Faşizmi Yıkma Mücadelesinde İttifakların Önemi / Konuk Yazar: Selahattin Erdem -2. bölüm

Birlik ve ittifak olmadan yeterli güç ortaya çıkmaz.

Peki, böyle bir durumda ne yapmak gerekir? Hiç kuşkusuz, her şeyden önce AKP-MHP faşizmine karşı devrimci demokratik mücadeleyi yaratıcı yöntemlerle çok daha fazla geliştirmek gerekir. Çok açık ki böyle bir şeyin tartışması bile olmaz. Çünkü ne kadar yıpranırsa yıpransın, ne kadar çürürse çürüsün, hiçbir siyasi sistem kendiliğinde devrilmez. Mutlaka ona devrimci yıkıcı vuruşlar gerekir. Bu açıdan da devrimci ve demokratik mücadeleyi yaratıcı yöntemlerle geliştirmek şarttır. Bunun gerektirdiği cesaret ve fedakârlığı göstermek zorunludur.

Antifaşist mücadelede cesaret, fedakârlık ve yaratıcılık kuşkusuz çok önemlidir ve de gereklidir. Fakat yalnız başına bunlar yeterli değildir. Yeterli olabilmek için aklın gücünü iyi kullanmak, akıllı siyaset yürütmek de gerekir. Bu da devrimci birlik ve demokratik ittifak demektir. Hem antifaşist mücadeleyi yeterli düzeyde güçlü getirebilmek için ve hem de zafere ulaşabilme açısından devrimci birlik ve demokratik ittifak şarttır. Birlik ve ittifak olmadan yeterli güç ortaya çıkmaz. Dolaysıyla da AKP-MHP faşizmini yıkacak bir mücadele yürütülemez.

Çok açık ki, faşizme karşı daha güçlü mücadele edebilmek ve faşizmi yıkacak gücü biriktirebilmek için birlik ve ittifak gereklidir. AKP-MHP faşizminin ortaya çıkardığı mevcut sistemde siyasi mücadele ancak ittifaklarla yürütülebildiği için birlik ve ittifak gereklidir. Yine her devrim ittifaklarla başarıya ulaştığı için birlik ve ittifak gereklidir.

Dikkat edilirse AKP-MHP faşizmi genelde İttihat Terakki Yönetiminin, özelde ise 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbelerinin bir sonucudur. Mevcut zihniyet ve siyasetini esas olarak bu süreçlerden almıştır. Demek ki yüz yıllık, elli yıllık bir süreç söz konusudur. Tüm bu süreçlerde ortaya çıkan zihniyet ve siyaset yapılanmasıyla mücadele edilmekte ve bunlar aşılmaya çalışılmaktadır. Bu süreçlerin ortaya çıkartıp şekillendirdiği faşist soykırımcı zihniyet ve siyasetle mücadele edilmekte, bunlar aşılarak Türkiye’ye demokratik zihniyet ve siyaset hâkim kılınmak istenmektedir. Açıkça bir zihniyet ve siyaset devrimi yürütülmektedir. Türkiye’nin demokratik devrimi, özünde bir zihniyet ve siyaset devrimi olmaktadır.

Peki, yüz yıldır böyle bir faşist soykırımcı zihniyet ve siyasette karşı nasıl mücadele edilmiştir?Elli yıldır 12 Mart ve 12 Eylül faşist-askeri darbeleri karşısında devrimci ve demokratik mücadele nasıl verilmiştir?Geriye dönüp TİP,DİSK,TÖS,Dev-Genç süreçlerine bakalım.12 Mart darbesine karşı THP-C,THKO ve TİKKO örgütlenmeleri temelinde geliştirilen devrimci direnişe bakalım.Bütün bunlarda ortaya çıkan büyük cesareti, fedakarlığı ve yaratıcılığı mutlaka göreceğiz.Ama güçlü yoldaşlığı da göreceğiz.Geliştirilen devrimci birlik ve demokratik ittifakları da göreceğiz.

Örneğin Kızıldere katliamına giden süreç bir ortak eylemdi. Mahir Çayan önderliğinde ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idamdan kurtarmayı hedefleyen bir THKP-C ve THKO ortak eylemiydi. Bu ittifak anlayışı 1974’te ADYÖD’ ÜN kuruluşuna yol açtı. Söz konusu ittifaklar da 12 Mart 1971 faşist-askeri darbesine ve onun piyasaya sürdüğü MHP paramiliter güçlerine karşı yürütülen devrimci mücadeleyi ciddi biçimde güçlendirdi.

Yine 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesine karşı mücadele için kurulan Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi(FKBDC) çok önemli bir adımdı. Her ne kadar Taner Akçam ve benzerlerinin oportünist yaklaşımları sonucunda fazla uzun ömürlü olmaydıysa da, esas olarak 12 Eylül faşizmine karşı mücadelenin çizgisini belirledi. Nitekim 12 Eylül rejimini yenilgiye uğratan PKK direnişi bu çizgi temelinde gelişti. Söz konusu çizginin Kuzey Kürdistan’daki uygulanması 12 Eylül rejiminin başarısını önledi. Çok açık ki, benzer biçimde Türkiye’de de uygulansaydı, o zaman 12 Eylül faşist rejimi de arkasındaki faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset de yok olup tarihe karışacaktı.

Şimdi aynı devrimci anlayışın devamı olarak AKP-MHP faşizmine karşı 2016 yılında kurulan Halkların Birleşik Devrim Hareketi(HBDH) var. Ne zaman ki AKP ile MHP yeni bir faşist ittifak olarak ‘Cumhur İttifakı’nın kuruluşuna gittiler, buna karşı devrimci parti ve örgütler da bir araya gelerek HBDH’yi kurup antifaşist devrimci mücadeleyi böyle bir ittifak temelinde yürütmeye yöneldiler. Kuşkusuz söz konusu mücadelenin yeterli olup olmadığı tartışılabilir, ancak AKP-MHP faşizmine karşı en etkili devrimci mücadeleyi HBDH’nın yürüttüğü gerçeği tartışmasızdır. Böyle bir ittifak son altı yılda antifaşist devrimci mücadeleye çok önemli bir güç katmıştır. Eğer daha çok örgüt ittifaka katılmış olsaydı, o zaman AKP-MHP faşizmine karşı devrimci mücadele çok daha güçlü gelişecekti.

Türkiye’nin önünü açan ve halkların umudunu canlı tutan güç HDP ittifakıdır

Belli ki burada sorumluluk HBDH’yi oluşturup bu temelde devrimci mücadeleyi güçlendirmeye çalışanlarda değil, tersine kendine devrimci deyip de böyle bir devrimci ittifaka katılmayanlardadır. Bunda da ‘’HBDH’nin uzun ömürlü olmayacağı ve aktif mücadele edemeyeceği’’ gibi önyargılı anlayış önemli bir etken olmuştur. Fakat geçen altı yılın pratiği söz konusu anlayışını yanlış olduğunu kanıtlamıştır. O halde başlangıçta katılmayan devrimci örgütler de şimdi katılıp HBDH’yi ve bu temelde antifaşist devrimci mücadeleyi güçlendirmeye çalışmalıdır. HBDH’nin kapılarının bu tür katılımlara açık olduğu çağrısı birçok kez yapılmıştır. AKP-MHP faşizminin yıkılma sürecine gelmiş olduğu mevcut ortamda tüm devrimci örgütlerin HBDH’ye katılarak hem faşizmin yıkılışını hızlandırmaları ve hem de alternatif olarak yeni demokratik Türkiye’yi yaratmayı hedeflemeleri tek doğru devrimci anlayıştır.

Açık ki devrimci cephede gelişen bu ittifak çalışmasına paralel demokratik siyaset alanında da HDP’nin çok önemli bir ittifak çalışması olmuştur. AKP ve CHP çizgileri dışında Türkiye halklarının demokratik yönetimini yaratmak üzere ‘’Üçüncü Yol Siyaset’’ biçiminde doğuşunu gerçekleştiren HDP, son yıllardaki yasal değişikliklerin fırsat verdiği ittifak anlayışı temelinde kurulan Cumhur ve Millet İttifaklarına karşı üçüncü bir ittifak olarak Demokrasi İttifakını oluşturmak için önemli bir çalışma yürütmüştür.Dikkat edilirse, mevcut durumda Türkiye’nin önünü açan ve halkların umudunu canlı tutan güç HDP ittifakıdır.

Fakat mevcut haliyle HDP’nin yürüttüğü ittifak çalışmalarının Türkiye’deki tüm sol ve demokratik kesimleri içine alamadığı ve bütünlüklü bir Demokrasi İttifak haline gelmediği de açıktır. Kuşkusuz bunda HDP’nin dar ve eksiksiz yaklaşımlarının da sorumluluğu vardır ve elbette bunları da eleştirmek gerekir. Fakat tüm sorumluluğun da HDP’de olmadığı açıktır. Kendini sol, sosyalist ve demokratik olarak tanımlayan birçok parti adeta böyle bir Demokrasi İttifakına ihtiyaç yokmuş gibi, ittifaksız da faşizm yıkılıp demokrasi inşa edebilecekmiş gibi yaklaşmakta adeta kendini siyasetsiz bir biçimde tek başına bırakmaktadır. Açık ki yalnız başına bir ideolojik grup olunur, fakat bir siyasi parti olunmaz. İttifaksız siyaset yürütülemez ve siyasi başarı sağlanamaz. Genel siyaset açısından geçerli olan bu durum, devrimci ve demokratik siyaset açısında çok daha fazla geçerlidir.

Her şeyden önce daha güçlü mücadele yürütebilmek ve faşizmi yıkacak güce ulaşabilmek için ittifak gereklidir. Bir hâkim gerici gücü yıkmak için genellikle bir devrimci ve demokratik örgütün siyasi gücü yetersiz kalır. Böyle bir durumda yeterli gücü ortaya çıkartabilmek için başka örgütsel güçlerle birliği ve ittifakı gerektirir. İdeolojik olarak birbirine yakın örgütler birlik yaratırken, ideolojik olarak birbirine yakın olmayan örgütler de siyasi birliği ifade eden ittifak kurarlar. Dikkat edilirse mevcut durumda AKP-MHP faşizmi yıkım sürecindedir, ancak tam yıkılabilmesi için daha fazla vuruş gereklidir. Bu da antifaşist mücadelenin daha çok güçlendirilmesi ve etkili hale getirilmesi demektir. Açık ki bu da ancak tüm devrimci ve demokratik güçlerin ittifak yapmasıyla ve bu temelde güçlerini birleştirmesiyle sağlanır. Kısaca AKP-MHP faşizmi ancak ittifak temelinde güçlendirilen mücadele ile yıkılır.