Çözüm kadının özgürlüğüyle olur / Helena Dersim

Bilindiği üzere Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabel kardeşlerin katledildiği gün olan 25 Kasım, 1981 yılından bu yana tüm dünyada “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Tüm ezilenlerin ve kadının özgürlüğü mücadelesinde yaşamını yitiren tüm kadınları saygı ve minnetle anıyorum.

Mirabel Kardeşlerin Direnişi nasıl ki kendinden önceki kadın direnişleriyle bir buluşmaysa, bugünde Mirabel kardeşlerin direnişi Rojava devrimiyle ve bugünkü direnen kadınların direnişiyle bütünleşmiş durumdadır. 25 Kasım şiddeti ele alırken bunu erkek devletçi egemenlikçi sistemde ayrı ele almayız. Tanrıçaların erkek tanrılar savaşından, kadının birinci, ikinci cins kırılmasından bu yana bu savaş devam etmektedir. Erkek egemenlikçi sistem var oldukça, kadının bu öz direnişi devam edecektir. Tüm faşist ideolojiler toplumları karılaştırmak üzerine egemenlikçi ideolojisini geliştirmektedir. Karılaşan toplum, teslim olan, teslim alınan ve köleleştirilen toplumdur. Bu kölelik üzerinde tahakküm, baskı, sömürücü faşist devlet geleneğini sürdürmektedir. Hitler boşuna toplum karı gibidir dememiştir. T.Erdoğan boşa her kadın üç çocuk doğurmalıdır dememiştir.

Cinsiyet ekolojik özgürlükçü toplum bilinci bugün daha iyi anlaşılmış ve Jineloji kadın bilimi olarak daha bir anlaşılan, kavranılan duruma gelmiştir. Bu anlaşılan bilinç Rojava da çirkin erkekleri güzel kadınlar yendi sözüyle veciz bir şekilde ifadeye kavuşmuştur.

En rafine şekilde düşüncelerini ortaya koyan Kürt Halk önderinin çaba, değerlendirmeleri buraya almamak eksiklik olurdu. Başta biz Kürt kadınları olmak üzere, tüm ezilen/ ezilmekte olan kadınlara en çok cesaret veren, bu cesaretti aşılayan Önder Öcalan olmuştur. 22 Eylül 2021’de Mezopotamya Ajansında derlenmiş yazıyı bugünkü köşeme taşımada, bu nedenle sakınca görmedim.

‘’(…)Devletli toplumun 5 bin yıllık tecavüz kültürünün sonucu olduğunu belirten PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Bu kadar kadının öldürüldüğü bir ülkede, ben bu devlete üye olmam. Çözüm; kadının eşitlik, özgürlük hukukuyla olur” diyor.

Her fırsatta kadınları hedef alan konuşmalarıyla bilinen AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Abartılıyor” dediği kadına yönelik şiddet Türkiye’de yüzde bin 400 arttı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, sadece son 8 ayda 181 kadın katledildi, 132 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Erkek şiddeti her an kadınların yaşamına kast ederken, toplumsal bir sorun olan kadına yönelik şiddetle mücadele bir yana önleyici mekanizmalar, şiddeti ve ölümü “reva” gördü. Koruma talebinde bulunmalarına rağmen katledilen kadınların çoğunun failli bulunmazken, katliamların arttığı bir dönemde tartışmaya açılan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla birlikte şiddet ve katliamların önü açıldı.

Kitaplarında, değerlendirmelerinde, savunmalarında ve görüşmelerinde en fazla kadın sorununa dikkati çeken PKK Lideri Abdullah Öcalan, sürdürülen şiddet ve katliamlara karşı tepkisini en net ortaya koyan isimlerin başında geliyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde avukat ve heyetlerle yaptığı tüm görüşmelerde kadın meselesine ayrıca değinen Öcalan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadın üzerindeki tahribatların yanı sıra kadın kimliği ve öncü rolüne ilişkin önemli tespit ve önermelerde bulunuyor. Erkek aklın uygulamalarından AKP’nin cinsiyetçi politikalarına, şiddetten aile yapısına, tecavüzden katliamlara birçok konuyu tartışan ve tartıştıran Öcalan, kadın sorununa karşı sunduğu alternatif çözümler hep gündem oldu. Öcalan, kadının nasıl yaşaması ve erkek egemen zihniyete karşı kendi örgütlülüğünü neden oluşturması hususu üzerinde özellikle duruyor.

TECAVÜZ KÜLTÜRÜ 

2007 yılında avukatlarıyla yaptığı görüşmede kadınlar için bir mesaj gönderen Öcalan, “Benim için bir kadının özgürlüğü, vatanın özgürlüğünden daha değerlidir” diyerek, kadın sorununun 5 bin yıllık tecavüz kültürünün sonucu olduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Kadın erkek ilişkilerinin yüzde 90’ını tecavüz olarak nitelendiriyorum. Bunların temelinde çok çirkin ilişkiler vardır. Ben aşka evliliğe karşı değilim. Aşkta, evlilikte güçlü cinsel dürtü ve güdüler olabilir. Bunlar normaldir, bunları inkar edemeyiz. Benim karşı olduğum husus; bu tecavüz kültürüdür. Genç kızları 60 yaşındaki adama veriyorlar. Bu zorbalık karşısında kız intihar ediyor. İstenmeyen evlilikler gerçekleştiriliyor. Hatta bazen para verip kadın alıyorlar, yani resmen satın alıyorlar. Bu çok ahlaksızca ve çirkincedir. Günümüzde evliliklerin yüzde 95’i tecavüzdür. Kadınlar her gün tecavüze uğruyorlar. Böyle bir tecavüz kültürü içinde bir kadının ne ruhu ne beyni sağlam kalır; ne güzellik anlayışı kalır ne de sevgisi ve aşkı.”

CİNSELLİĞİN İKTİDARLAŞMASI 

Mesajında cinselliğin iktidarlaşmasıyla kadının tamamen tahakküm altına alındığını kaydeden Öcalan, iktidar ve cinsiyetçilik arasındaki ilişkiyi şöyle tanımlıyor: “Cinsel güdüler doğaldır, her insanda bulunur. Tehlikeli olan cinselliğin iktidarın objesi haline gelmesidir. Mevcut cinsellik bir iktidardır, şaha kalkmış erkekliktir. Hatta erkeği vahşileştiren bir hale getirmiştir. Sonuçta mevcut cinsellik ilişkisi erkek egemen topluma hizmet ediyor. Kaba, vahşileştiren, yok edici bir iktidar anlayışı ortaya çıkarmıştır. Hepsinin temelinde bu anlayış vardır. Namus cinayetleri, tecavüz kültürünün altında bu anlayış vardır ve bu anlayış değişmeden ne demokrasi ne de özgürlük sorunu çözümlenebilir. Cumhuriyetin kuruluşundaki eksik kalan ayaklardan biri de budur, kadın sorunu çözülmemiş, dondurulmuştur. Saddam’ın ipe giderken bile ‘Erkeklik öldü mü’ demesi bu vahşileşmiş erkek anlayışıdır, biz bu anlayışa karşıyız.

Daha önce değinmek istediğim üç husus vardı: Dincilik, cinsiyetçilik ve milliyetçilik. Cinsiyetçilikle ilgili daha önce de okumalarım vardı, son olarak M. Foucault’un ‘Cinselliğin Tarihi’ kitabını bitirdim. Cinsellik ve iktidar arasında çok yakın bir ilişki vardır. Cinsiyetçilik bir çeşit milliyetçiliktir ve en az milliyetçilik kadar tehlikelidir. Günümüzde kadın artık bir reklam objesi, bir et parçası gibi sunuluyor topluma. Cinsiyetçilik adına kadın zorla bağımlı hale getiriliyor. Kadına zorla sahip olmakla iktidar olunmaya çalışılıyor. Kadın iktidarın nesnesi haline getiriliyor.  Cinsiyetçilik ideolojisi ile kadın tamamen tahakküm altına alınıyor. Kapital finans, kadını denetim altına almak için cinsiyetçiliğini kullanıyor. ‘Nasıl aşık olacağından, nasıl yaşayacağından, nasıl sevişeceğine’ kadar tümünü tek tipleştiriyor. Kadın üzerinden toplumun iktidarını hedefliyor. Milliyetçilik ve dincilikle de topluma tek tip düşünceyi dayattı. Ulus-devletle nasıl bir kimlik istiyorsa, onu dayatıyor.”

AKP BÜYÜK TEHLİKE 

Dayatılan geri ve geleneksel yaklaşımları da eleştiren Öcalan, AKP zihniyetine karşı kadınlara 2010 yılında şu uyarılarda bulunuyor: “AKP kadınlar için de büyük bir tehlikedir. Kadınlar şimdi buldukları özgürlük kırıntılarını bile arar hale gelebilirler. Adıyaman’da Menzil tarikatı etkilidir, burada bir kız çocuğu diri diri gömülüyor, bu recm’den de daha tehlikelidir. İşte AKP’nin zihniyeti budur. Diri diri gömülmede yavaş yavaş toprağı yutar ölürsün, oysa recm’de en azından nefes alabiliyorsun. Yine gazetelerde her gün kadınlara yönelik şiddet haberleri var. İşte adam sokak ortasında kadını bilmem ‘beni sevmedin’ diye öldürmüş, başka bir yerde kulak kesmiş, burun kesmiş, bunların hepsi bu zihniyetin tezahürüdür. İşte bunun için diyorum; felsefe temelinde yaklaşın, felsefik çalışmalar yapın, tartışın, örgütlenin. Bunları, bu zihniyeti ancak bu şekilde durdurabilirsiniz. Yoksa varacağınız son budur, şimdiki sınırlı özgürlükleri bile kaybedersiniz.”

 ‘KADIN YOKSA YAŞAM DA YOK’

Kadın özgürlük mücadelesine olan inancını 2013 yılında devletle başlatılan görüşmelerde de yineleyerek, kadının ve sözünün olmadığı bir masanın kurulamayacağını her defasında vurgulayan Öcalan, 2015 yılı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne gönderdiği mektupla kararlılığını bir kez daha belirtiyor: “Benim için kadın özgürlüğü her şeyden daha önemlidir. En güzel kadın, hayatı özgür yaşayan kadındır. Hiçbir çirkinlik köle kadınla ve tahakkümcü erkekle birleşmek bütünleşmekten daha alçak ve iğrenç olamaz. Yine hiçbir birlik ve bütünlük özgür kadınla ve tahakkümü yenmiş erkeklikle yaşamaktan daha değerli güzel ve doğru olamaz. 30 yıldır en önemli destekçilerim kadın arkadaşlardır. Benim kadınla diyalogum, sözleşmem önemlidir. Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz. Erkeklere güvenmeyin. Erkek dogmatiğini yıkın. Kadınlığınıza güvenin. Eşitlik ve özgürlük kadın meselesiyle sağlanır. Bu nedenle bizim devrimimiz kadın devrimidir.

Kadın olmadan yaşam olmaz. Özgürlük olmadan etik ve estetik olmaz. ‘Kadın etiği’ dediğim şey kadınının karar verme gücüdür. ‘Bir kadını alma’ ya da ‘kızını verme’ kabul edilemez. ‘Ben benim’ diyeceksin. ‘Ben kimsenin değilim.’ Kadın kocasının eşi, babasının kızı ya da abisinin kız kardeşi değildir, olmamalıdır. Kadın kendisi olmak durumundadır. Bunun formülü tutkuyla çalışmaktır, yoğunlaşmaktır, karanlığı aydınlatmaktır. Erdoğan ‘3 çocuk, erken evlilik’ diyor. O da bilinçli olarak söylüyor, ben de bilinçli olarak söylüyorum. İki anlayış çatışıyor. Bakalım o mu kazanır, biz mi kazanırız göreceğiz. Benim buradaki demokratik çözüm başlıklarımda da kadın özgürlüğü birinci maddedir. Anlamıyorlar. ‘Bunun demokratik çözümle ne alakası var’ diyorlar. Ben net konuşuyorum. Kadın özgürlüğünün demokratik çözüm ile ilişkisi nettir. Daha önce de söyledim, bu kadar kadının öldürüldüğü bir ülkede, ben bu devlete üye olmam. Çözüm; kadının eşitlik, özgürlük hukukuyla beraber olur. Kadın hukuku-özgürlük hukuku benim için esastır.”

‘KADININ DÖRT TARAFI ZİNCİRLE BAĞLANMIŞ’

İmralı Heyeti ile 7 Şubat 2014 tarihinde yaptığı görüşmede, erkek zihniyetinin yarattığı şiddet ve katliamlara vurgu yapan Öcalan, “Her gün kadın cinayetlerini vahşet boyutunda yaşıyoruz. Her gün onlarca kadın öldürülüyor. Bu ölümler savaştan daha beterdir. Bu devletin güvenliği meselesidir. Kadın bu kadar alçakça öldürülmez, bu ülkenin vatandaşı bunu kabul edemez. Ama kadının dört tarafı zincirle bağlanmıştır adeta. Biz bunu yırtmadan sosyalist olamayız, siyaset yapamayız. Kadını özgürleştiremeyen devrim, devrim değildir. Kadını örgütleyemeyen örgüt, örgüt değildir. Bunu bilince çıkarmak gerekir” diye belirtiyor.

TEK KURTULUŞ ÖZGÜRLÜK 

Avukat görüşmelerinde sık sık özgürlüğe işaret eden Öcalan, özgürlük ısrarını şöyle sürdürüyor: “Kadınlar özgürleşmek için Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nde derinleşmeliler, ideolojik güç olarak var olabilmeliler. Erkeklere karşı alacakları çok yol var, erkeğe fazla güvenmemeli. Kadın kendi bağımsızlığını koruyacak. Kadının özgürlüğünden korkmamak gerekir. Ben kadınla böyle yoldaşım. Bu bir güç, inanç meselesi. Kadın yoldaşlarımın bana ilişkin emeklerine böyle karşılık veriyorum. Bilmelerini istediğim en önemli bir hakikat, onların savaşın da barışın da kaderini belirleyecek kadar güçlü olmaları gerektiğidir. Sevginin işçisi olarak tanımlıyorum kendimi. Sizler için yaşıyorum. Sizlerin özlemleri yaşam gerekçemdir, sizinleyim. Kazanılacak özgür bir dünya var, kazanılacak özgür bir yaşam var. 21. yüzyılın ideolojisi kadın özgürlüğüdür. Kendini bıçaklamak, yere atmak bunlar rezalet! Tek kurtuluş özgürlüktür.”