eşit dil kurmalıdır. Demokratik bir anayasa ile bu kanunlar vs. tekrar belirlenmelidir.

Mesela ana dilde eğitim hakkı ve eşit yurttaşlık gibi yasalarla olabilir. Kürtlerin ve Alevilerin başta olmak üzere tüm ötekilerin hakları yeniden dizayn edilmelidir. Fakat bunlardan da böyle bir şey beklemiyoruz, olacağını zannetmiyoruz. Çünkü bunlar kanla besleniyorlar! Bunu açıktan söyleyebilmek lazım. Bu coğrafyanın tarihine baktığımızda bir katliamlar silsilesi var; Suruç, Sur, Cizre, 10 Ekim! Geçmiş iktidarlardan kalan; Çorum, Mamak, Dersim, Gazi var! Bu coğrafyada iktidarlar ne zaman kaosa girse, yönetememe krizine girse, ekonomik veya siyasal; toplum tabakalarını ayrıştırarak katliamlar yaparlar.

Bizim yaşadığımız olay da bir katliama dönebilirdi. Bir uyarıdır da aslında. Bu kişi veya kişiler silahla da gelebilirdir. Girdikleri cemevlerini tarayabilirlerdi. Bundan bir yıl önce bunu gerçekleştirdiler de. Halkların Demokrtik Partisi’nin İzmir il binasına girip Deniz Poyraz canımızı katlettiler. Yapan fail hala mahkeme salonlarından tehditler savurabiliyor. Devlet ve iktidar tarafından da ödüllendiriliyor. Bunları gören birileri de kendilerine vazifeler çıkartabiliyor. Çünkü bu ülkede kadına ezilenlere, ötekilere saldıran kişiler ödüllendiriliyor.

Ezilenler olarak birarada durmalıyız!

– Aleviler gerçekleştirilen saldırılara karşı kurumların çağrılarıyla birçok il ve yerelde yanıt vermiş oldu. Peki bundan sonrası için benzeri saldırılara karşı neler yapmak gerekir, sizin nasıl bir çağrınız var?

– Saldırıların gerçekleşmesi ve haberin yayılmasıyla ilk on dakika içerisinde halk zaten mobilize oldu ve cemevlerine sahip çıkmaya geldiler. Alevi kurumları, devrimci kurumlar, tüm demokrat kesim yanımızdalar, açıklamalarımıza tam katılım sağladılar. Ankara’da, başka illerde, yurtdışında refleksif tepkiler gelişti hala da devam ediyor. Dayanışma ziyaretleri de devam ediyor. Şu anda avukat arkadaşlarımız da, sistemin hukuk düzenini –fazla inanıp güvenmesek bile– zorlamaya devam ediyorlar. Tabii ki böyle olmamalı, normalde gerçek suçlular kimlerse cezalarını çekmeli. Ama daha önce de söylediğimiz gibi bugüne kadar suçlulara yönelik gerçek bir cezalandırma olmamış, bunun verdiği bir güven de var.

Biz bundan sonrasında süreci takip edeceğiz. Açıklamalarımız, çalışmalarımız, görüşmelerimiz devam ediyor. Önümüzde özel bir çalışma yok şu anda. Alevi kurumları ile devrimci-demokrat kamuoyu ile hareket etmek istiyoruz. Çünkü bu tüm toplumun sorunu, sadece bizim değil. Bugün bize saldıranlar yarın başka kesimlere de saldıracaktır, ki saldırıyor da. Biz ezilenler olarak birarada ve örgütlü bir şekilde olursak başedebiliriz. Bu örgütlü saldırılara karşı yolumuz budur. Örgütlü bir inisiyatif koymamız lazım. Süreci bırakmamamız gerekiyor. Bunlar yarın yönlerini başka bir tarafa da çevirebilirler. Biz de o zaman yönümüzü o tarafa çeviririz. Bunların birbirinden bağımsız olmadığını okumak lazım.

Buradan çağrımız: Tüm insanlığadır, tüm kamuoyunadır; birbirimize sahip çıkalım!

Özgür Gelecek

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir