DİYARBAKIR – Rojava Devrimi ile birlikte inşa edilen sistemi değerlendiren enternasyonal devrimci Diana Montseny, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ideolojisinin sadece Kürtler için olmadığını söyledi. Diana, “Rojava Devrimi bir başlangıçtır ve tüm halkları kapsıyor. Umuyorum ki en kısa sürede Rojava Devrimi gibi bir devrim Katalonya’da da olur” dedi.
Suriye’de 19 Temmuz 2012’de ilk kıvılcım ile başlayan Rojava Devrimi 10 yılı geride bıraktı. Devrim ile birlikte PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus perspektifi Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşam buldu. Kadınların öncülüğünü üstlendiği devrimde siyasetten toplumsal yaşama, sağlıktan ekolojiye, hukuktan sanata kadar toplum yeni bir model yarattı. Öte yandan Kuzey ve Doğu Suriye halklarının yanı sıra Avrupa’nın ve dünyanın birçok ülkesinden de yine başta kadınlar olmak üzere çok sayıda kişi Rojava Devrimi’ne tanıklık etmek için yönünü Rojava’ya çevirdi ve devrimin inşa sürecine destek oldu.
İspanya’da bağımsızlık mücadelesi veren Katalanlar, özerk yönetim modelini uygulamak adına mücadele veren halklardan. Katalonya’da kimlik ve dil mücadelesi veren kadınlardan biri olan Diana Montseny, 2014 yılına kadar feminist kadın hareketlerinde yer aldı. Ancak 2014 yılında Kürt kadınlar öncülüğünde başlayan Rojava Devrimi ile tanıştı. Rojava Devrimi süreci içerisinde yer alan Diana, kadın mücadelesinin yanı sıra halkların verdiği özgürlük ve demokrasi mücadelesinde de yer aldı.
Şu an İspanya’nın Barselona kentinde Rojava Devrimi için diplomasi çalışması yürüten Diana Montseny ile Rojava Devrimi’nin enternasyonaller üzerinde yarattığı etkilere ilişkin konuştuk.
‘Kobanê direnişinin bana çok etkisi oldu’
Kobanê’de çatışmaların yaşandığı 2014 yılında Rojava Devrimi ile tanıştığını söyleyen Diana, o süreçte İspanya’nın Barselona kentinde feminist hareketler arasında çalışmalar yürüttüğünü kaydetti. Diana, “Kobanê’de verilen direnişin bana çok etkisi oldu. Bizler de Katalan kadınlar olarak Rojava Devrimi’nde yer alan kadınlardan güç aldık. Çünkü orada şunu gördük, her halktan olan insanlar beraber mücadele ediyordu. Kadınlar öncülüğünde ataerkil sisteme karşı bir mücadele olduğunu gördük. Bu bize çok güç verdi. Kadınların kendi toprakları için özsavunmalarını geliştirerek, savaşmaları bizde çok büyük etki yarattı” dedi.
‘Kadınların örgütlenmeleri beni çok etkiledi’
2019 yılında Rojava’ya gittiğini belirten Diana, “O süreçte Serêkaniyê ve Gire Spî’de çatışmalar vardı. O süreçte Kongra Star çalışmalarına katıldım. Daha sonra Qamişlo’da bulunan Mala Jinê’de bir süre kaldım. Ardından ise diplomasi çalışmalarına dahil oldum. Şöyle bir durum var; biz onların dilini bilmiyorduk. Ancak orada kadınların kendi başlarına örgütlenmesi, her alanda öncülük etmesi beni çok etkiledi. Evet, Rojava’da var olan sistem burada yok ne yazık ki. Bizler de Katalanlar olarak mücadele etmek ve devrim yapmak istiyoruz. İleriki süreçlerde kendi ülkemizde demokratik konfederalizmi inşa etmek isteriz. Çünkü burada yaşayan halkın buna çok ihtiyacı var. Bundan kaynaklıdır ki Rojava’da oluşturulmaya çalışılan sistem bizler için çok önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.
‘Abdullah Öcalan’ın ideolojisi salt Kürtler için değil’
“Önder Apo’nun oluşturduğu ideoloji çok güçlü” diyen Diana, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü Önde Apo başta Kürt halkı olmak üzere halkların analizini yapıyor. Bu da çok önemli. Kürt özgürlük mücadelesi ve Kürt kadın mücadelesinin ortaya koyduğu perspektif ve ideoloji salt Kürtler ve Kürt kadınları için değil; tam tersine tüm halklar ve kadınlar içindir. Onların mücadele etme biçimi ve ideolojileri bizim için örnek oluyor. Bilindiği gibi Avrupa’da liberalizm çok güçlü bir şekilde yaşam buluyor ve insanlar arası ilişkiler de liberalizm üzerinden örülüyor. Ancak Rojava’da gördüğüm arkadaşlıklar arası iletişimler çok güçlü ve kopmazdı. Ben ilk gittiğim zaman beni tanımıyorlardı ama aynı mücadele içerisinde yer aldığımızdan kaynaklı beni de kendilerinden sayıyorlardı. Evet çünkü ben de onlardandım.”
‘Bizler de Katalanlar olarak dil mücadelesi veriyoruz’
Kuzey ve Doğu Suriye’deyken gittiği ailelerde Kürtçeyi öğrenen Diana, İspanya’da yaşayan Katalanlar olarak dil mücadelesinin öneminin farkında olduklarını vurguladı. Diana, “Bizim de bunun için verdiğimiz mücadele var. Bundan kaynaklı Kürtçeyi öğrenirken bu bilinçle yaklaştım. Orada bulunan insanlar da bana çok yardımcı oldular ve bu sayede Kürtçeyi öğrendim. Bana Kürtçeyi daha çok anneler öğretti, bu çok önemli ve güzel bir şey” ifadelerine yer verdi.
‘Rojava Devrimi daha çok yayılacak’
Diana, kapitalizmin yaşam karşıtı olduğunu sözlerine eklerken, bu sistemin İspanya’da da hüküm sürdüğüne işaret etti. Kapitalist sistemi “toplum karşıtı” olarak ele alan Diana, “Kapitalizm, toplumu parçalayarak yönetmek istiyor. Rojava Devrimi de bizim için bir umut ve örnek oldu. Çünkü Rojava Devrimi’nin bir başlangıç olduğunu ve tüm halkları kapsadığını biliyoruz. Umuyorum ki en kısa sürede Rojava Devrimi gibi bir devrim burada da olur. Ulus devletler bu durumdan kaynaklı korkuyor ve her fırsat bulduğunda da Rojava’ya saldırmaya çalışıyor. Devrimin yayılmasından korkuyorlar ama bizim inancımız var, Rojava Devrimi daha çok yayılacaktır. Çünkü bu devrim kadınların öncülüğünde oldu, yayılması da çok muhtemeldir” şeklinde konuştu.
‘İsimsiz kahramanlar var, Kürt anneleri gibi’
9 Ocak 2013 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez ile katledilen Sakine Cansız’ın yaşamını kaleme aldığı “Hep Kavgaydı Yaşamım” kitabını okuduğuna değinen Diana, konuşmasını şu cümleler ile sonlandırdı: “Mücadele içerisinde yer almamda çok büyük etkisi oldu. Bununla beraber Zilan’ın (Zeynep Kınacı) yazdığı mektup beni çok etkiledi. Çünkü çok güçlü bir çözümleme ama tüm bunların yanında çok ama çok isimsiz kahraman var, Kürt anneleri gibi. Evet çok fazla görülmüyorlar, ancak Rojava’da bulunan bütün kurumlarda emek veriyorlar. Bu da benim için örnektir, çünkü yaşamları mücadele ile geçiyor. Tüm bunlardan aldığım güçle çalışmalarıma devam ediyorum.”
Derya Ren
