Kavgayla kazanılacak bir yılın ilk günlerindeyiz. Yeni yılı adımlarken, 2022’nin kadrajından bir bakıp, sokakların sesine kulak verelim.
O kadrajda; işçilerin grev halayları, motokuryelerin uzun konvoyları, Bekaert’in kazanımı; gençlerin İstiklal Caddesi’ni kuşatan Enes Kara isyanı, Suruç için birleşik ve militan adalet mücadelesi var.
Kadrajda; sömürgeci faşist rejime “varız, buradayız” diye haykıran Amed Newrozu ve 4 parçada direnen Kürt halk gerçeği; Akbelen’de, İkizköy’de direnen emekçi köylüler, zehirli gemi Sao Paulo’yu geri gönderen emekçiler var.
8 Mart’ta, 25 Kasım’da sokakları kuşatan militan direniş; erkek egemen faşist rejimin cins kırımına, ailenin güçlendirilmesi düzenlemelerine ses çıkaran kadın özgürlük mücadelesi; nefret söylemlerine kafa tutan gökkuşağı renkleri var.
2022’de sokakların sesi; ‘işgal, grev, direniş’, ‘jin, jiyan, azadî’ diyor; eşitlik, adalet, özgürlük talepleri gürül gürül yankılanıyor.
2022’de kitle hareketinde direniş dalgaları yükseldi. Faşist rejim bir sessizlik, teslimiyet yaratamadığı gibi giderek moral üstünlüğünü de yitirdi. Bu büyüyen dalga faşist politik İslamcı rejimin devlet terörü ve kontrgerilla yöntemlerini de elinden aldığı gibi, her bir saldırıyı birer savunma çırpınışı haline getirdi. Rejimin savaş ve işgal planlarının, mafya ve çeteciliğinin, soygunculuğunun, kontrgerilla yöntemlerinin yarattığı toplumsal tepki ile kırılamayan direniş rejimin kodlarında dağılmaya yol açtı. Tekil işçi direnişleri, birbirleri ile etkileşimli grev dalgaları yeni bir toplumsal ruh halini mayaladı. İşçi sınıfı ve ezilenlerin haklı mücadeleleri yıl boyunca rejime geri adım attırma kararlılığı ile ilerleyen bir seyir izledi. Korku duvarı aşıldı, mücadelenin fiili biçimlerine geçiş eğilimi büyüdü.
2023’ün girişinin ilk verisi; faşist AKP-MHP rejiminin yönetememe krizinin derinleştiği, siyasal ve toplumsal meşruiyet sahasının daraldığı, yenilme korkusunun büyüdüğüdür. Rejim bu zayıflığını yeni savaş ve işgal planları yaparak, içeride ve dışarıda saldırganlığını artırarak, kontrgerilla yöntemlerine daha sık başvurarak, faşist baskı ve yasakların çapını genişleterek aşmayı planlıyor. Zorlu ve sert siyasi koşullarla karşı karşıyayız.
Bu siyasi şartlara karşın kitlelerin duygu ve düşüncelerinde değişim yaşanıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp, yerine aileyi güçlendirme yasası hazırlamak, HDP’yi kapatmaya hazırlanıp, TTB Merkez Konseyi’ne soruşturma açmak, konserleri, gazeteleri, sosyal medya hesaplarını yasaklamak gibi toplumsal, siyasal alandaki saldırılar, askeri saldırı planları kitle vicdanında meşruiyet bulamıyor. İşsizlik, yoksulluk, geleceksizlik geniş kesimlerde rejime karşı öfke uyandırıyor. Kitle öfkesi tekil direnişlere, direnişler rejimin baskısı, eylem-alan yasağı karşısında fiili direnişlere dönüyor.
Şimdi kitlelerin bilinçlerinde yaşanan değişim, eylemlerinde somutlaşan ilerleme isteği ile etkileşim içerisinde politik inisiyatifi güçlendirme zamanı. Kitle hareketlerinin içindeki bürokratik, gerici bariyerleri yıkma, tek tek direnme zaafını aşarak geniş saflaşmaların, birleşmelerin yolunu açma zamanı. 2023’ün riskler ve olanaklar zemini, kitle hareketinin gelişim seyri; tüm devrimci, antifaşist partiler, gruplar ve birleşik mücadele örgütlerinden, emekçilerin ve ezilenlerin sorun, talep ve özlemleriyle ilişkilenişte politik iddiayı yükseltmesini, siyasi atmosferi ve toplumsal psikolojiyi yeni düzeyde bir saflaşmaya çevirme kararlılığıyla mücadele etmesini bekliyor.
Bunun için;
Hakları, yaşamları için sokakları terk etmeyen, yasaklara boyun eğmeyen kadın özgürlük mücadelesini, İran ve Rojhilat’ta gerici Molla rejimini isyanla sarsan kadın gerçeğinde olduğu gibi ayaklanma düzeyine çıkacak gelişimini örgütlemek;
İbadethaneleri, dernekleri, vakıfları devlet bürosuna dönüştürme kanununu, TTB ve TMMOB’u hedefleyen faşist yasa ve TTB soruşturmasını politik öznelerin demokratik kitle örgütleri ile ortak karşı koyuşuna, kitlesel buluşmalarına, faşizme ihtar türündeki eylemlerine dönüştürmek;
HDP’nin kapatılma davası veya Kobanê davası gündemlerinde gücümüzü buna odaklamak; ekonomik, sosyal talepli kampanya ve çalışmaları, sefalet sınırındaki asgari ücrete tepkiyi “savaşa değil emekçiye bütçe” sözleri ile savaş, işgal karşıtı hareketle buluşturmak;
Fiili grev ve direnişlerle haklarını arayan, yeni bir mücadele damarı yaratan işçilerin taleplerini semtlerde, kent meydanlarında yaygınlaştırmak, dayanışma komiteleri ile genişletmek;
AKP-MHP faşist bloğundan kurtulmak isteyen milyonlarca işçiye, kadına, gence, köylüye, yoksula, inkârcı sömürgeci boyunduruk altında tutulan Kürt halkımıza, ezilen inanç ve ulusal topluluklardan insanlarımıza güven verecek ve seferberlik çağrısı olacak bir siyasi strateji ile yürümek; HDP’nin programında somutlaşan demokratik halk iktidarı perspektifini bir seferberlik çağrısına dönüştürmek;
Kendi adaylarımız etrafında şimdiden bir seçim-sokak çalışmasına girişip, tüm birleşik cephe örgütleri ile buna sarılmak; kazanma bahsindeki politik iddia ve eylemini ilkin burada yükseltmek mümkün ve elzemdir.
Bunlar imkânsız işler, eylemler değil. Çünkü herhangi bir sorunun ya da herhangi bir demokratik talebin birikmiş kitle öfkesini ateşleyebileceği toplumsal koşullar altında mücadele yürütüyoruz. Tüm direnişler rejim karşısındaki saflaşma temelinde daha büyük mücadeleleri koşulluyor. İsyan dalgaları büyüyor, mücadeleyi omuzlayacak kitle genişliyor.
O halde daha fazla politik inisiyatif ve süreklilik. Daha fazla hız ve hazırlık!
Kaynak: https://yeniyasamgazetesi3.com/2023te-daha-fazla-inisiyatif-ve-hiz/