Batırılan SGK, anlaşmalı özel hastanelere kısmi branşlarda değil bütün branşlarda hasta kabul etme zorunluluğu getirince özel hastaneler bir bir SGK sisteminden çıkmaya başladı. Rutin bir kan tahlilinin bile fahiş rakamlara tekabül ettiği bu koşullarda parası olmayanın ölüme sürüklenmesi soyut bir söylem değil, sahici bir gerçeğe dönüşmüş durumda.
AKP’nin toplumsal desteğini arttırmasında önemli bir PR değeri olan sağlıkta dönüşümün ilk yıllarındaki yanıltıcı parıltı hızla söndü. Özelleştirmeler, sağlık gibi temel bir toplumsal ihtiyacın kalem kalem ticarileştirilmesi, sağlık emekçileri ve hekimlerin neoliberal piyasacı yaklaşımla kölece çalışmaya mahkum edilmesi, sistemin sorunlarından sorumlu tutularak hastayla karşı karşıya getirilmesi politikalarının yıllar içindeki sonuçları şimdi en çarpıcı biçimiyle karşımızda duruyor.
Hastalar bırakalım tedaviyi ön muayene için bile randevu alamıyor. Yap-işlet-devret modeliyle ve piyasacı bir anlayışla (bizzat Erdoğan hastalardan müşteri diye bahsetmişti) inşa edilen şehir hastaneleri, teker teker kapatılan devlet hastaneleri … derken en temel sağlık hizmetleri bile tasfiye edilmiş durumda. Doktorlar ülkeyi ya da bir çivi bile çakılmayarak adeta batışa sürüklenen, bu koşullarda sağlıkta şiddetin tırmandığı devlet hastanelerini terketmeye devam ediyor.
Tüm bunlar yaşanırken çözümü hastaları özel hastanelere yönlendirmekte bulan devlet bunu bile yapamıyor. Batırılan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), anlaşmalı özel hastanelere kısmi branşlarda değil bütün branşlarda hasta kabul etme zorunluluğu getirince özel hastaneler bir bir SGK sisteminden çıkmaya başladı. Dolayısıyla devlet hastanelerinde randevu bulamayan SGK’lı hastalar özel hastanelerin kapısından da giremeyecek artık. Çünkü fiyatlar astronomik olarak artacak.
Oysaki temmuz ayı itibariyle Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan değişiklikler kapsamında hastane değil adeta ticarethane olan özel hastanelerin sağlık hizmet bedelinde yüzde 40 gibi astronomik oranda bir zam yapılmış ve emekçiler sağlık sistemindeki çöküşle birlikte özel hastanelere mecbur bırakılırken bu fiyatları da ödeyemez hale gelmişti.
Rutin bir kan tahlilinin bile fahiş rakamlara tekabül ettiği bu koşullarda parası olmayanın ölüme sürüklenmesi soyut bir söylem değil, sahici bir gerçeğe dönüşmüş durumda.
TTB: 250 milyar sağlık gideri cepten ödeniyor
Cumhuriyet’in haberine göre, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Vedat Bulut, değişiklikler nedeniyle yoksulların sağlık hizmetine ulaşamadığını vurgulayarak “Kişi başına düşen yıllık sağlık masrafı, ortalama 3 bin lirayı geçti. Yani 85 milyonluk nüfus, 250 milyar lirayı aşkın bir parayı, sağlığı için cebinden ödüyor. İnsanlar sağlık, eğitim, adalet ve güvenlik hizmetlerini ücretsiz alabilmek için prim ve vergi ödüyorlar. Ancak sağlık için cepten ödenen ücretler her geçen gün artıyor. Hastalar eczanede reçete bedeliyle birlikte muayene ücreti de ödüyorlar. Hekimler özlük hakları iyileştirilmediği için kamudan ayrılıp özel sektöre yöneliyor. Ancak yurttaşlar da bu özel hastanelere ulaşamıyor” diye konuştu.
Yüzde 40 zam geldi
SUT’taki değişiklikle ilgili de konuşan Bulut, “Yurttaşın özel sağlık kuruluşlarına ödeyeceği ilave ücretler yüzde 40 daha artacak. Özel sektörde SUT fiyatlarının yüzde 200 fazlasını fatura edebilme durumu vardı. Özel hastaneler, SGK 1 lira ödüyorsa 2 lira da yurttaşlara fatura çıkarabiliyordu. Geçen hafta SGK ödemelerinde yüzde 40 artış yaptılar. Bu yurttaşın cebinden çıkan masrafın da artacağı anlamına geliyor” dedi.