Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Ahmet Kaya Kültür Merkezi ve yakınlarındaki iş yerlerine yönelik saldırıda Kürt sanatçı Mir Perwer, KCK bünyesindeki Avrupa Kürdistan Kadın Hareketi’nden (TJK-E) aktivist Emine Kara ve Abdurrahman Kızıl yaşamını yitirdi.
Halk tarafından yakalanan katil ifadesinde “ırkçı olduğunu ve Kürtleri bilinçli olarak hedef aldığını” açıkladı.
Katliamın ardından Paris başta olmak üzere onlarca şehirde halk sokaklara çıkarak gerçek sorumluların ortaya çıkarılması talebini haykırdı.
Bizler de Ahmet Kaya Kültür Merkezi’nin Eş Başkanı Azad Doğan ile bir söyleşi yaptık. Doğan, sorularımızı yanıtlarken, saldırının 10 yıl önce Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in Paris’te katledilmesi ile olan bağı, saldırının Fransa devleti ile ilişkisi gibi başlılarda düşüncelerini ifade etti. Doğan, saldırıda Fransa devletinin değil de, devlet içinde bir kliğin rol oynadığını düşündüklerini dile getirdi. Doğan ayrıca mevcut dayanışmanın büyütülmesi gerektiğini vurguladı.
– Kültür Merkezi’niz ırkçı bir saldırıya tam da Sakiye Cansız’ların 10. ölüm yıl döneminde uğradı. Öncelikle başınız sağolsun ve geçmiş olsun. Sizce bu saldırıyı nasıl okumak gerekiyor? Saldırı Kürt halkına nasıl bir mesaj vermektedir?
– Merhaba, geçmiş olsun dilekleriniz için teşekkürler ederiz.
Sizin de belirtiğiniz gibi saldırı, Sakinelerin onuncu yılana denk getirildi. Yani bu saldırı, birinci Paris saldırısının devamıdır. Dolayısıyla biz Kürtler, bu saldırıyı “ikinci Paris katliamı” olarak adlandırdık. Burada sadece saldırganın ismi değişmiştir. Saldırıyı tertipleyen ve organize eden aynı akıldır. Tetikçinin ismi ve kimliği farklı olabilir ama kesinlikle birinci katliam ile organik bağı vardır.
Saldırının birçok hedefi vardır. Kadın özgürlük çizgisinden tutalım da, Kürt halkının özgürlük arayışı tümden hedeflenmiştir. Katliamcı akıl, Kürt halkını bir kere daha ölümle terbiye etmeye çalışmaktadır. “İster Bakur’da savaşan bir gerilla ol, istersen Paris’in kalbinde bir Kürt aktivist, ben seni her yerde vururum” demek istenmektedir.
Varlığını Kürt halkının yokluğu üzerine inşa etmiş bu zihniyetten başka birşey beklemiyoruz tabiki de.
Saldırının Rojava’ya dönük de mesajı nettir. Bilindiği üzere TC devleti, Medya Savunma Alanları’na kimyasal silahlar başta olmak üzere, ağır bir saldırı başlatmıştı. Gerillanın eşsiz direnişi karşısında, saldırı kırılmıştı. Hatta daha önce işgal edilen bazı alanlardan geri çekilmeler yaşanıyor. Yani TC devleti, Kürtler karşında ağır bir psikolojik yenilgi aldı. Şimdi Rojava ve Paris saldırıları ile kendi içindeki gericiliği motive etmek istemektedir. Rojava’ya dönük işgal saldırılarını meşru göstermek için kendi sokaklarında bomba bile patlatan bu akıl tabiki de fırsatını bulduğunda tekrar saldıracaktır.
“Devletin içine kümelenen klik saldırıda rol almıştır!”
– TC ve Fransa devletleri arasında nasıl bir anlaşma yaşanmaktadır ki şehrin orta yerinde saldırı yapılıyor?
– Son dönemde birçok ülkede ceza alan Kürt siyasetçilerin TC’ye iadesi gibi saldırı diyebileceğimiz uygulamalar da söz konusu oluyor. Türk devleti, Avrupa devletleriyle ilişkilerini nasıl bir düzeye taşımaktadır, bunu konuşmak lazım.
Biz bu saldırıyı Fransa devletinin organize ettiğini düşünmüyoruz. Fransa halkı ile zaten ciddi anlamda iyi ilişkilerimiz de var. Fakat Fransa devletinin içine kümelenen bir klik bu saldırıda rol almıştır. Hatta bu saldırıda değil, birinci Paris saldırısında bu kliğin izleri vardır. Katil korunmuş, sonra da ortadan kaldırılmıştır. Mücadele edilmesi gereken bu kliktir. Bu sadece bizim iddiamız değildir tabiki. Fransız dostlar ve muhalifler de böyle düşünmektedir.
– Sizce Fransa devleti ciddi bir soruşturma yürütecek mi, yürütmesi mümkün müdür?
– Yukarıda bahsettiğim klik aşılmadan katliamın aydınlatılması zor görünmektedir. Bunu niye söylüyoruz; çünkü on yıl önceki katliamda da bunu gördük. Saldırıyı tertipleyenler çok net ortada iken gizlilik kararı ve gerekçeler ile üstü örtülmek istenmektedir.
Son dönemlerde diğer Avrupa ülkelerinde de Kürtlere farklı bir saldırı konsepti gelişti. Bazı devletler ekonomik çıkarlar ve TC’nin baskısı sonucu faşizme boyun eğdi. Yakın bir tarihte hepimizin tanıklık ettiği gibi Kürt siyasetçiler TC’ye teslim edildi. Ne yazık ki bunun karşısında yeterli tepki gösterilmedi ve şu an Avrupa’da yaşayan bütün Kürtler bu tehditle karşı karşıyadır. Çok kirli bir yöntem uygulanıyor “ya teslim ol ya da seni gardiyan olan TC’ye teslim ederiz” deniliyor. Öte yandan bu devletler, TC’ye “benim sınır bekçiliğimi yap, karşılığında Kürtler senindir” diyorlar.
“Yaşasın halkların kardeşliği’ sloganı hayat bulmalıdır!
– Kürtler bulundukları birçok coğrafyada benzer şekilde katliamlara maruz kalıyor. Toplamda bütün bu saldırılara karşı neler yapılmalı? Başta Fransa’daki devrimci-demokratik kurumlar olmak üzere nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?
– Katliamın ilk gününde itibaren devrimci demokrat dostlarımız bizi bir an olsun yalnız bırakmadı. Buradan sizin aracılığınızla dostlarımıza teşekkür ediyoruz.
Çok meşhur bir fıkra vardır ya; denir ki “Ermeni’yi dövdürtmeyecektik”. Şimdi Kürtler dövülmek isteniyor, soykırımdan geçirilmek isteniyor. Tarihten ders çıkarıp bu defa daha çok birlikte hareket edip faşizmi tarihe gömmeliyiz ki, coğrafyamız gün yüzü görsün. Muhakkak ki bir dayanışma var halklar arasında ama bu yeterince cevap olmuyor. Yani faşizme cevap olacak bir ortak hareket kabiliyeti ortaya çıkarmalıyız. “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganı daha büyük bir hayat bulmalıdır.
Son olarak şunu belirtmek istiyorum ki, bütün kurşunlar, silahlar bize doğrultulmuş olsa da özgürlüğe kavuşmadan tek bir adım daha geri atmayacağız. Son olarak diyorum ki, Jin Jiyan Azadî, La Famme La Vıe La Lıberté!
Kaynak: https://ozgurgelecek45.net/soylesi-paris-katliamini-fransa-devleti-icinde-bir-klik-yaptirdi/