Barışın, dostluğun, kardeşliğin onurlu rengi olan beyaz, Kürt anaların başlarına bağladıkları felsefeleri olmuştur adeta ve bu beyazı acı ve kana boyayan da her dönemlerin zalim yönetimleri olmuştur.
Evlatlarını dağların zirvelerine gömerken, zindandan tabutlarını çıkarırken, kurşunlanmış-işkencede parçalanmış bedenlerini kucaklarken bile onurlu ve direnişçi duruşlarından geri adım atmayan bu analar direnişimizin simgeleridir.
Büyük bedeller ve acılar pahasına özgürlüklerine ve mücadelelerine bağlılıklarından asla ödün vermeyen analar yol göstericimiz olmaya devam ediyorlar.
Onlar kimyasal silahlarla tanınmaz hale gelen, işkence altında bedenleri parçalanan evlatları için adaleti aramaktan asla geri durmadılar.
Bu topraklarda bitmeyen gözaltı ve işkenceler, tehdit ve infazlar, tecavüzler olağanlaştırılmaya çalışılıyor. Yoksulluk ve yolsuzluğun alıp başını gittiği coğrafyamızda anaların gözyaşları akmaya devam ediyor.
Tarih de buna fazlasıyla tanıktır… Bilenler bilir; adına Kilikya denilen bölgede yaşanan vahşet dolu katliamda Ermeni bir ana sekiz çocuğunu kaybeder. Ne bir parça ekmek ne de yardım isteyecek birini bulabilen analar sadece gözyaşları ile akıtırlar acılarını. Bugün bu tarifi zor acıları Kürt anaları taşıyor.
Gözleri uzaklara dalmış acılı bir anne… Zindanda katledilen kızının resmi elinde. Adalet arıyor. Kızının adı Garibe Gezer. İntihar ettiği iddia ediliyor ancak biliyoruz ki, o işkence altında katledildi. Tıpkı abisi gibi. Üstelik diğer abisi de kardeşinin akıbetini sorarken vuruldu ve felç kaldı. Bir diğer bir abisi ise hapiste.
Bu acıyı tanımlayabilmek, anlamak ve anlatmak zor iş. Tüm bu saldırılar karşısında Kürt analarının yegane serveti ise direniş.
Ömrünü ve gücünü özgürlük davasına adayanlar zorluklardan ve ölümden çekinmezler. Çünkü korkunun en büyük yenilgi olduğunu tarihten ve kendi yaşadıklarından, acılarından bilirler.
Acılara yenilmeyen Kürt halkının öfkesi azalmıyor. Giderek çoğalıyor. Acılar türkülere, başa bağlanan beyaz tülbente, duvara yazılı intikam sloganına, silah kabzasına işleniyor
Garibe’de olduğu gibi “ölüm nedeni tespit edilemedi”(!) diye kayıtlara geçenler faşizmin utanç ve suçu olmaya devam ediyor.
Her gün kabusla uyanan diktatörlerin ayyuka çıkan Kürt ve emekçi düşmanlığı üzerinde kurdukları yaşamlarının sonu, elbette acı çektirdikleri insanlardan çok daha feci olacaktır.
Hiçbir diktatör katlettiği insanlardan daha uzun yaşamamıştır. AKP-MHP faşist hükümeti de öldürdüğü Kürt emekçilerini kayıt altına alıyor. Daha fazla insan öldürdükçe, daha fazla “insan hakları”nı savunuyor, daha fazla “demokrasi”den bahsediyor. Yalan üstüne kurulu düzenlerinin ömrünü yalanla uzatmaya çalışıyorlar.
Tek kişilik bir hücrede katledilen Garibe Gezer, işkencenin her türlüsüne maruz kaldı. Dün zindan ismi Amed iken bugün Kandıra oldu. Kürt halkı için Kürdistan bir bakıma kocaman bir zindan. TC faşizmi bu topraklarda hiçbir yasa-kural tanımıyor, bunlara gerek bile gerek duymuyor.
Ama onların baskı ve zulüm mekanizması karşısında ezilen emekçilerin direnişleri de bitmiyor, bitirilemiyor. Kürt anaların direniş dili olan ağıt ve zılgıtlar susturulamıyor.
Kaç anne, kaç kardeş TC diktatörlüğünün zulmü altında acı çekerek ama yılmayarak adalet arıyor? “Bu zulüm nereye kadar sürecek?” diyen Emine Şenyaşar bunun en yakın örneklerinden.
Bu arayış ve direngen duruş mutlaka bu toprakların her tarafına yayılacaktır. Hiçbir şey olduğu gibi kalmayacak, hükmedenler konuştuktan sonra halk mutlaka daha güçlü konuşacaktır. Bugünün zulüm görenleri yarının özgür insanları olacaktır.
Her şeyin değişebilirliği yasası en çok da ezilenler için geçerlidir.
Özgürlük mücadelesi verenler ölseler bile ait olduğu değerlerle çoğalacaklardır.
Teslim olmanın ve korkunun en büyük yenilgi olduğunu bilenler gözlerini gökyüzüne dikerler ve zulme inat, uçmaktan yorulmayan özgürlük kuşlarına bakarlar.
Kaynak: Yeni Özgür Politika