Birleşik devrim ve Eylemleşmek / Hüseyin Ataş

“Tanık olun

Tanık olun bunlara!

Ey Ülkem tanık ol!

İhanet bulaşmış yanını temizliyor çocukların

Zulüm kalesinin üstüne yürüyorlar ömürleriyle…”

Bugün 27 Haziran Eylem ATAŞ’ın ölümsüzlük tohumu olarak toprağa düştüğü gün.

Bugün parti adı olarak aldığı Cemre isminin anlamı gibi baharın müjdecisi olmak için göğe çıktığı gün.

Cemre toprağa düştüğünde, özgürlük, eşitlik ve insanca bir yaşam için sonsuzluk ağacının mavi rengine ekledi adını. Tıpkı ondan önce göğü fethe çıkan adsız kahramanlar gibi tıpkı ondan sonra onun silahını kuşananlar gibi. Acımız ilk günkü sıcaklığında öfkemiz ilk günkü harında. Bizlerde yarattığı boşluğu anlatmak, bilinen tüm kelimeleri kullansan yetersiz kalıyor. Özlüyoruz…

Eylem kendi yaşamını devrim için adamış genç bir savaşçıydı. Peki neydi bu devrim yada nasıl olabilirdi? Örneğin Kürt halkının uğradığı zulüm ve katliamlara dur demek onlarla yan yana omuz omuza savaşmak ve toprağa düşmek, Türkiye devrim gerçeğine ne katardı? Bu sorulara verilen cevaplar bir komünarı anlamak için önemlidir.

Eylem birleşik devrime inanmış bir devrimci olarak “iki ülke, iki devrim” gerçekliğini anlamış ve gerçekliğin gereği olanı eyleme fiilini hayata geçirmişti. Kürdistan devrimi ve Türkiye devrimi karındaştır. Ve zafer bu iki ülkenin devriminin ortaklığı ile kazanılacaktır. Bunun ilk denemesi Rojava’da gerçekleşti. Türkiyeli devrimcilerle Kürdistanlı devrimciler birlikte savaştılar ve birlikte kazandılar. Bundan sonrası Gare savunmasında gerçekleşti. Ortak düşmanın saldırılarına karşı birleşik devrimci bir savunmayla o yıkıcı saldırı durduruldu. Bu iki deneyimde net olarak görünen, zaferin birleşik bir mücadele ile kazanılacağıdır.

Eylem proletarya enternasyonalizminin bir savaşçısı olarak Türkiye işçi sınıfının kurtuluşunun Kürdistan halkının kurtuluş mücadelesinden ayrı olmadığını biliyordu. Proletarya enternasyonalizmini savunanlar bilirlerdi… Fakat öğrendiğini iyi anladıki hayata geçirdi. Anlatanlardan daha iyi, daha devrimci bir halde. Soma’da atılan tekme neyse, Ceylan Önkol’aa atılan bomba oydu. Ankara Gar’da patlatılan bomba neyse, Sur’da, Cizre’de atılan bomba oydu. Depremde enkaz altında kalanla, Taybet Ana’nın sokak ortasında yatan cansız bedeni aynıdı. O, birleşik bir devrimin ancak zaferle sonuçlanabileceğine inanmıştı bir komünar olarak.

Türkiye proleteryasının ve halkların kurtuluşu devlet denilen ceberrut mekanizmayı altüst etmekle olacaktı. Bir koç başı lazımdır bu zulmün kalesini yıkmak için, bu koç başının bir tarafında Türkiyeli devrimciler diğer tarafında Kürdistan özgürlük savaşçıları olacaktır. İşte bunun adıdır birleşik devrimde eylemleşmek. Selam olsun birleşik devrime omuz verenlere selam olsun Eylemlerin mücadelesine sarılanlara.

“Ey dayanılmaz acılara direnen
kendini çelikleyen güç
inadında direten kavga
ölümüne bağlanılan inanç,
ey geri dönüşü olmayan yolcu
geçmişi kül geleceği gül
anılarını anıtlaştıracak bellek
yıkıntılardan doğan aşk
senin de beklediğin yarın
umutla uyandığın gün gerçek olsun”

Eylem’e

Eylem biz seni hiç unutmadık! Dünyanın bir yerinden başka bir yerine gittik, yeni hayatlar kurduk, çocuklarımız oldu, büyüdük… Hayatı yine yeniden anladık ama sen gittiğinden beri -her gün mutlaka aklımızdan çıkarmamamıza rağmen- sevebiliyor, kıskanabiliyor, üzülebiliyor, sinirlenebiliyor, arzulayabiliyor, mantıklı düşünüp mantıksız hareket edebiliyor, yani yaşamın o günlük telaşına kendimizi bırakabiliyorsak her şeye rağmen yaşıyoruz demektir. Ama sen yoksun. Ama biz yaşıyoruz… Katı bir acı çöküyor göğüs kafesimize, yedi yıldır orada taşıdığımız acı çıkıyor yerinden, karşımıza dikiliyor, bakıyoruz… Acımız seninle yaşıt, endamı, güzelliği, gülüşü tıpkı sen. Hiçbir acı senin kadar güzel gülmemişti yüzümüze. Sarılmak istiyoruz karşımızda dikilen o acıya sımsıkı, hasretle. Sarılamıyoruz! Kaybolup gidiyorsun gülünce kaybolan güzel gözlerinle.

Sana özlemle yaşıyor seni sevenler, senin sevdiklerin.

KAYNAK:https://umutgazetesi42.org/arsivler/101114