Paris’te 10 yıl sonra aynı kurşun / Oya Açan

“Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım
Ben bu kurşun sesini nerede olsa tanırım”

23 Aralık’ta Paris’in göbeğindeki Strasbourg Saint-Denis’deki Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi silahlı saldırıya uğradı. KCK Yürütme Konseyi Üyesi ve Kürt kadın hareketinin öncülerinden Emine Kara (Evîn Goyî), müzisyen Mîr Perwer (M. Şirin Aydın) ile Abdurrahman Kızıl derneğin önünde katledildi. Hızını alamayan katil karşı taraftaki Avesta adlı restoranı, ardından bir berber dükkanını bastı, orada da beş kişiyi yaraladı.

Adres belli

Bu kurşun, 9 Ocak 2013’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katleden aynı silahtan çıkmıştır. Silahı tutan ister Fransız olsun ister Türk, ister 20 yaşında olsun ister 70 farketmez, önemli olan bu katile kumanda eden/edenlerdir. Cinayetin hemen akabinde -özellikle de Fransız yetkililer-, katilin “ırkçı saiklerle” hareket ettiği teşhisinde bulundular. 12 gün önce hapishaneden salıverilen failin sicili ırkçılıkla maluldü. Her ne hikmetse bu “ırkçı”, farklı uluslardan mültecilerin bir arada olduğu mahalleye giriyor -bulunduğu sokağa bir arabayla getirildiği de söyleniyor- ve dışardan bir okul binasına benzeyen derneği eliyle koymuş gibi buluyor. Dışardaki hevalleri kurşunluyor, Evîn Goyî’nin ölüp olmadığından emin olamadığı için kafasına tekrar sıkıyor. Bütün bunları görmek için eğitimli bir hafiye olmak gerekmez. Bu cinayetin adrese teslim olduğu çok açık!

İstihbaratının ne kadar güçlü olduğuyla övünen emperyalist Fransa’nın bilgisi ve göz yumması olmadan Paris’in orta yerinde böyle bir saldırı gerçekleşemez. Cinayet mahalline polis 25-30, ambulans ise 45 dakika sonra geliyor. Yaralananlardan bazıları kan kaybından hayatını kaybediyor. Saldırganı polis yakalamıyor, Kürt yurtseverler yakalayıp ağzını burnunu kırdıktan sonra polise teslim ediyorlar.

Katili sıradan bir suçlu gibi göstermeye çalıştılar

Üç Kürt aktivisti katleden katil zanlısı William M. hakkındaki gözaltı kararı sağlık durumu gerekçe gösterilerek kaldırıldı. Katilin sağlık durumu gözaltı tedbirine uygun değilmiş! Bunu doktor söylüyor, Paris Savcılığı da durumdan vazife çıkararak katilin Paris Emniyet Müdürlüğü Psikiyatri Hastanesi’ne kaldırıldığını açıklıyor. Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti’nin Kürt temsilcilerle yaptığı basın toplantısında “ırkçı karakter” tanımlamaları havalarda uçuşuyor. Eric Dupond-Moretti bu tanımlamanın ömür boyu hapis olan cezada bir değişiklik yaratmayacağına adeta yemin billah ediyor. Tepkilerin büyüklüğünü görünce, bir gün sonra çark ediyorlar. PKK’ye yönelik bir terör eylemi olduğunu kabul etmemek için olayı adli sınırlarda tutmaya çalışıyorlar. William M., kâh ırkçı oluyor kâh akli dengesi yerinde olmayan bir meczup. Çok iyi bildiğimiz bayat numaralar… Ertesi akşam yeniden gözaltı kararı veriliyor.

O sırada Paris sokakları sloganlarla inliyor. Avrupa’nın çeşitli kentlerinden bu kıyıcı katliamı lanetlemek için binlerce insan geliyor. Republique Meydanı hınca hınç doluyor. Gençler önünde durulmak bir öfke seli gibi akıyor akıyor… Ölümsüz hevallerin iyimserlik ve insanlık akan yüzleri fotoğraflardan şavkıyor.

Aynı filmin farklı sahneleri

Biz bu filmi 10 yıl önce yine Paris’te görmüştük. MİT tarafından devşirilmiş Ömer Güney, son derece planlı programlı bir şekilde Sakine’yi, Fidan’ı ve Leyla’yı katletmişti. Ne yaptı Fransa, Ömer Güney’in hala aydınlanmayan hapisteki ölümü üzerine dosyayı apar topar kapattı. Kürtler ve dostlarının çabaları sonucu 2019’da dosyayı yeniden açtılar, fakat bu kez de gizlilik kararı getirdiler. NEDEN? Kendi pay ve sorumluluklarını gizlemek, Kürt düşmanı TC’yle aralarının bozulmasına meydan vermemek, çıkar ilişkilerini zedelememek için… Bu cinayeti deşifre etmediler, beklendiği üzere yenileri geldi. PKK “terörist örgütler” listesinden çıkarılmadığı sürece bu türden bütün saldırılar da bir anlamda meşrulaştırılmış olur ve arkası gelir.

Çünkü PKK’nin “terör örgütü” olarak ilan edilmesi Türkiye gibi her çatlaktan girmeye çalışan bir haydut tarafından işte bu şekilde kullanılıyor. Türkiye’deki rejim, Avrupa’yı istihbaratının-kontrasının üssü haline getirmeye zemin olarak değerlendiriyor. Bununla Kürt özgürlük mücadelesinin önemli bir beslenme kaynağı olan diasporaya “burada da tepenize binerim” mesajı verilirken genel olarak Kürt halkına da “makbul olmazsanız sizi her yerde bulur, katlederim” korkusu salmış, içerdeki şovenizmi de besleyecek bir “büyüklük” gösterisi yapmış oluyor. Kesin olan bir şey var ki Kürt özgürlük hareketini çöktürmek için -İstiklal’deki saldırıyı göz göre göre onun üzerine yıkmaya çalışması gibi- her türlü kirli savaş biçimini kullanmaktan çekinmeyeceği mesajı veriyor.

Faşist AKP-MHP koalisyonu Kürt düşmanlığında sınır tanımıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca Türk devletinin genetik kodlarına işlemiştir bu düşmanlık. Savaşla, işgal saldırılarıyla, içerde dışarda kıyıcı bir gözü dönmüşlükle, çok yoğun saldırganlık içindeler. Gerilla karşısında çaresiz kalınca onları kimyasallarla yok etmeye çalışıyor. Bombalıyor, yakıyor, Kürt halkının değerlerini ayaklar altına almak için onun en değerli evlatlarını alçakça kurşunluyor Yine de teslim alıp baş eğdiremiyorlar.

Biz kapılarına dayanıp hesap sormazsak, sokakları, meydanları, alanları onlara dar etmezsek, Kürt Türk Fransız demeden yaşananların gerçek yüzünü döne döne anlatmazsak bu emperyalist kan ve kar imparatorlukları, bu işbirlikçi faşist rejimler çıkar ortaklıkları için her türlü alçaklığı yaparlar.

Bu kurşunu tanıyoruz, bu kurşunun hesabını soracağız, sormalıyız!

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir