Ümit Bakır yazdı: Devrimci ihtiyaçlar birleşik mücadelenin gerekçeleri, bilimsel doğrular ise kılavuzudur

Devrim ve mücadeleye dair kaygı, devrimcilere has ortak kaygıdır. Dar grupçu anlayıştan semiren eskinin kalın kabukları kırılmış, devrim çıkarlarına karşı sorumluluk taşıyan genel eğilim açığa çıkmıştır. Bugün devrimci harekete esasta egemen olan bu sorumluluk ya da kaygıdır. Devrimin geliştirilmesi için devrimci mücadele birliklerine yaslanan kaygının komuta ettiği ya da damga vurduğu her adım, her olgu ve her gelişme devrimcidir. Birleştiren, devrim sorumluluğuyla taşınan devrimci tasasıdır. Mücadelelerin ele alınmasında, izlenecek biçimlerde ve uygulanacak siyasetlerde ya da devrim ihtiyacına bağlı tüm meselelerde devrim kaygısı belirleyici ve esastır.
Birleşmek, ittifak yapmak, güç ve eylem birliği gerçekleştirmek, ortak mücadeleler yürütmek, birleşik mücadele örgütleri kurmak vb, bütün bu adımlar devrimin mantığına uygundur, zorunlu, gerekli ve devrimci olarak doğrudur. Tersinden tartışma yürütmek devrim bilincinden yoksunluktur. Devrim bilinci birlik bilincinden muaf değil, ta kendisidir.
Devrim doğrultusunda mümkün olan her biçimde birleşmek, dağınıklığı gidermek, dinamikleri bir araya getirerek örgütlenmek ve devrimci güçleri büyüterek devrim mücadelesini yükseltmek anlamına gelir, buna hizmet eder. Ki, her birinin kendi alanında ve niteliklerine uygun görevler üstlenip yürütmesi, mücadele tarzları ve biçimlerinin farklılaşmasının bir ihtiyacıdır… Askeri alan görevleri için askeri örgüt, demokratik alan görevleri için demokratik örgüt! Biri diğeriyle çelişmez, aksine birbirilerini tamamlarlar. Meselenin en yalın ifadesi budur. Bileşenlerin ve her yoldaşın es geçemeyeceği görevlerden biri bu birleşik mücadele ve örgütlerini güçlendirerek ilerletmektir. Çünkü buradaki ilerleme, mücadele ve devrimin ilerlemesidir, bundan bağımsız değildir.
Devrim ve devrimci hareket tarihimiz uzun mücadeleler toplamında önemli birikimler edinmiş, edindiği bu birikim ve tecrübeler ışığında doğru orantılı gelişmeler yakalamıştır. Örgütsel birlikler, birleşik devrimci hareket, birleşik mücadele güçleri, demokratik güç birliği gibi kurumsal çalışmalar ya da kurumsallaşmış yapılanmalar gerçeği başta olmak üzere, kimi siyasi süreçlerde belirginleşen ittifaklar ve izlenen ittifak politikaları, yakalanan bu ilerleme ve gelişmenin somut biçimlerinden-adımlarındandır. Ve kuşkusuz ki, bu adımların her biri somut bir ihtiyaca cevaptır, bu ihtiyacın ürünüdür. İhtiyaç, devrim-devrimci mücadelenin geliştirilmesi ve bu gelişmenin dinamikleri üzerinden örülmesidir. Kuşkusuz ki, bunun doğru anlayış ve ilkeler kılavuzluğunda ele alınması yaşamsal önemdedir.
Kurumsal nitelikte oluşturulan birleşik mücadele yapıları ve izlenen politikalar son derece değerliyken, bunların korunup geliştirilmesi ve istikrarlı olarak sürdürülüp kalıcılaştırılması elzemdir. Bu gün inşa edilen örgütlenme ve mücadelelere kalıcılaştırılmaları perspektifiyle yaklaşmak stratejik yaklaşımdır. Stratejik anlayış ya da taktik yaklaşımla da olsa, ileriye doğru atılmış bu adımlar devrimci kazanımdır. Benimseyerek kurmak önemli bir şey, fakat sürdürerek ilerletmek daha önemlidir ve kurmanın-kurulmuş olanın mantığına uygun olandır. Şayet korunarak sürdürülemez ve ilerletilerek kalıcı hale getirilemezlerse, ne geleceğe dair başarıdan söz edilebilir, ne de kurmanın anlamı tamamlanabilir.
Başarı görecelidir. Bir çok nedene bağlı olmakla birlikte, görev edinilen hedeflerle alakalı olarak da açıklanabilir başarı. Başarı hedeflerden tecrit olarak tarif edilemeyeceği gibi, nedenlerden bağımsız olarak da ele alınamaz, elde edilemez. Genel ve özel şartların dikkate alınması, siyasetin mümkün olan en geniş kesimlere dönük biçimlenmesi ve mücadelenin dar kulvara hapsedilmemesi başarının yollarındandır. Ama başarı için en önemli olan şey, öne koyulup gerçekleştirilmesi hedeflenen görev ya da çalışmaların somut ve gerçekçi olması, gerçeğe uygun planlanması ve bu görev veya çalışmaların kitlelerin talepleri-ihtiyaçlarıyla örtüşmesi, son tahlilde çalışmaları yürütecek olan gücü kapsayan uygunlukta olmasıdır.
Uyumlu ekip çalışması ve çalışma ekibinin asgari düzeyde söylem-dil birliğine sahip olması, her çalışmada olduğu gibi, birleşik çalışmada da başarı için aranması gereken bir çimentodur. Ne ki, çimento olan dil birliği ve uyum şartları anlayışlara kayıtsız değildir ve anlayışlardan bağımsız olarak gelişmez. Anlayışlar itibarıyla birleşik mücadele bileşeni oldukça renkli bir yelpazedir. Farklı ideolojik-siyasi perspektiflerin bir arada bulunduğu birleşik mücadele yelpazesi, pek tabi olarak farklı anlayış ve yaklaşımlar barındırmaktadır. Devrim programından niteliği ve stratejisine, örgüt-örgütlenme esaslarından mücadele biçimlerine kadar en geniş zeminde bir fikirler manzumesinden bahsetmek mümkündür. Peki bu durum birleşik mücadele kurumuna ve ortaklaşmış iradeyle inşa edilen bu kuruma yaşam biçmeyen bir kuşkuyla yaklaşılmasını mı gerektirir? Hayır, çünkü, saydığımız ve sayamadığımız anlayış farklılıkları yumağı ta başından itibaren bilindiği halde, bilinmesine rağmen birleşik mücadele kurumu gerçekleştirildi. Dolayısıyla, bahis konusu anlayış farklılıkları ne birleşik mücadele ihtiyacını ortadan kaldırır ve ne de kurumsal varlığını sorgulatır. Bu, anlayış farklılıklarının önemsiz olduğu anlamına da elbette gelmez. Fakat buna karşın, gereklilik olan birleşik mücadelenin üzerinde yükseldiği yeterli zemin vardır ve birleşik mücadele bu ortak zemin üzerinde bina edilmiştir.
Bu bağlamda, devrimci bir ihtiyaç olmasının yanı sıra, birleşik mücadele kurumsallaşmasının kesinlikle asgari düzeyde bir uyum ve genel bir dil birliği zemini vardır. Bu, anlayış gibi bir dizi farklılıklara rağmen, devrimci kaygı ve görevlere endeksli olarak ortak devrimci paydaların öne çıkarılması ve bunlar zemininde sağlanan bir uyum ve birliktir. Şayet, ortak devrimci paydalar öne çıkarılarak bunlar üzerinden bir birliğe gidilmeseydi, anlayış farklılıkları bu birliği olanaklı kılmazdı. Bundan çıkarılması gereken sonuç, birleşik mücadelede ortaklaşılan paydaların öne çıkarılması ve birliğe yön vermesi gerekenin ayrılık konuları değil, ortaklaşılan konular olması gerektiğidir.
Doğruların egemen kılınması, bilimsel teori ve ideolojiye dayanan devrimin mantıki tutarlılığıdır. Her doğrunun egemenlik süreci, aynı zamanda bir mücadele sürecidir. Halk saflarında ya da halk güçleri arasında, farklı tez, anlayış ve düşünceler zemininde yürütülen münakaşalar, ikna eksenli ideolojik mücadele ve eleştirilerdir. Bu zeminde tartışmaların yürütülmesi, doğruların açığa çıkarılıp egemen kılınmasının bir güvencesi veya yoludur. Tartışmaların yürütülmesi bir gereksinim iken, mülahaza meselelerinin asgari müştereklerde toparlanarak ucu açık tartışmaların tamamlanması zorunludur. Birleşik mücadele güçleri enerjisinin sınırsız tartışmalara feda edilmemesi ve pratik görevlere akıtılması isteniyor ise, ortaklık kültürüne uygun olarak ortak paydaların öne çıkarılarak onlar üzerinden yürünmelidir. Bileşenlerin ortak doğrusu değil de, belli bir doğru esas alınırsa, bu fiilen işleri yokuşa sürerek tıkamak anlamına gelir. Devrim kaygısını esas alan birleşik mücadele kurumları bileşenlerinin, kaygı ve amacına uygun olarak tıkayıcı değil, ön açıcı olması olağan olandır. Tartışmalar tüketilmeli ve karara varılmalıdır. Karara varıldıktan sonra, tartışma kapanmış, eylem başlamıştır.