Direniş Odağı Olmak / Sinan Dersim

Hala devrimci topyekün direnişin gereklerine göre hareket etmekte ve AKP-MHP faşizmini baş hedef yapan mücadeleye seferber olmakta birçok alanda ciddi yetersizliklerimiz var. AKP-MHP faşizmini yıkma hedefine tam odaklanmama durumları yaşanıyor. Birkaç hedef içerisinde birisi de AKP-MHP faşizmiymiş gibi yaklaşılıyor. Yürüttüğümüz mücadele faşizmi yıkmayı değil de, yıpratmayı hedefliyormuş gibi planlanıp yürütülüyor. Farklı adlarla başlatılan hamleler AKP-MHP faşizmini yıkma hedefinde tam birleşmeyebiliyor, ayrı ve parçalı hamleler görülüyor.

Son AKP-MHP katliamları gösterdi ki, halkın eğitimi ve örgütlenmesi yetersizdir. Faşist-soykırımcı sisteme karşı açıklama, çağrı, yürüyüş, protesto gibi eylem biçimleri esas alınmakta ve örgütlenme de bunlara göre oldukça gevşek yapılmaktadır. Oysa sadece bir örgütlenme ve eylem çizgisiyle faşizme karşı direnilemez ve kazanılamaz. Dahası bunlar faşizme karşı mücadelenin esas örgütlenmesi ve eylemi bile olamaz. O halde örgütlenme ve eylem çizgisini ve tarzını düzeltmek gerekir. Çeteci faşist saldırılara karşı herkesin öz savunma direnişi içine girebileceği bir örgütlenmeyi esas almak ve faşist saldırganlığa öz savunma direnişiyle karşılık vermek gerek.

Dikkat edilirse, şimdiye kadar böyle bir yaklaşım ve pratik içinde olunmamıştır. Şimdi de birçok alanda sadece kavram olarak söylenmekte, fakat öz savunmanın pratikte ne anlama geldiği tam anlaşılamayıp böyle bir pratik içine girilmemektedir. Öz savunma deyince sanki birilerinin gelip kendini koruyacağı varsayılmaktadır. Ya da ‘’öz savunma yapıyorum’’ deyince Faşist çeteci gücün saldırmayacağı hesabı edilmektedir. Öz savunmanın esas olarak şiddetli bir direniş olduğu gerçeği göz ardı edilerek, ondan uzak durulmaya çalışılmaktadır. Kuşkusuz yaklaşım ve pratik böyle oldukça, ne kadar öz savunma kavramı kullanılsa da hiçbir anlam ifade etmez ve ortaya öz savunma durumu çıkmaz. Bu bakımdan, kavramları ele alma ve kullanmadaki muğlâklıkları aşmak ve insanlara gerçekleri olduğu gibi söyleyerek, onları yanıltmadan doğru mücadele içine çekmeye çalışmak gerekir. Burada baktığımızda öz savunmanın bir söylem veya açıklama olmadığını, tersine bir direniş eğitimi, örgütlenme ve eylem durumu olduğunu, bunun da esas olarak gizliliğe dayandığını bilmemiz gerekir.

Ayrıca son dönemlerde bazı gelişmeler olsa da Birleşik Mücadele güçleri olarak yeterli düzeyde AKP-MHP Faşizmin Türkiye halkların, işçilerin, kadınların, ekolojistlerin baş düşmanı olduğunu ve günümüz koşullarında her alandaki mücadelenin AKP-MHP faşizmi yıkmaya odaklanması gerektiğini tam anlatmış değiliz. Bu konuda hala parçalı yaklaşan ve kendini esas alan tutumlar var. Buda BMG örgütlü duruşu zaafa uğratıyor ve örgütlü güçlerimizi bölüyor ve AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi zayıflatıyor. Kesin hedefe odaklanmada karar, bilinç dünyamızda tam yerini almıyor ve herkesin kendine göre yaklaştığı, ele aldığı yorum yaklaşıma kaçıyor. BMG şimdiye kadar dirayetli öncü düzeyine gelmemişse en önemli sebeplerden biriside bundan kaynaklıdır.

Diğer bir yanda Direniş yaklaşımda da ciddi yanlışlıklar, yanılgılar var. AKP-MHP Faşizmine karşı Direniş yürütmek sadece BMG ye aitmiş gibi yaklaşmakta ele almaktadır. Böyle ele alış BMG’nin öncülükteki net kararlaşmamasında ve anti-faşist çalışmayı nasıl ve kimlerle yapacağını bilmeyen darlıklara düşürmektedir.Bu darlık birçok çalışmayı kendiyle sınırlama, görme ya da böyle yaklaşma birçok direniş imkânın heder edilmesine neden olmaktadır.

Mevcut durumda bütün alanlarda BMG örgütlülüğü neden bulunmasın. Neden herkes kendi ortamındaki imkânları faşizme karşı direnişe seferber etmesin. BMG güçleri ve devrimci, yurtseverler bulundukları her yerde ve günün yirmi dört saatinde faşizme karşı direniş geliştirmekle, eylemleri örgütlemek için uğraşa acaba ortaya ne çıkar? Her gün anti-faşist eylem gerçekleşirse AKP-MHP faşizmi değil sağa solla saldırı imkânı bulmak, nefes bile alamayacak çöküp gidecektir.

Fakat devrimci ve yurtseverler olarak tümüyle böyle değiliz. Kendimize göre birçok gerekçe yaratarak, rahatlıkla kendimizi direniş görevleri dışında tutabiliyoruz.’ideolojik, siyasi veya toplumsal çalışma yapıyorum’ diyerek rahatça bu direniş dışında kendini görme tutma gelişebiliyor. Oysa AKP-MHP için direniş yeri ve cephesi yoktur, her yerde saldırmaktadır, bizlerde buna göre mücadelemizle, direnişimizle her yerde olmalıyız. Temel örgütlenmenin direnmekte, direnişte geçtiğini görmek, anlamak gerek. AKP-MHP faşizmine karşı direnişçi oldukça, direnişe destek verdikçe, katılım sağladıkça doğru bir devrimci ve yurtsever görevleri yerine getirdiğimizi ancak söyleme hakkımız doğar. Böyle yaklaşmayanların direniş anlayışında uzak olduklarını kabul etmek gerek. Buna uygun tutum içinde yaklaşmak gerek.

Dahası bu konu sürekli tartışılmayı ve gündemde tutulmayı gerektirmektedir. Çünkü aklın gelişme durumunun ve yaratıcılığını ifade etmektedir. Direniş ise sürekli bir yenilik ve yaratıcılık işidir. Sürekli yeni eylem yöntemleri bulmayı ve uygulamayı gerektirir. Bir yandan AKP-MHP çeteci devleti takip edip onun taktiklerini boşa çıkartırken, diğer yandan sürekli yanıltan ve boşa çıkaran eylem biçimlerini zengin yaratıcılığıyla AKP-MHP devlet terörü işlenmez, işlevsiz kılmalıyız. Devrimci, Yurtsever, Kadın örgütleri, gençlik örgütleri ve tüm Demokratik Örgütlü güçlerle bu çıkış, birlik ve yaratıcılık geliştirilirse AKP-MHP çeteci iktidarın tozu kalmaz. AKP-MHP faşist çeteci iktidarın sonu gelmiş olunur. İşte o zaman birlik mücadele zafer sloganı tam karşılığını bulmuş olacaktır. Haydi Direnişe, Direniş odaklarını örgütlemeye.