Şimdi devrim zamanı / Helena Dersim

2022 yılının Şubat ve Mart ayları, halklarımızın faşist AKP-MHP rejimini çökertme kararlılığını yansıtan bir yoğunlukta geçti. 8 Mart’ta Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar, Kürt halkı başta olmak üzere tüm halklarımız 50. Önderlik Yılı Newrozu’nda adeta deniz olup alanlara, sokaklara aktılar. 2022 yılının temel devrim ve mücadele karakterini belirleyen bu iki tarihi gün, anlamına ve temsil ettiği değerlere layık bir şekilde karşılandı. 

Son 7 yıldır Türkiye’de, Kürdistan’da ve genelde Ortadoğu’da sömürgeci kapitalist sistem güçleri ve kendi çıkarları için başta kadınlar olmak üzere tüm emekçilere, halklara karşı büyük bir savaş yürüten faşist AKP-MHP rejimi, artık çöküş ve baş aşağıya gidiş sürecine sokulmuştur. Bunun en somut göstergesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde tüm kadınların görkemli eylemleri ve 21 Mart Newroz’undaki Kürt halkının öncülüğündeki muhteşem ayağa kalkışı olmuştur.

AKP-MHP rejimi, 2015 yılından bu yana Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki İmralı işkence ve tecrit sistemini daha da ağırlaştırdı. Mutlak bir tecrit sistemini daha da derinleştirmekle kalmadı, bu sistemi tüm Türkiye’ye hakim kılmayı esas aldı. 7’den 70’e tüm toplum güçlerine karşı adeta 3. dünya savaşını başlattı. Tüm topluma karşı teslim alma, boyun eğdirme, diz çöktürme politikasını devreye koydu.

3. dünya savaşının en yoğun yürütüldüğü kesim kadınlar olmaktadır. Kadınlar evlerinden sokaklara, okullardan işyerlerine kadar her yerde şiddete, katliama maruz kaldılar. Erkek egemenlikli sistem faşizmin temelini oluşturmaktadır, bu temelde bu rejim kadının karşısına ‘koca, sözlü, nişanlı (bunlar eski ya da yeni fark etmiyor), baba, abi, amca, dayı, sevgili, öğretmen, hoca, çalışma arkadaşı vb’ adı altında kendi askerlerini, sivil faşist ordusunu çıkardı. Faşizm ‘Önce kadını vurun’ hedefiyle hareket etmektedir. Faşist Tayyip Erdoğan’ın emriyle İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkılması ‘Biz kadınları artık daha rahat katledeceğiz’ planının resmi ilanı olmuştur. Kadını katleden erkek ödüllendirilmiş, ölmemek için öz savunmasını yapan kadınlar ağır cezalara çarptırılmıştır. Bu sistem kadının yaşam haklarını, tüm kazanımlarını ‘yok saymaya’ çalışmaktadır. Kadınların teslim alınması, devlet ve erkek karşısında boyun eğdirilmesi, bu rejim için varlık-yokluk meselesidir. Kadının eşit, özgür, demokratik temelde topluma katılımının, tüm eşitsizliklerin, sömürülerin, köleliklerin yıkılışı olacağını çok iyi bilmektedir. Bu yıkılış, elbette ki faşizmin yıkılışı olacaktır.

Bu yılın 8 Mart’ında kadınlar olarak sergilenen tavır, isyan, öfke ve hesap sorma kararlılığı, faşizmin yıkılışını daha da hızlandırmıştır. Yine sadece protesto eylemleriyle sınırlı kalmayıp, faşist iktidar güçlerine ve dayanaklarına karşı yapılan her türlü meşru eylemler de kadınların birleşik devrimci gücünün büyüklüğünü herkese göstermiştir. 

Türkiye’de temel devrim alanlarının başında kadın özgürlük mücadelesi gelmektedir. Türkiye’deki tüm ermek ve hak mücadelelerinin temelinde bu yatmaktadır. AKP-MHP rejiminin ve bu iktidarı besleyen ve kendilerine muhalefet diyen partilerin ortaklaştığı nokta bu olmaktadır; yani kadınları toplumsal devrim mücadelesinden düşürecek her yolu, her politikayı devreye koymak… Kadın devrimi, tüm toplumsal kesimlerin mücadelelerini birleştirme gücüne ve karakterine sahiptir. Bu güç ve karakter 2022 yılı 8 Mart’ında çok net bir şekilde kadınlar tarafından gösterildi. Türkiyeli ve Kürdistanlı kadınlar ‘DEVRİM’ dediler, ‘YENİ BİR TOPLUM ve SİSTEM İNŞASI’ dediler, ‘ERKEK EGEMENLİKLİ SİSTEMDEN ve BU REJİMDEN HESAP SORACAĞIZ’ dediler.

Bu savaşın en yoğun bir şekilde saldırdığı diğer toplumsal yapı emekçilerdir. Tüm halklarımızın içinde yer aldığı emekçiler, işçiler, işsizler, tarım ve hayvancılık yapan köylüler, esnaflar, serbest meslek sahipleri, sağlıktan eğitim alanına kadar bu alanlarda emek verenler, taşıma ve kargo emekçileri, tekstil-dokuma emekçileri ve birçoğu bir yandan sınırları aşan bir emek sömürüsüyle karşı karşıya kalırken diğer yandan da gün be gün yoksullaşmayı yaşamaktadırlar. Adeta yoksullaştırılan halklarımız açlıkla terbiye edilmek istenmektedir. Günlük geçim derdiyle boğuntuya getirilen emekçiler toplum olmaktan, siyaset yapma gücünden düşürülmek istenmektedir. Mevcut devlet, erk ve iktidar gerçeği karşısında, toplumsal değişim ve dönüşümün mücadele gücü olan, bu temelde toplumun önderi olma kimliğine sahip olan emekçiler, bu süreçteki tüm eylemlerinde sadece ‘ücret artışı vb. için kavga etme’ sınırlarına hapsolmadılar. Antidemokratik tüm politikalara karşı da seslerini, güçlerini birleştirdiler.

Bugünkü AKP-MHP faşist rejimi gibi bir iktidar karşısında yürütülecek hak mücadelesinin çok daha boyutlu, derinlikli, sürekli olması gerekmektedir. Bu iktidar, normal bir yönetim veya iktidar olarak ele alınamaz. Bu iktidar, emekçi halklarımızın, kadınlarımızın, gençlerimizin düşünce, inanç, üretim, paylaşım haklarını, yine siyasal, sosyal, kültürel-sanatsal, ekonomik varolma ve nefes alma haklarını gasp etmiştir. Adalet ve hukuk sistemini yerle bir etmiştir. Dolayısıyla emek alanındaki direnişçilerin, toplumun direnen ve baskı altındaki tüm kesimlerinin direnişleriyle ortaklaşması, bir yandan ‘ücret artışı, çalışma koşullarının düzeltilmesi’ vb. taleplerle beraber esasta ‘kadınların’, ‘akademisyenlerin ve öğrencilerin’, ‘Kürt halkının ve tüm ezilen halkların’, ‘Alevilerin ve tüm baskı altındaki inanç sahiplerinin’, toplumu oluşturan tüm farklı kimliklerin demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle buluşması, tüm direniş derelerinin aynı yatağa akarak özgürlük denizlerine ulaşması Türkiye ve Kürdistan’daki emek mücadelesini, devrimci kimliğine kavuşturup Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayacaktır.

Bu kirli ve faşist gerici iktidar; Türkiyeli ilerici-devrimci-sosyalist emekçi güçlerle Kürdistan Özgürlük Devrimi güçlerinin özelde Kobanê’de, genelde Rojava Devrimi’nde kurdukları devrimci ittifakın yarattığı etki ve tarihi gelişmeler karşısında, yine Türkiye siyasal mücadele alanında yaratılan halkların demokratik birliğinin önüne çıkan tüm barajları yıkma gücü karşısında büyük panik-korku yaşadı. Bu rejimin ve kapitalist sistemin temel korkusu tüm ezilenlerin birleşmesidir. İşte geride bıraktığımız yıllarda Türkiyeli ve Kürdistanlı kadın devrimciler kırdan kente, dağlardan ovalara. çöllere kadar her alanı kadınların birleşik devrim gücünü ortaya çıkardılar. Kadınların ortak düşünce, irade, karar ve eylem gücünü halklarımıza gösterdiler. Erkek egemenliğine, faşizme ve kapitalist sisteme ölümcül darbeyi her alanda vurmayı başardılar. 21. yüzyılın kadın devrimi ile büyük özgürlük yüzyılına dönüştürülmesinin startını verdiler. 2022 yılı 8 Mart’ının görkemliliği bunun göstergesi olmuştur. 

Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimciler açısından 2000 yıllardan sonrası yepyeni bir süreci ifade etmektedir. Kapitalizm vahşi sömürüsünü her coğrafyada farklı yöntemlerle sürdürse de, ülkemizde bu sistemin uzantısı olan faşizm her alanda baskı ve sömürüsünü arttırsa da bu yeni sürecin önüne geçemeyecektir. Yani kadınların, halkların ve emekçilerin devrim süreci kendini inşa etmeye devam ediyorlar. 2022 yılı Newroz’una bu mesaj damgasını vurmuştur. Kadınlar, halklar, emekçiler Newroz’laşmışlardır. Kürt, Türk, Arap, Laz, Ermeni, Asuri-Süryani, tüm halklar, inançlar, renkler ‘ÖZGÜRLÜK KAZANACAK’ diye haykırdılar. Kendi öncülerine ‘birleşik halkların ve kadınların devrimci gücünü hiçkimse yenemez; birleşin, devrimi büyütün’ dediler. 

2022 yılının mücadele ve devrim çizgisinin kazanacağına olan inanç ve kararlılık ilan edildi. Artık bunu gerçekleştirme zamanı… Şimdi kazanma zamanı… Şimdi özgürlük zamanı… Şimdi devrim zamanı…

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir