İHD: Hasta mahpuslarla ilgili düzenleme önemli, ama yeterli değil!

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün sürekli hastalık, sakatlık ve kocama durumu yaşayan tutuklu ve hükümlülerin cezalarının hafifletilmesi ya da kaldırılması konusunda kriterler içeren 2 Ocak 2023 tarihli 20/1 nolu genelgesiyle ilgili açıklama yaptı. İHD açıklamasında bu düzenlemenin bir ilk adım olarak olumlu olduğunun, ancak hasta mahpuslarla ilgili infaz kanununda ve TMK’da esaslı değişikliklerin yapılması gerektiğinin altı çizildi. Bu noktada İHD’nin Bakanlığa da sunduğu 4 Kasım 2022 tarihli raporun dikkate alınması istendi. Düzenlemedeki kimi şartların özellikle TMK kapsamına giren mahpuslar açısından işin zora sokulması kaygısı yarattığı belirtilerek, “takipçisi olacağız” denildi.

Türkiye hapishanelerinde Adalet Bakanlığının 12 Aralık 2022 tarihli istatistiklerine göre 336 bin 315 tutuklu ve hükümlü bulunduğu, bunlardan 5 bin 513’ünün 65 yaş ve üstünde olduğu hatırlatılan açıklamada, “277 müstakil kapalı, 88 açık, 4 çocuk eğitim evi, 10 kadın kapalı, 8 kadın açık ve 9 çocuk kapalı cezaevi olmak üzere 396 infaz kurumu vardır. Toplam infaz kurumunun kapasitesi 286.797’dir. Bu durumda halen 49.518 mahpus kapasite fazlası olarak hapishanelerde tutulmaktadır” denildi.

İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun Nisan 2022 tespitlerine göre Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 mahpusun bulunduğuna işaret edilen açıklamada, bu sayının aslında daha fazla olduğu kaydedildi. Dernek verilerine göre 2022 yılında hapishanelerde 76 kişinin yaşamını yitirdiği, bunlardan 35’inin ölüm nedeninin hastalık olduğu vurgulandı.

“2013 yılında yapılan değişiklikle ‘cezaevinde yaşamanı tek başına idame ettirememe” kriteriyle toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmamak’ kriterleri eklendi”

F tiplerine geçiş süreci ve sonrasında hasta mahpusların durumuna ilişkin düzenlemeler yapıldığı, ancak bunların hiçbirinin uygulanmadığı tarihsel sıralamasıyla hatırlatılan açıklamada, Cumhurbaşkanlığı’na hasta mahpuslar için verilen yetkiyi kapsayan 104. Maddenin nasıl bir keyfiyetle uygulandığı örneklendirilerek devam eden açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Bunun dışında infaz kanununun 16.maddesi uyarınca hapishanede kalamayacak düzeyde ağır hastalığı bulunan kişiler ATK raporu ile infazları geri bırakılarak tedavileri için salıverilme yetkisi düzenlenmişti. Kanundaki düzenlemeye 2013 yılında yapılan değişiklik ile “cezaevinde yaşamanı tek başına idame ettirememe” kriteri ile toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmamak” kriterleri eklenmiş ve bu şekilde daha fazla ağır hasta mahpusun tahliye edilmesinin yolu açılmıştı. Ancak infaz kanununun özellikle 25.maddeki kapsamında olan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri ile ATK raporu ile salıverilmeleri gerekirken toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturduğu düşünülen ağır hasta mahpuslar salıverilmemiş ayrıca TMK kapsamındaki ağır hasta mahpuslara yönelik ayrımcılık yapılarak salıverilmeleri rapor verilmeyerek engellenmişti. Covid-19 bahanesi ile çıkarılan 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği ile adli mahpusların salıverilmesi kolaylaştırılmış ancak TMK kapsamındaki mahpusların salıverilmeleri daha da zorlaştırılmıştır.

Bu yaklaşımın hasta mahpusların sorununu çözmediği tam tersi daha da büyümesine sebep olduğu vurgulandı.

‘4 Kasım’da rapor hazırladık’

Açıklamada, Adalet Bakanı Bozdağ’ın Ağustos 2022 ayında yaptığı bir açıklamada hasta mahpusların durumu ile kelepçeli muayene konusunda yeni düzenleme yapılacağını belirtmesi üzerine İHD olarak kapsamlı bir rapor hazırlandığı ve bu raporun 4 Kasım’da kamuoyuyla paylaşıldığı, bakanlık ve TBMM Komisyonu’na iletildiği hatırlatıldı.

Bu hatırlatmanın ardından Adalet Bakanlığı’nın 2 Ocak 2023’te çıkardığı genelgeyle ilk adımı attığı ve sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılması hakkında işlemler konusunda yeni kriterler getirdiği vurgulandı.

Resen işlem başlatılabilecek

Açıklamada genelgeyle hasta mahpusların veya kanuni temsilcilerinin talebi olmaksızın Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından resen işlem başlatılabileceğinin düzenlendiği, bunun önemli bir adım olduğu, bu şekilde hapishanede kalamayacak mahpusların tam olarak listesinin çıkarılabileceği ve bu şekilde salıverilmeleri ile ilgili sahici bir sürecin başlatılabileceği kaydedildi.

‘Hasta mahpusların yollarda mağdur edilmesinin önüne geçilmiştir’

Açıklamada genelgeyle mahpusun bulunduğu yerdeki tam teşekküllü devlet hastanesi sağlık kurulu raporunun Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi ve talep etmediği sürece mahpusun ATK’ya gönderilmemesi istenerek, hasta mahpusların ring yollarında mağdur edilmemesinin önüne geçildiği vurgulandı. “Ancak son noktada Adli Tıp Kurumunun mahpusu talep etmesi halinde sakıncaları azaltmak için muayene gününden önce sevkinin sağlanacağı belirtilerek sakıncalar en aza indirilmeye çalışılmıştır” denildi.

‘ATK’nın süreci çıkmaza sürüklemesinin önüne geçildi’

Genelgede ATK’nın, mahpus hakkında sadece “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” hali bulunup bulunmadığının tespiti istenerek bu hususta önemli bir adım atıldığına vurgu yapılan açıklamada, “Çünkü Adli Tıp Kurumu genellikle kişinin sürekli bir hastalığı olduğunu belirtip cezaevinde kalıp kalamayacağına dair görüş yazarak süreci çıkmaza sokmakta idi. Genelgenin bu şekilde düzenlenmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz” diye belirtildi.

‘Mahpusun mesleği, şahsi durumu ve aile durumunun kolluk tarafından araştırılması takip edilmeli’

Genelgenin 5. maddesinde hakkında rapor verilen mahpusun mesleği, şahsi durumu ve aile durumunun kolluk marifeti ile araştırılacak olmasının yazılmasının uygulamada sıkı takip edilmesi gerektiği kaydedilerek, “Çünkü TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından bu tarz araştırmalar genellikle sübjektif kanaat içermektedir. Bu yönü ile genelgenin bu kısmını eleştirmekteyiz” denildi.

‘Aynı işlem tutukluluk durumunda da yapılmasının istenmesi önemli’

Genelgede tutuklular bakımından da aynı işlemlerin yapılması gerektiği ve bu kişiler ile ilgili bu durumun bir tahliye sebebi olarak belirtilip bu konuda mahallinde karar verilmesinin istenmesinin de önemli olduğunu düşünüyoruz” denilen açıklamada, çünkü mahkemelerin sürekli hastalığına rağmen çok sayıda tutukluyla ilgili tutuk devamına karar verdiği hatırlatıldı.

Bir ilk adım, ama çözüm değil

Açıklamada Bakanlığın bu genelgesinin başlangıç olarak olumlu bulunduğu, ancak hasta mahpuslar sorununun çözülebilmesi için yeterli olmadığı kaydedildi. Esas olarak 4 Kasım 2022 tarihinde açıklanan İHD raporunda belirtildiği kapsamda bir düzenlemenin yapılması gerektiği ifade edildi. Hasta mahpuslarla ilgili infaz kanununda ve TMK’da esaslı değişikliklerin zorunlu olduğunun altı çizildi.

İHD olarak uygulamanın takip edileceği vurgulanan açıklamada, özellikle TMK kapsamındaki mahpuslara ayrımcılık yapılmaması konusunda ATK’nın yakından izlenmesi, ATK raporlarına rağmen Cumhurbaşkanının bu yetkisini ayrımsız olarak kullanması gerektiği kaydedildi.

Açıklama şu vurgu ve uyarılarla sonlandı:

Derneğimizin 04/11/2022 tarihli raporunda da ayrıntılı bir şekilde ifade ettiğimiz gibi hasta mahpusların uğramış oldukları hak ihlalleri salt hastaneye sevk işlemlerinin idare tarafından resen yerine getirilmesi ile çözülecek kadar basit bir durum değildir. Zira söz konusu genelgede ATK’nın yapısı ve hasta mahpuslar hakkında son karar verici merci olması ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği gibi ilgili genelgenin 5. Maddesinde mahpusların haklarında verilecek olumlu sağlık kurulu ve ATK raporlarına rağmen birçok bürokratik evrakı tamamlamaları, kolluk görevlileri tarafından kendileri ve aile bireyleri ile ilgili bilgileri içeren raporların Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne sunulması beklenmektedir. Bu durum mahpusların hapishanede geçirecekleri süreyi uzatarak sağlık durumlarının ağırlaşmasına yol açabilecektir.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan genelgenin hasta mahpusların yaşadığı problemleri çözme konusunda ilk adım olduğunu, ancak sorunları kalıcı olarak çözmek için yapılması gereken yasal düzenlemelerin sivil toplum örgütleri, barolar, tabip odaları ve diğer ilgili kişi ve kurumların da katılımını esas alan bir yöntem ile tamamlanması gerektiğini belirtmek isteriz.

Kaynak: https://alinteri7.org/2023/01/06/53183/

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir