Maraş merkezli depremin en çok etkilediği kentlerden biri olan Hatay’da “Hatay Kriz Koordinasyonu” kuruldu. Siyasi parti ve örgütlerden, konfederasyon ve meslek odalarına, hukuk ve insan hakları örgütlerinden kadın örgütlerine kadar geniş bir bileşimden oluşan Koordinasyon kendini ve amacını, “Yıkılan şehirlerimizi yeniden kuracak, felaketin sorumlularından hesap soracağız” sözleri ile duyurdu.
“Sadece üzerimize yıkılan; rant ve talan siyasetinin riyakarlığı değil, on yıllardır biriken ihmaller, ayrımcılık, yok sayma, değer vermeme yaklaşımının beton bloklar halinde insanlarımızın üzerine yıkılmasıdır” diyen Koordinasyon; sorumluların hesap vermesi için her düzeyde mücadeleyi büyütme sözü verdi ve kenti yeniden kurma çağrısı yaptı.
Bu çağrı; depremle yıkılmış, devletin sömürü ve rant politikası, duruma kayıtsızlığı ve ayrımcılığı ile enkaza dönmüş bir kentten, kendi ayakları üzerinde doğrulma, kendi kolları ile yaralarını sarma, öz örgütlülüğü ile kendi kentini ve yaşamı inşa etme çağrısıdır.
Bu çağrı; İstanbul’a, Artvin’e, Muğla’ya, Tokat’a, faşist rejimin siyasi ve toplumsal fay hatları üzerinde duran emekçiler ve ezilenlere bir durum tarifi ve bir seferberlik çağrısıdır.
Bu çağrı; emekçi sol, sosyalist harekete görev talimatıdır. Halkın devletle güçlü biçimde kopuştuğu yerde siyasi otoriteyi güçlendirme, alternatif yaşamı kurma; bunun için birleşik mücadeleyi büyütme çağrısıdır.
Hatay Kriz Koordinasyonu, depremden sonraki 14 günün birikiminde, halk ve onun öncü kuvvetlerinin ortak hareketi ve öz deneyimleri zemininde gelişti. Sürecin yönetimini merkezi ve birleşik biçimde ele almayı ihtiyaç olarak ortaya çıkardı ve örgütledi. İlerleyen günlerde kentin pek çok yerel örgütlenmesini de kendine dahil ederek, halk inisiyatifini geliştirecek mekanizmaları da örerek, çalışmalarını genişletecek. Uzun ve çok aşamalı-boyutlu bir süreci örmenin ilk güçlü adımı böylece atılmış oldu.
Benzer deneyimler, Pazarcık başta olmak üzere HDP kriz koordinasyonları çalışmasında, depremden sadece yarım saat sonra faaliyetlerine başlayan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nun pratiğinde de oluştu. Deprem bölgelerine hızla giden, arama-kurtarma çalışmalarında yer alan, dayanışmayı büyüterek deprem bölgelerine yardım toplayan emekçi sol, sosyalist hareket de bu tablonun önemli bir bileşeni oldu.
Sürecin ilk aşaması ihtiyaç olan bütün yerlere hızla ulaşan gönüllü akını ve yardım gönderme ile güçlü bir toplumsal dayanışma pratiği ile geçildi. Şimdi, toplumsal dayanışmayı Koordinasyon tarafından açıklanan acil talepler ışığında geliştirme; “yeniden kurulacak kentler” için toplumsal seferberliği geliştirme görevi omuzlarımızda. Şimdi, Koordinasyonumuzun çağrısını birleşik mücadelenin kaldıracına dönüştürme ve süreci merkezi, birleşik biçimde götürme somutluğu ile güçlendirme görevi tüm politik öznelerde.
Koordinasyon, acil talepler açıkladı. Toplumsal dayanışma ve gönüllü seferberliği bu talepler etrafında organize edilmelidir. “Barınma sorununu çözmek için çadır mahalleler, konteyner kentler oluşturmak” için kolları sıvamalı, deprem bölgelerindekilerin “beslenme-giyim kuşam-sağlık ve eğitim ihtiyaçları” için yardım akışını kesmeden sürdürmeliyiz.
“Deprem mağdurlarının diğer kentlere nakli, tarikat-mafya ilişkilerine dayanan kurumların gözetiminden çıkarılmalı, gidilen kentlerdeki barınma sorunu da öğrenci yurtlarının boşaltılması ile değil, mülkiyet sahiplerinin rant için elinde tuttuğu otel, pansiyon, konutlar ile ve kamuya ait ancak iktidar tarafından yandaş zümrelere tahsis edilmiş binaların kullanıma açılmasıyla çözülmelidir” talebinin Antalya, Samsun, Ankara, Mersin.. gibi depremzedelerin yoğun olarak yerleştirildikleri bölgelerde mücadelesini vermeli, dayanışma ağları ve kriz koordinasyonlarının gündemi yapmalıyız.
Depremzedelere yönelik konut inşaatlarını inşaat rantına teslim etmeyecek; yer seçiminde orman, mera, tarım alanı vb. alanların talanına geçit vermeyecek; kentin yeniden imarında “şehrin tarihsel ve kültürel” dokusunu bozmayacak ve şehri terk etmek zorunda kalan insanların geri dönüşlerini teşvik edecek bir kent inşası için hep birlikte seferber olmalıyız. TMMOB başta olmak üzere ekosistem mücadelesi verenler ve işçi sendikaları kenti inşa çalışmasının öznesi haline gelmeli; bu tür faaliyetlere konulan engellerin kaldırılması ve iktidar ve yerel yönetim kaynaklarının bu kuruluşların hizmetine açılması mücadele konusu haline getirilmeli.
Hatay Kriz Koordinasyonu, açıklamasını ve acil taleplerini, “halklara çağrımız mücadeleyi yükseltme ve bu topraklara, yaşamımıza sahip çıkmamız gerektiğidir” sözleri ile tamamlıyor.
Bu çağrı hepimizedir;
Kendi öz eylemimizle, kendi örgütlerimizle halk otoritesini kurma, yeni yaşamı inşa çağrısıdır.
Emekçi sol hareketimiz, deprem bölgelerinden gelen çağrılar, talepler zemininde sosyal dayanışmayı, yardımlaşmayı örgütlemeye devam etmeli, sosyal dayanışmanın bütün mevzilerini genişletip, birleştirerek, siyasal mücadeleyi büyütmelidir. Dönemin görevi onbinlerce insanımızın katlinden sorumlu politik İslamcı faşist şeflik rejiminden hesap sormak, kendimizi ve kentimizi yönetme pratiğimizi rejimi alaşağı edecek bir siyasi eylem ve bilinç olarak geliştirmektir. Bu tek tek parti ve örgütlerin, bağımsız eylemler ve pratikler yoluyla kendini ortaya koyuşlarının ötesine geçmeyi, birleşik mücadele ve birleşik direniş odağının yaratılmasını gerektiriyor.
Emekçi solun bütünü, HDK-HDP ve EÖİ ile bu cephede yer almayan devrimci ve antifaşist partiler, gruplar geniş bir mücadele birliği kurabilmeli, meslek odalarının, sendikaların katılımları güçlendirilmelidir. Bu birlik halk dayanışmasını ve kitle mücadelesini geliştirmenin, emekçi sol kitlenin birleşik gücüne dayanarak fiili meşru mücadele zemininde direnişi yükseltmenin temel alanı olmalıdır. Ancak böyle bir hareket zemini ve ancak böyle bir konumlanış, devletle büyük bir kopuşma içerisinde olan kitle bilincini ve ilerki süreçlerde büyüyecek öfke ve kitle direnişini yükseltir, örgütlenme eğilimini güçlendirir ve sürükleyici güç olarak öne çıkmalarını, rejimin durduramayacağı bir kitle seli olabilmelerini sağlar.