Uyuşturucu ve fuhuş bataklığı / Oya Açan

Türk devleti Kürt halkına karşı sadece baskı ve zorbalık, işkence ve katletme yöntemleri kullanmıyor; bu kirli savaşın en önemli ayaklarından birini de özel savaş (psikolojik-kültürel savaş) oluşturuyor. Korucuların, asker ve polisin, yerel bürokrasinin de dahil olduğu, devletin koruma ve gözetimindeki devasa bir ağ savaşın bu cephesinde en aşağılık yöntemleri hayata geçiriyor. Halkın direnişi, özellikle kadın, çocuk ve gençlerin hedef alındığı bir saldırıyla yozlaştırılmaya, çökertilmeye çalışılıyor. Özellikle Hakkari, Yüksekova, Çukurca ve Uludere’de başını korucuların çektiği fuhuş ve şantaj çeteleri cirit atıyor.

Sınır bölgelerini militer bir ağ şeklinde kuşatmış olan ve adeta onlardan habersiz ‘kuşun uçmadığı’ Türk Ordusu’nın bizzat karakollarının örgütlediği fuhuş “herkesin bildiği bir sır”; zaman zaman deşifre olsa da genellikle yine bu güruh tarafından üstü 

gizlilik kararlarıyla örtülüyor. Bu türden ifşaatların “terörle mücadeleyi zarara uğratmak için terör yandaşlarının yaydığı ve bunların güvenlik güçlerini zan altında bıraktığı” dolaşıma sokuluyor.

Önce uyuşturucu sonra fuhuş

Aynı mekanizma batıdaki metropollerde de karşımıza çıkıyor. Geçmişte devrimcilerin kalesi olan Gazi, Nurtepe, Gülsuyu, Esenyurt gibi İstanbul’un emekçi semtleri bugün uyuşturucu/fuhuş batağında çürütülüyor. Kürtlerin ve Alevilerin yoğun olarak yaşadığı metropollerin yoksul mahallelerinde, toplumsal çökertme yöntemi olarak uyuşturucu ve fuhuş toplumun en ince gözeneklerine kadar sızdırılmaya çalışılıyor.

Uyuşturucu trafiği genellikle ‘bonzai’ adlı uyuşturucunun sokaklarda ve okul önlerinde satılmasıyla başlıyor. Bunun önünün kesilmesi başarılırsa bu kez ‘metanfetamin’ adlı uyuşturucu dükkanlarda yerini alıyor.

Çoğu açlık sınırının altında yaşayan, merdiven altı tekstil atölyelerinde boğaz tokluğuna çalışan, gelecek umudunu kaybetmiş gençler çaresizlik içinde debeleniyorlar. “Dostluk, arkadaşlık” kılıfıyla yeri geldiğinde ve ihtiyaç duyduklarında onlara borç para vererek yakınlaşan çete üyeleri bir süre sonra onlara karşılıksız uyuşturucu vermeye başlıyor. Uyuşturucu bağımlısı haline gelen insan başta kendisi olmak üzere en yakınlarını ve sevdiklerini bile “satmak”tan kendini alamıyor. Uyuşturucu müptelâsı haline gelen genç kadınlar uyuşturucu parası için fuhşa sürükleniyor.

Kara Panterler örneği

Sistemin “tehlikeli”, dahası “düşman” olarak gördüğü toplumsal muhalefet dinamiklerini içten bozarak çürütmek için uyguladığı bu taktiğin mucidi 48 yıl boyunca FBI’ı (Federal Soruşturma Bürosu) yöneten Edgar Hoover’dır. Fanatik bir komünizm düşmanı, siyah düşmanı, LGBTİ düşmanı olmasıyla tanınan bu ırkçı, siyahların isyan potansiyelini önlemek için onların yoğun olarak yaşadıkları yoksul semtlerde uyuşturucu satışını fiilen serbest hale getirerek işe başlar. Çoğu yerde bizzat sivil polisler şeker dağıtır gibi uyuşturucu dağıtırlar.

“Sadece polis gücüyle üstlerine gidersek bu onları sadece katılaştırır ve kemikleştirir, geniş siyah topluluklardan destek almalarını kolaylaştırır” diyen Hoover, uyuşturucu alışkanlığının yaygınlaşmasına paralel olarak fuhuş başta olmak üzere ihbarcılığın, tetikçiliğin, kısacası toplumsal çürümenin kendiliğinden boyutlanıp yayılacağını öngörür. Kara Panterler başta olmak üzere siyah uyanışın gelişmesine paralel olarak bütün ilerici radikal örgütlenmeler Hoover’in bu çürütme politikasına karşı militan bir karşı mücadele örgütlerler. Polisin koruyup desteklediği uyuşturucu çeteleriyle silahlı çatışmalara girer ve onların çoğunu etkisiz hale getirip dağıtmayı başarırlar. Fakat FBI ve polisin karşı darbeleri nedeniyle onlar güç kaybedip zayıfladıkça bu çürütme siyaseti yeniden öne çıkar.

Afyon Savaşları

Toplumu çürüterek isyan dinamiklerini zayıflatma politikasının tarihteki daha eski örneklerinden biri de Çin’de karşımıza çıkar: Afyon Savaşları.

İngiltere Kraliçesi Victoria, 19. yüzyılın en büyük uyuşturucu taciriydi. Dünyanın dört bir yanına yayılmış krallıkta afyon, imparatorluk ticaretinin en değerli malına dönüşmüştü. Hindistan’daki yoğun haşhaş ekimi ve afyon üretimi Britanya’nın inisiyatifi ve kontrolünde gelişti. Bu afyonun büyük bölümü kaçak yolla Çin’e giriyordu.

Çin imparatorunun, nüfus üzerinde yıkıcı etkiler yaratması nedeniyle afyonun dolaşımını ve kullanımını yasaklayıp bazı Britanya gemilerinin yüklerine el konulmasını emrettiği 1839 yılında Çin’de yaklaşık 2 milyon uyuşturucu bağımlısı bulunmaktaydı. Hayatında uyuşturucu kelimesini asla ağzına almayan kraliçe bu insanlık dışı eylemi “ticaret özgürlüğü” kılıfı altında savunuyordu. Kapitalizmin kutsalları saydı ve savaş filosunu Çin kıyılarına gönderdi. 1838’de başlayan afyon savaşları 20 yıl sürdü.

Daha güçlü kaleler inşa etmeli, daha gözü kara bir mücadele yürütmeliyiz!

Birleşik Devrimin en temel meselelerinden biri de budur. Çünkü savaş sadece silahla sadece iradeyle sadece gerilemeyen bir azimle yürütülmüyor. Savaş, geniş halk kitlelerinin hedeflerimiz doğrultusunda kazanılması ve bu doğrultuda seferber edilmeleriyle menzile varabilir. Savaşın “bizim savaşımız” olmaktan çıkıp bütün ezilen, sömürülen ve ötekileştirilenlerin savaşı halini alabilmesi ise insanı insanlıktan çıkaran bu düşkünleştirme yöntemine karşı ısrarlı ve sistemli bir mücadele yürütülmesine bağlıdır.

Neden olduğu tahribatın kolay kolay giderilemeyeceği bu türden bir toplumsal düşkünleştirme ağı kesinlikle parçalanmalıdır. “Bana bir şey olmaz arkamda devlet var” rahatlığıyla gençleri zehirleyen, genç kadınları fuhuş tuzağına düşüren, sonra elini kolunu sallayarak yeni avlar arayışına çıkan bu alçaklar hak ettiklerini bulmalıdır.

Onlar bir zamanlar bizlerin kalesi olan yerlere bizim yokluğumuzu fırsat bilerek dadanıyorlar. O zaman buraları yine kalelerimiz haline getirmeliyiz.

Burjuva devletin şefkatli kollarında korumaya alınan failler, burjuva devlet-mafya işbirliğiyle uyuşturucu batağına çekilen, tecavüze uğrayan ve katledilen binlerce kadının hayatını kararttılar. Gelecek düşlerimizi, potansiyel savaşçılarımızı mahvettiler. Hem en ağır cezayı hem de kitlelerin vicdanında “oh olsun” mahkumiyetini hak ediyorlar. Ertelenemez bir görevdir. Bunlar, geleceğe bırakacağımız kalelerin inşası için son derece anlamlı tuğlalardır. Yapıcısı da BMG olmalıdır!

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir