Gerçekten muhatap sorunu var mı? / Sinan Dersim

Karşılıklı savaşanlar barışır ya da barışmaz savaşa devam eder ya da etmez. Kürdistan davası ideolojiktir. İdeolojik tercihlerle alakalıdır. Barışma barışmama bundan sonra gelir. Ulus devletlerinde tercihini kılanlar, kapitalist modernitede tercihini kılanlardır. Yani ulus devlet eliyle ulus pazarını sömürmek, uluslararası sermayeyle bu ulus pazarını evrensel pazara taşımayı hedefler. Demokratik ulusu hedefleyenler ulus pazar sınırlarını ve devleti sınırlarını kabul etmez, kendi olma ve oluşturma, gerçekleştirmeyi esas alarak özgürlükçü sömürüsüz egemenliği reddeden komünist demokratik özerklik ulus zihniyetini esas alırlar. Kürdistan’da hali hazırda süren mücadele bu iki çizgi mücadelesidir. Bu iki ulus tanımı,Rojava ve Başurda hayat bulma mücadelesini vermektedir.Rojava demokratik ulus çerçeveli olma mücadelesi içindeyken Başur, ulus-devlet olma mücadelesi içindedir. Dolaysıyla iki tercih uygulamada kendiliğindenlikle oluşan değil, ideolojik tercihle alakalıdır. Kimden yana tercihini koyarsın mücadelesi Kürdistan üzerinde ciddi savaş nedenidir. Şengal demokratik özerkliğin kabul edilmemesi de salt KDP’nin Kürt ihanetçi çizgisine bağlamak yeterli değildir. KDP de sonuçta Kürdistan üzerinde ulus devlet olmak istiyor ve Şengalidenetmeyi kendinde hak görüyor bu bağlamda Şengal demokratik özerkliği tanımama mücadelesini de veriyor. Demokratik ulus çizgisi sahibi olanlarda KDP’nin tersi savunma içindeler.Demokratik özerklik, demokratik ulusun hayat bulmamücadelesi içindeler. Demokratik ulus paradigmasını ortaya atan kim sorulursa elbet Sayın Abdullah Öcalan’dır ve Sayın Öcalan’ın düşünce sistemini esas alan PKK’dir. Dolaysıyla PKK’de bir ideolojik temsildir. Temsil ettiği demokratik ulus çizgisidir. Hali hazırda ulus devlet güçleri PKK’yi bu yönüyle kabul etmemektedirler ve fiziki imhayı çöktürme planı adı altında altı yıldır yoğunlaştırılmış bir savaş gerçekliği içinde sonuç alma peşindeler. Sayın Öcalan’a da ağır tecrit koşulları da bundan bağımsız değildir. Böyle olunca iki fiziki bedenin karşı karşıya geldiği savaş olarak da değerlendirilebilinir. PKK, Öcalan bir bedendir. Ulus Devletten yana tercihini koyan KDP, ulus devletli olanlarda bir bedendir.23 Nisanda bu yana Zap, Metina Avaşın savaşı bu iki beden savaşıdır. Olaya böyle bakıldığında neden PKK ve Öcalan’ın muhatap alınmak istenmediğini insan daha iyi anlıyor. Öcalan’a ağırlaştırmış tecritle, PKK’yi her yönüyle daraltma, zayıflatma sonuç alırsa, geçmiş Kürt isyanların akıbetinde farklı sonuç gelişmez olur. Yok edicilik, imha ulus devletlerinin esas tercihidir. Böyle ideolojik düzeyde soruna bakıldığında barışa kim müdahale ediyor, kim barıştan yana değildir sorusu sorulduğunda, elbet doğru olan cevap kıyımcı, imhacı ve ağırlaştırmış tecridi uygulayanların barıştan yana olmadıkları rahatlıkla söylenebilir. Böyle bakılmasa, böyle ele alınmasa barış meselesine de doğru bakılmamış olunur, doğru ele alınmamış olur, şaş bakılır, şaş bir arayışa girilmiş olunur.

Peki, ’muhataplık’ niye bu kadar öne çıkartılıyor. Öne çıkarılmasındaki asıl sebep ulus devletli sitemin kendi istediğini almak isteyişindedir. CHP ulus devletin kurucu partisidir. Esas aldığı kurucu olduğu ulusun kendisidir. Bu ulusu korumak, yaşatmak CHP’nin ideolojik politik tercihidir.Kuruluşunda olduğu gibi bugünde ulus devleti esas almak,ulus devletinde vazgeçmemek esasıdır. Kürtlerde CHP’nin bu politikasına karşı kendini öz savunmalı KCK sistemiyle var etmeyi esas almaktadır. Belki CHP Kuruluştaki amaç saptırmasıyla Kürtleri yine kandıracağını düşünür ama bilmeliki Kürtler o kuruluş başındaki Kürtler değildir. Şimdiki Kürtler ideolojik, politik olarak fersah fersah geçmiş önceki Kürdü aşmıştır. Geçmiş Kürtlerin ideolojik öncülükleri,örgütlülükleri zayıftı, önderlik düzeyleri şimdiki gibi net değildi. Böyle olunca Kurucu olan CHP fiziki imha sürecini bir daha dayatmak istese de sonuç alamaz. Sonuç almak için ne yapması gerekir? Cumhuriyeti koruma, kurtarma adına KDP ve HDP içindeki ulus devlet çizgisine yatkın olanları yanına alması gerekir. Kürt meselesini kabul ediyorum ama bu sorunu dostlarla birlikte çözerim aşamasına böyle gelmiş olmaktadır. Hangi dostlarla? Ulus devletli ideolojik tercihli dostlarla. KDP ve HDP içinde ilkel milliyetçilik sosuyla bulamaç olanlarla! HDP içinde bu ilkel milliyetçi sosla buluşanlar hiçte az değildir. CHP bu dostlarıyla birlikte Kürt sorununu çözerim adı altında yeni yol arayışa bu temelde girmiş bulunmaktadır. Kürt cenahında buna çanak tutan hiçte az değildir. Fırsat buldukları anda muhataplık sorununu ortaya atıp tutmaları da bundandır. Sayın Öcalan’da HDP, meclisi işaret etti biz yanlış söylemiyoruz demek tam bir ideolojik kavrayışsızlıktır. Manipüle edici sözlere ve CHP’nin özel savaş tuzağına düşmektir. CHP bize şunu diyor; Kürdü AKP-MHP şimdiye kadar fiziki olarak yok etmedi, dolaysıyla ılımlı İslam ve ırkçı Türkçülük bundan başarılı olamadı. O zaman yeni politikayı devreye koymak gerek, bu politika liberal sol bir uzlaşı çizgisi. Yani ulus devletçi çözümden yana Kürtleri yanına alma demokratik ulus örgütlülüğünü dağıtma çizgisi. CHP operasyon düğmesine bu amaçla basmıştır. Bazı aklıevvellerin Öcalan bizim gibi söylüyor meclis HDP’yi işaret etti sözlerini kendine dayanak yapmaları da CHP’nin bu oyununa ne kadar yatkın olduklarını ancak bize göstermektedir. Bu tuzağın ayırdına doğru temelde farkına varılmazsa sorun yanlış ele alınır ve yanlış söz yaklaşım içinde yaklaşılır.

Bazıları bu muhataplık soruna vurgu yaparken Sayın Abdullah Öcalan’da muhatap HDP Meclis olsun dedi. Niye siz hep Öcalan muhatap olsun diyorsunuz diyerek, kendi yanlışına bizleri çekmek istemekteler. Evet, Sayın Öcalan HDP, meclis olsun dedi ama neden bunu söylediğini de doğru görmek,anlamak gerek. Silah bıraktırma benim işim. Hiç kimse silahları benim dışımda bırakma sözüne sahip değildir. Herkes kendi işini yapsın diyerek son sözün kendisinde de bittiğini belirtmiştir. Devlet nasıl ki askeri politik örgüt güçleriyle devlet ise, Kürt özgürlük güçleri de askeri politik olarak KCK ile demokratik modernize temsilidirler. Bu sistemin hayat bulmasında öncü, özgürlük savaşçısıdırlar. Dolaysıya son sözü söyleyecek olanlar karşılıklı savaş meydanda cenk tutanlar olacaktır. HDP ve meclisi Sayın Öcalan işaret ederken temel yaklaşımı genel ortamı rahatlama ve aleni hukuki, uluslararası gözlemci yolunu açmak içindir. Sayın Öcalan’ın savunmalarını okuyanlar üç hukuktan bahsettiğini göreceklerdir: Ulus devlet olan TC hukuku, KCK Hukuku ve Avrupa Hukuku. Çözümün esas yasallığını bu üç hukuk temelinde geliştirin demektedir. Bol keseden hiç kimse kimseye bir şey vermiyor. Sorun muhataplık sorunu değil, müzakereci olup olmama sorunudur ve Sayın Öcalan esnek yaklaşımla bu yolu açmak istemektedir. Sonuna kadar esneklik, ilkelerde asla, sözü Sayın Öcalan’a aittir. Sayın Öcalan’ın politika sanatı bu söz üzerine gelişmektedir. Bu nedense ya görülmüyor ya da doğru kavranılmıyor ve ulus devlet siyasetçilerin oltasına kolayca düşülebiliniyor. HDP sorunun muhatabı değil ancak olsa olsa müzakerecisi olabilir. Mecliste ancak bunun hukuki dayanaklarını, yasallığını geliştiren merci olur. Meclis ve HDP’nin görevi ancak bu kadardır. Sayın A. Öcalan müzakere sürecinde çok kavratıcı olmaya çalışmıştır. Kavransın diye kendisine nasıl mektupların verildiğini örnek olarak vermiştir. Şunu demiştir: Bu görüşmelerin mutlaka yasallığı olmalıdır. Bir mektup bile kapıdan bana gelene kadar üç dört yerde imzalanıyorsa, neden bu görüşmeler imza kaydı altına alınmıyor? Ben biliyorum neden alınmadığını, zannediyorlar ki biz Apoyu bu şekilde kandırırız. Ama beni kimse kandıramaz. Ben devleti demokrasiye duyarlı kılma çalışmasını yapıyorum, herkes kendi işini yapsın diyerek, net görev bilincini bize göstermiştir. Bu netlik çerçevesinde HDP ya da başkaları ‘Barışa’ kafa yorarsa, daha doğru bir giriş başlangıç ancak yapmış olurlar. Önerimiz HDP’nin Sayın Öcalan’ın üç hukuk tanımını bir daha okumalarıdır. Ona göre konum misyon rollerin nerde başladığını nerde bittiğini bir daha görmüş olmalarıdır.

Evet, Kürt demokratik ulusun tek temsilcisi vardır o da Sayın Abdullah Öcalan’dır. Sorun muhataplık sorunu değildir. Sorun ulus devletli olanlarla demokratik ulusta yana olanların kendi çözümlerinde ısrarcı olma sorunudur. Özgürlükçü Kürtler onca bedel verdikten sonra elbet ulus devletli çözümden yana tercihini koymayacaklardır. Hiçte Sri Lanka FARC durumuna kendini düşürmeye niyetleri yoktur. Barışın savaşın ne olduğunu en iyi bilenler karşılıklı savaş muharebesinde olanlardır. Son sözü de savaş meydanın da olanlar söyleyeceklerdir. Bu savaşın politikasını, politik ayağını sürdürenler ancak müzakereci olabilirler. Bence HDP, CHP bunu böyle okursa, daha doğru adımların sahibi olmuş olur.Aksi durum CHP, HDP hiçbir şey kazandırtmayacaktır.Varılmak istenen yolu da kat etmemiş olacaklardır.