Devrimci Halk Savaşı / Sinan Dersim

TC Devleti 14 Nisan’da Zap’a yoğun hava saldırıları yapmış, 17 Nisan’da hem karadan hareket hem de havada indirmelerle Zap’a yönelik bir işgal harekatı başlatmıştır. Pençe-Kilit ismini verdikleri harekatla Zap’ı ele geçirip daha sonra da diğer medya savunma alanlarına yönelmeyi hedeflemişlerdir. KDP bu işgal hareketinde TC’ye en büyük destekçi kesilmiştir. Kendilerinin denetiminde olan Kurojedore’dan TC’nin karadan giriş yapmasına imkân sağlamıştır. Operasyonun ilk günden bugüne Kurojedore’da devam etmesindeki amaç kilidin burada açılacağına olan inançtandır.

Peki, KDP’nin buradaki amacı nedir. Gerilla kaybederse KDP kazanacağını mı varsaymaktadır?

Evet, böyle sanmakta, böyle varsaymaktadır. Gerilla yenilirse Kürtler arasında tek otorite olacağını varsaymaktadır. Böyle düşünmekle KDP belki de en büyük tarihi yanılgısını yaşamaktadır. Akıl tutulması içindedir. Referandumda TC’nin nasıl yaklaştığını KDP belki unutmuş olabilir ama KDP dışında hiç kimse o günlerde TC ve AKP şefinin tutumunu unutmamıştır. Tarih, Zap’ta ve daha önceki yıllarda TC ile birlikte özgürlük hareketini boğma çabalarını KDP’nin ihaneti olarak nitelendirecek ve mahkûm edecektir. KDP’nin politikaları karşısında Kürt halkı ve siyasi güçler bilinçlidir. Ancak sıra KDP’nin politikalarına tutum almaya gelince bu bilince denk tutum gelişmiyor, bu da KDP’nin TC ile yürüttüğü işbirlikçi politika ve savaş ortaklığını sürdürmesine fırsat veriyor. Ve hatta bu tutum almama bazı kesimlerin KDP’nin yalanlarına inanmasına neden olabilmektedir.

Bu kısa girişin ardından Cemil Bayık’tan uzunca bir alıntı yapmak istiyorum:

“Devrimci Halk savaşı stratejisinde halk da mutlaka devrede olmalıdır, bizzat savaşa dâhil olmalıdır. Yoksa kurbanlık koyun gibi soykırıma uğramayı bekleme durumuna düşülür. Bu savaşın kaderini gerilla ile birlikte Kürdistan’ın tüm parçaları ve yurt dışında vereceğimiz topyekûn mücadele belirleyecektir. Kürdistan’ın tüm parçalarının kaderi de birbirine bağlıdır. Özellikle Bakure Kürdistan ve PKK’nin öncülük ettiği Özgürlük hareketinin varlığı ve yürüttüğü mücadele Kürdistan’ın tüm parçalarının geleceğini belirleyecektir. Eğer tüm Kürtler bu gerçeği görüp Türk devletinin yürüttüğü bu imha ve yok etme saldırısı karşısında bütünlüklü bir mücadele içine girmezlerse karşılaşılacak tehlike büyüktür. Ancak direniş bütünlüklü ve topyekûn yürütülürse kazanımları da o kadar büyük olacak ve Kürdistan’ın parçalarındaki kazanımlar güvenceye alınacaktır.”

“Bir daha vurgulamalıyız ki, Türk devletinin Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye saldırısına karşı Kürdistan’ın tüm parçalarının bir tutum ve bütünlüklü mücadele içinde olması gerekir. Türk devletin bu saldırıları püskürtülemezse Kürdistan’ın dört parçasında ki tüm siyasi güçler kaybeder. Bu açıdan Kürdistan’ın 4 parçasında ki siyasi partiler bu sürece seyirci kalamazlar, tarafsız kalamazlar ya da sadece kınama, eleştiri ve temenni ile yetinemezler. Her yerde kendi siyasi güçlerini, etkilerini ve mücadele güçlerini harekete geçirmelidirler. Her siyasi güç kendi tabanını harekette geçirerek her yerde halkın mücadeleye katılmasında sorumluluklarını yerine getirmelidirler. Sadece bazı açıklamalar ve fazla siyasi sonucu olmayan tepkilerle yetinmek tarihi gaflet olur. Çünkü bugün Kürt düşmanlarında öncü Türk devletine karşı mücadele tüm Kürt halkının ve tüm siyasi güçlerin mücadelesidir. Bu açıdan Kürdistan’ın 4 parçasındaki siyasi güçlerin tarihi bir sorumlulukla hareket etmesi gerekir.”

“Bakure Kürdistan’da geçen dönemde önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye’deki devrimci, sosyalist ve demokrasi güçleri ile Kürt halkının özgürlük mücadelesinin ortaklaşması Newrozlara da yansıdı. Türkiye siyasi tarihi açısından Kürt halkının mücadelesinin buluşması ve ortaklaşması çok önemlidir. Çünkü bu gelişme stratejik ve mücadelenin sonucunu belirleyecek özelliğe sahiptir. Türk devleti yüz yıldır Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile Türkiye halklarının mücadelesinin yakınlaşmasını ve ortaklaşmasını engellemek için planlı bir özel savaş ve  ve pıskolojik harekat yürütmüştür. Öyle bir savaş yürütmüştür ki, Kürtlerin mücadelesi ile buluşma Türk devletinin aforozuyla karşılaşma ve her türlü baskıyı göze alma anlamına getirilmiştir.(…)Şimdi Türk devletinin Kürt soykırımını tamamlamak için yürüttüğü bu politika kırılmakta, Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle Türkiye halklarının özgürlük mücadelesi ortaklaşmakta, bu da halklara yansımaktadır. Artık Türkiye halkları ile Kürt halkı arasına konulan karaçalılar kalkmaktadır. Bunu gerçekleştirip halklarımızın mücadelesini ortaklaştırdıkça Türkiye’nin demokratikleşmesi temelinde Demokratik Türkiye ve Özgür Kürdistan gerçekleşecektir.

Biz Türkiye devrimci, demokrasi güçleriyle ortak mücadeleyi stratejik olarak ele alıyoruz. Türkiye halklarının devrimci, demokratik güçleri de mücadelemize böyle yaklaşmalıdır.”

Okuyucularımız belki aktardığımız bu uzun alıntıyı daha önce okumuş olabilirler. Ancak biz tarihin ölüm-kalım ve zafer-kaybediş günleri içinde olduğumuzu bir daha hatırlatmak babında bu uzun alıntıyı köşemize taşımayı görev bildik. Umarız Türkiye’deki dostlarımız ve Kuzey Kürdistan örgütlü güçleri bir an evvel bunun farkına varır şu andaki atalet ve sahipsizlik, mücadelecisizlik ve tepkisizlilik ruh halinden bir an evvel sıyrılır ve bu tehlikenin aşılmasını sadece gerillaya bırakmayarak direnişi sahiplenirler.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir