KPSS soruları: Kadrolaşma, güvencesizlik, derinleşen sömürü!

KPSS sınavındaki soruların birçoğunun Yediiklim Yayınları’nın deneme sınavlarında ve ders videolarında sorulan sorularla aynı olması; eğitim ve istihdam politikalarının, faşist-gerici kadrolaşmanın nasıl bir pervasızlıkla hayata geçirildiğinin son özeti oldu

KPSS sınavının ne anlama geldiğini yıllardır yaşanan ve sansasyon muamelesi gören gelişmelerden ille de atanamayan diplomalıların intiharından, atanamayıp dershanelerde, özel hastanelerde kölece çalışma koşullarına rıza göstermeye zorlanan binlerce emekçinin hikayesinden biliyoruz.

Bu sınav, devlette kadrolaşmanın önemli silahlarından biridir. 2002’de alınan kararla hayata geçirilmesindeki temel motivasyon kaynağı sadece bu değildi. Bununla birlikte esas belirleyenlerden biri de neoliberal birikim stratejisiydi. Bu stratejinin temel ayaklarından biri istihdamın güvencesizleştirilmesiydi. Eğitimin tamamen ticarileştirilmesi stratejisinin yaratacağı diplomalı ordusunun sömürüyü derinleştirecek güvencesiz istihdama mecbur edilmesi.

KPSS’den önce diplomasını alanların ezici bir kısmı devlet kurumlarında kadrolu olarak istihdam ediliyordu. Eğitimin ticarileştirilmesiyle özel üniversiteler arttı, taşraya dağılan yüksek okul sayısı fırladı. Bu gerçekle, devletin kendisini neoliberal eksende yapılandırması ve her alanda istihdamı güvencesizleştirme politikaları çakışıyordu. Tam da bu noktada gelecekte ortaya çıkacak sonuçlar da öngörülerek devlette istihdam aslanın ağzından ekmeği almak kadar zorlaştırılan KPSS sonuçlarına endekslendi. Binlerce diplomalı bu sınavı veremedi ve eğitim ya da sağlık işletmelerinde kölece çalışmaya, güvencesizliğe mahkum edildi. Yıllarca bu sınavı geçemeyen birçok “atanamayan” intihar etti.

Yıllar ilerledikçe sınav, devlette çöreklenmiş tarikat ve cemaatlerin kadrolaşma enstrümanına dönüştü ve defalarca sınav soruları çalındı. Gülencilere bağlı sayısız dersanenin-yayınevinin türediği bu dönemde soruların çalındığını gösteren sayısız gelişme yaşandı.

Son yıllardaysa öne çıkan; mevcut faşist iktidar bloğu ve onun eteklerinde dolaşan cemaat ve tarikatların kadrolaşmasının önünün sonuna kadar açılması, KPSS’yi yüksek puanlarla kazananların bile sözlü sınavda elenmesi oldu.

Devlette kadrolaşmaya stratejik önem veren mevcut iktidar bloku bunu sadece fırsata dönüştürdüğü 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkardığı KHK’larla yapmadı. On binlerce insan bu KHK’larla ihraç edilirken, diğer taraftan da KPSS katakullileri ve sözlü sınavlardaki keyfi elemeler devreye girdi.

Son olarak 31 Temmuz Pazar günü yapılan sınavdaki birçok sorunun Soylu’yla fotoğraflarını reklam afişlerine koyan Yediiklim Yayınları’nın deneme sınavlarında ve ders videolarında sorulan sorularla aynı olduğu açığa çıktı. Olay sosyal medya ve basında büyük tepkiyle karşılandı. ÖSYM başkanı pişkince “yok öyle bir şey” dedi. Fakat “Yok öyle bir şey” demekle gizlenemeyecek kadar açıktı her şey.

Her krizden “kahramanlık” devşiren iktidar, bu olayda da mızrak çuvala sığmayınca açığa çıkan pisliği kendilerini “kahramanlaştıracak” fırsata dönüştürmeye kalktı. Gösterinin ilk perdesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Devlet Denetleme Kurulu’na inceme talimatı vermesi ve ÖSYM Başkanı Halis Aygün’ü görevden almasıyla açıldı. Devlet Denetleme Kurulu, iddialarla ilgili incelemesinin ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılık da soruşturma başlattı. Dün akşam saatlerinde de polis Yediiklim Yayınevi’nin iki bürosunda arama gerçekleştirdi.

Sanki olup bitenden haberleri yokmuş gibi sergilenen bu tiyatronun sonunun “bu tür şeylere asla izin vermeyeceğiz, sorumluluğu olanları cezalandırdık” tiratlarıyla biteceği kesin.

Kısacası şu anda iktidarın malumun ilanı durumlarında sergilediği parodilerden birini izliyoruz. Nasıl bir kadrolaşma hırsı içinde olduklarını, eğitim sistemini nasıl çökerttiklerini, neoliberal piyasalaştırma-güvencesizleştirme politikalarına ek olarak onun çeşitli argümanlarını hangi hoyratlıklarla pratikleştirdiklerini bilmesek; geceyarısı yapılan görevden almaları, başlatılan soruşturmaları, adı en hafif ifadeyle dalavereye karışmış adreslerde yapılan polis aramalarını bir şey sanacağız.

Tüm bunları bir tarafa bırakacak olursak meselenin özünün yine gelip neoliberal eğitim-devlet-istihdam politikalarına; dahası kapitalist sistemde sağlam çark bulmanın imkansız olduğuna dayandığını görürüz. Diplomalı işsizlerin, intihara sürüklenen atanamayanların, KHK’larla keyfi şekilde ihraç edilenlerin, dershanelerde-özel okul ve hastanelerde kölece-güvencesiz çalışmaya mahkum edilen milyonların ahı da ancak bu sistemin yerle bir edilmesiyle alınabilir.

ALINTERİ

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir