Ağızdan kaçan itiraf ve seçimlerin kaderi

  • Demek oluyor ki, TBMM’ye gönderilecek tezkere yeni bir savaş kararı olacak. O nedenle Millet İttifak’ının bir kere daha AKP-MHP-Ergenekon iktidarına destek verip vermeyeceği özellikle beklenen seçimler açısından önem taşıyor.

Yakın bir zamanda “sınırdışına asker gönderme” amaçlı tezkere Meclis’e gelecek. Millet İttifakı bu defa çok ciddi bir sınavla karşı karşıya kalacak.

Erdoğan iki gün önce CNN Türk’te tehlikeli laflar etti. Aynen şöyle dedi:
“Suriye’den ülkemize yönelik saldırıların kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Polislerimize yönelik son saldırı artık bardağı taşırmıştır.”

Erdoğan Peş peşe benzer saldırılar sonrasında olduğu gibi, yine PYD’yi hedef gösterdi.
Haberi verenler Erdoğan’ın bu sözlerini “yeni bir askeri saldırının sinyali” olarak yorumladılar.

Demek oluyor ki, TBMM’ye gönderilecek tezkere yeni bir savaş kararı olacak. O nedenle Millet İttifak’ının bir kere daha AKP-MHP-Ergenekon iktidarına destek verip vermeyeceği özellikle beklenen seçimler açısından önem taşıyor.

Kürt seçmenin oylarına muhtaç hale gelen Türk muhalefeti tezkereye karşı çıkarsa bu, gelecekteki demokrasimiz açısından anlamlı bir adım olacak. Ama tersine, Millet İttifakı tezkereye, dolayısı ile Rojava’ya karşı işgal ve ilhak amaçlı savaşa “evet” oyu verirse, bu da yapılacak seçimde Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasında kirli bir uzlaşma ihtimalini akla getirecek.

Erdoğan’ın bu sözleri bir bakıma Biden’ın ABD Temsilciler Meclisi’ne gönderdiği Suriye ile ilgili “tezkere”ye muadil mektuba bir tehdit cevabıdır.

Biden Türk devletinin “taaruzlarının” yalnız DAİŞ’le mücadeleye zarar vermekle kalmadığını, Amerika Birleşik Devletlerinin güvenliğine de büyük bir tehdit olduğunu vurgulamıştı. Erdoğan buna karşı “asıl biz Suriye’den ülkemize yönelik taaruz altındayız” demeye getirdi.

Fakat her zaman olduğu gibi, ağzından çıkanı kulağı duymadığı için büyük bir itirafta da bulunmuş oldu. Türk polisleri Efrîn’de öldürülmüştü ve Erdoğan Efrîn’e yönelik bu saldırıyı “ülkemize yönelik saldırı” olarak dile getirdi. Böylece Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait Efrîn toprağını Türkiye toprağı olarak ilan etmiş oldu. Bu “fiili ilhakın” resmen dile getirilmesidir.

İlhak söz konusu olduğu zaman, bu, toprağı ilhak edilen Suriye Arap Cumhuriyeti ile, o toprağı ilhak eden Türkiye Cumhuriyeti arasında “savaş hali” ilan etmenin savaştan önceki ilk adımı anlamına gelmektedir.

Bu durum, Millet İttifakı’nın hasretle beklediği faşist dikta altında yapılacak seçimler açısından nasıl bir sonuç doğurur?

Dünkü Ahval’de Yavuz Baydar şöyle yazdı:
“Şu ihtimali hesaba katmak gerekir: Eğer ibre artık açıkça AKP ve MHP lehine bir seçim bozgununu işaret ederse, Erdoğan’ın, Anayasa’nın 78’inci maddesine baktığını veya bakacağını varsayabiliriz.
Ne diyor Madde 78?

Şöyle:
“Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir. Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.”

Bu senaryoya dudak bükmemek daha makul bir yaklaşım olabilir. Yunanistan veya Kıbrıs ile bir savaş olasılığı zayıf görünse de, Suriye’de YPG/PYD bölgelerini hedef alan ve yayılması olası bir savaş durumunda, savaş hali kolayca geçerlilik kazanabilir.”

Benim bu öngörüye ekleyeceklerim var:

Rejim son çare olarak “savaş hali” ilan etmek üzere Meclis’e başvurduğu zaman, şimdiden önlemek için harekete geçilmezse, ülke, Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasında “ulusalcı, dinci ve faşist“ bir uzlaşmaya mahkum olur.
Bu arada Erdoğan’a ne olur?

“Devlet çıkarı söz konusu olduğu zaman, Erdoğan bir teferruattır.”

Sırada “muhafazakar reformist” Abdullah Gül ile, “militarist muhafazakar” Akar beklemektedir.

Son olarak yeniden Kılıçdaroğlu’nun “siyasi cinayet” öngörüsüne dönelim. Bu tablo içinde CHP Genel Başkanının sıradan insanlarda dehşet uyandıran bu sözleri nasıl bir siyasi stratejiyi haber veriyor?

İktidar seçimleri kazanmak için “siyasi cinayet” de içinde her yola başvuracak diyen bir siyasi lider, ya bu kanlı hazırlığı güç kullanarak önlemeyi, tabanını bu şiddet ihtimaline çok yönlü hazırlamayı düşünmektedir, ya da şiddet ve cinayet gündeme geldiğinde, “memleketi yıkımdan korumak için şiddet kullanacak olan güçle uzlaşmak için şimdiden tabanını hazırlamaktadır.

İkinci ihtimalin geçerli olup olmadığını “savaş tezkeresi” TBMM’ye geldiğinde Millet İttifakının hangi yönde oy kullanacağına bakarak anlayacağız. “Tezkereye evet” diyenler önünde sonunda faşist diktayla uzlaşma yoluna girmiş olacaklar.

Bizden söylemesi…

Veysi SARISÖZEN