Uçar: Davutoğlu Suruç katliamı hakkında bildiklerini anlatsın

Suruç için Adalet Platformu’nun çabasıyla devam eden dava süreci, tüm engellemelere rağmen katliama olanak sağlayan asıl tabloyu gün yüzüne çıkarıyor. Dava avukatları, yeni yargılama sürecinde Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesini talep ediyor.

Kobanê’yi yeniden inşa için İstanbul’dan yola çıkan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’ndan (SGDF) 33 genç, 20 Temmuz 2015’te DAİŞ’in canlı bomba saldırısı sonucu Urfa’nın Suruç ilçesindeki Amara Kültür Merkezi’nde katledildi.

Saldırının faili Abdurrahman Alagöz’ün ağabeyi Yunus Emre Alagöz ile birlikte “terör nitelikli kayıp” olarak kaydı vardı ve babalarının, oğulları hakkında katliamdan iki ay önce ihbarda bulunduğu ortaya çıkmıştı. Suruç saldırısı sonrasında Yunus Emre Alagöz için de “arama kararı” vardı fakat bu defa Alagöz, 3 ay sonraki Ankara Gar Katliamında 103 kişiyi katleden intihar bombacılarından biri oldu.

Aradan geçen 7 yılda, 2 DAİŞ’linin arama kararlarına rağmen nasıl bu kadar rahat ve art arda katliam gerçekleştirme ortamı bulduğu, bunların devlet makamlarınca nasıl görmezden gelindiğiyle birlikte tüm yargılama sürecini Ezilenlerin Hukuk Bürosu ve davanın avukatlarından Sezin Uçar ile ANF’ye konuştuk.

TOPLUMSAL HAT İNŞA ETMEK İSTEDİK

Yargının gerçek bir adalet sağlamayacağını bildiklerinden toplumsal bir hat için çabaladıklarını belirten Sezin Uçar, bu nedenle Suruç Katliamının ardından bir platform kurduklarını anlattı. Sezin Uçar, “Katliamın hemen gerçekleşmesinin ardından çeşitli hukuk kurumları ve çok sayıda avukat arkadaşımızla birlikte Suruç İçin Adalet Platformu’nu kurduk. Çünkü bugüne kadar Türkiye’de devlet eliyle ve devlet işbirliği ile gerçekleşen katliam dosyalarının akıbeti ortada. En bilinenleri Sivas Katliamı, Roboskî Katliamı ve Beyazıt Katliamı… Dolayısıyla bir toplumsal adalet mücadelesi yürütülmeksizin yargı makamının adalet dağıtmayacağını, Suruç Katliamının tüm bağlantılarıyla açığa çıkarılmayacağını biliyorduk. O nedenle böyle bir toplumsal hat inşa etmek istedik” dedi.

DELLİLLERİ TEK TEK ELLERİMİZLE TOPLADIK

En başından beri bu olayın tek başına canlı bomba saldırısından ibaret olmadığına dikkat çeken Avukat Sezin Uçar, birçok kamu görevlisi ve bağlantısı için tüm delilleri titizlikle topladıklarını söyledi. Uçar, şunları anlattı: “Platform olarak yargılamanın her aşamasında Suruç Katliamının sadece canlı bomba tarafından gerçekleştirilmediğini biliyorduk. Mutlaka başka kamu görevlileri ve DAİŞ çetelerinin de bu sürecin içerisinde olduğundan hareketle adeta kendi ellerimizle delil topladık, tanıkları yine kendi çabalarımızla bulduk. Olay yeri incelemesi sırasında bulduğumuz ne varsa hepsini soruşturma makamına sunduk. Ama soruşturma savcısı 18-19 ay boyunca iddianame hazırlamadı, dosya üzerindeki gizlilik kararı kalkana kadar o süreçte hiçbir şey yapmadığını gördük. Taleplerimiz ya da istediğimiz şeylerin araştırılması adına tek bir şey yapmadılar. Zaten dosyayla ilgili yaptıkları tek şey gizlilik kararı almak oldu. Kamuoyundan gerçekleri kaçırmak oldu.

Defalarca Urfa’ya gittik, soruşturma savcısıyla görüştük. Hatta 9 Ekim 2015 tarihinde de biz Urfa’daydık, soruşturması savcılığına taleplerimizi içeren bir dilekçe sunduk. Abdurrahman Alagöz’ün ailesiyle ilgili bir araştırma yapılması, Türkiye’de aranır durumdayken nereye girdiği, nereden çıktığı, hangi telefon hattını kullandığı, hangi sınırdan giriş çıkış yaptığı vs. bir dizi talebimiz vardı ama taleplerimiz kabul edilmedi ve ertesi gün Abdurrahman Alagöz’ün kardeşi Yunus Emre Alagöz’ün de içinde olduğu bir ekip, Ankara Katliamını gerçekleştirdi. O yüzden hep söyledik, Suruç araştırılsaydı Ankara katliamı olmazdı ve DAİŞ’in daha sonrasındaki saldırıları engellenebilmiş olurdu.”

19 AY SONUNDA SADECE 3 KİŞİ HAKKINDA İDDİANAME

Avukat Uçar, iddianame hazırlandığında bağlantılara dair hiçbir şeyin olmadığını gördüklerini ifade ederek, “19 ayın sonunda iddianameye hazırlandıktan sonra gördük ki sadece 3 kişi hakkında bir iddianame hazırlanmış. Yakup Şahin, Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali. Ama DAİŞ’in Suruç Katliamının bu 3 kişiden, can bombayı da içine katarsak 4 kişiden ibaret olmadığı çok açık. Bu insanlar Türkiye’ye gelmişler, eğitim almışlar, malzemeleri sağlayanlar, iletişimlerini yapanlar, para bulanlar, lojistik ayarlayanlar ve de eğitimini üstlenenler olmuş. Daha komplike ve daha karmaşık bir yapı. Ama daha fazla kişinin yargılanması maalesef sağlanamadı” diye konuştu.

‘FAİLLERİ YAKALADIK BİTTİ’ OLARAK BAKTILAR

Sezin Uçar, yargılama sürecini anlatırken taleplerin kabul edilmemesi, yargılamanın genişlememesi gibi burada da farklı bir süreç işlemediğini vurguladı. Sezin Uçar şöyle konuştu: “Geçtiğimiz yıl Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada bütün taleplerimiz reddedilince artık biz de heyeti reddetmek durumunda kaldık. Çünkü heyet ısrarlı bir şekilde Yakup Şahin hakkındaki yargılamayı bitirme bakış açısıyla hareket etti. Tıpkı Ahmet Davutoğlu zamanında ‘Suruç Katliamı faillerini yakaladık’ dediği gibi ya da geçtiğimiz yıl Ocak ayında İçişleri Bakanlığı, Suruç ve Sultanahmet katliamına bomba sağlayan Süleyman El Aggal yakalandı, bitti gitti gibi bir motivasyonla hareket edilmesi gibi. Şimdi Amerika’nın DAİŞ’in üst düzey isimlerinden Mahir El Agal’ın öldürmesini sansasyonel şey gibi yayması da böyle.

Ama bizim en baştan beri isteğimiz, talebimiz bu katliamın tüm failleriyle birlikte yakalanıp yargılanması ve bunun da Türkiye’de yapılmasıydı. Mahkemeyi reddettikten sonra heyet bu talebimizi kabul etmedi ve Yakup Şahin yönündeki davayı karara çıkardı. Diğer 2 firari sanık yönünden yargılama devam ediyor. Ayrıca hakimler heyeti, mahkeme sırasında sarf edilen sözlerden dolayı hem Suruç için Adalet Platformu’ndan avukatlar, aileler hem de yaralılarla ilgili suç duyurusunda bulundu. Örneğin ailelerden birisi ‘Siz de yargılanacaksınız’ demiş. Ya da mesela mahkeme benim hakkımda da suç duyurusu karar verdi. Ben mahkemeye ‘Bütün gerçekler ortadayken, bunların hiçbirini araştırmadan davayı karara çıkarmakla suç işliyorsunuz, siz de failisiniz’ demişim.

Bunu mahkeme heyetine bir hakaret ve tehdit olarak değerlendirmişler. Ve daha sonra kendileri suç duyurusunda bulunduğu için bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitireceğine karar verdi ve dosyadan el çekti. Bizim de iddiamız buydu zaten ve Yakup Şahin hakkında bu heyetin karar vermemesi gerekiyordu.”

ARANIRKEN BİLE RESMİ MAKAMLARLA GÖRÜŞMÜŞLER

Sezin Uçar, heyetin mahkemeden çekilmesi ve ikinci heyetin gelmesinden sonra taleplerinin büyük oranda kabul edildiğini de sözlerine ekleyerek, şöyle dedi: “Şimdiyse Urfa 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi, Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi sıfatıyla davaya bakıyor. Geldiğimiz aşamada heyet bizim taleplerimizi çok büyük oranda kabul etti. Özellikle İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin bugüne kadar nerede olduğu ve ne yaptıklarına dair araştırma taleplerimizi kabul etti. İstihbarat teşkilatından dosyaya İlhami Bali’nin Türkiye’nin kontrolündeki bir bölgede İdlib’de bulunduğu, Deniz Büyükçelebi’nin de Şam’da rejim güçleri tarafından tutuklu olduğu bilgisi geldi. Biz de bilgi üzerine bu kişilerin Türkiye’ye iadesini ve dosyada fiziken de yargılanmalarını talep ettik.

Yine Sağlık Bakanlığı’na bir müzakere yazılmasını talep etmiştik. Bunu da kabul ettiler. İlhami Bali’nin Suruç Katliamı dosyasının failiyken Konya Cihanbeyli’de devlet hastanesinde tedavi edildiğini öğrendik. Türkiye’de aranıyor ama Türkiye’de bir devlet hastanesine gidip yoğun bakım servisinde tedavi görebiliyor mesela. Ve biz bu bilgiyi ancak 7 yılın sonunda Sağlık Bakanlığı’yla bir yazışma yapabilip de aldık. Basında İlhan Bali’nin istihbarat elemanlarıyla Ankara’da bir otelde görüştüklerine dair veriler de paylaşıldı. Demek ki bu kişiler Suruç Katliamı faili olarak aranırken Türkiye’deki resmi devlet görevlileriyle görüşüyor. Türkiye’deki bir devlet hastanesinde tedavi olabiliyorlar. Bu gerçekler açığa çıkmış oldu.”

DAVUTOĞLU’NUN DİNLENMESİNİ TALEP ETTİK

Birçok taleplerinin kabul edildikten sonra o döneme dair açıklamalarda bulunan dönemin başbakanı, şimdi ise Gelecek Partisi Genel Başkanı olan Ahmet Davutoğlu’nun da davada dinlenmesini istediklerini dile getiren Sezin Uçar, “Biz bu süreçte Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesini de istiyoruz. Aslında bizce Ahmet Davutoğlu tanık değil bu katliamın doğrudan faili, suçlusu pozisyonunda. Ama kendisi yeni bir parti kurdu, bu partinin başkanlığını yapıyor ve siyasi çıkarları bunu gerektirdiği için o dönemle ilgili açıklamalar yaptı. Ama devamını getirmedi.

Biz Suruç Katliamı davasına gelmesini ve bildiklerini anlatmasını istiyoruz. Bizim dosyamızda henüz bu talep kabul edilmedi. Mahkeme bazı ara kararların yerine getirilmesini bekliyor. Ondan sonra talebi değerlendirecek. Muhtemelen mahkeme heyeti de ne reddetmek istiyor ne de kabul etmek… Böyle bir oyalama içerisinde. Ama Tahir Elçi dosyasında dinlenmesine karar verildi. Aralık ayında devam eden mahkemede de dinlenme ihtimali olabilir diye düşünüyoruz.”

SADECE 3 KAMU GÖREVLİSİ YARGILANDI

Avukat Uçar, yargılama sürecinin yanı sıra bu 7 yıl boyunca sorumlular hakkındaki soruşturma detaylarını da şöyle anlattı: “İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı bir rapor var. Bu raporla idari soruşturma dosyasına gelen çok önemli evraklar oldu. Bununla birlikte Suruç Katliamının gerçekleşeceğine dair istihbarat bilgisinin Urfa Valiliği’nde olduğunu öğrendik. Bilgi ‘Kobanê’ye yeniden inşa kampanyası için gelen gençler olacak. O gençlere dönük bir şey bekliyoruz. Böyle bir saldırı olabilir DAİŞ tarafından’ şeklinde geliyor.

Bakıyoruz emniyet ne yapıyor? Bu istihbarat bilgisi olmasına rağmen sadece emniyet görevlilerine bir koruma kalkanı oluşturuluyor. O gün Amara bahçesinde basın açıklaması yapılıyor. Tek bir polis yok, eşyalar, yardım malzemeleri didik didik aranıyor. Türkiye’nin pek çok kentinden getirilen yardım malzemeleri bunlar ama canlı bomba, Türkiye’de o tarihte hakkında yakalama kararı olan canlı bomba, emniyet müdürlüğünün de olduğu caddeden, üzerinde canlı bomba yeleğiyle birlikte geçebiliyor. Dolayısıyla ne bir önlem ne bir işlem yapılmıyor. Sadece emniyet böyle bir şeyden haberdar. Kendi kolluk görevlilerini koruma altına alıyor ama oradaki gençlere dönük böyle bir koruma durumu söz konusu değil.

Bu raporla birlikte Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalı’nın yargılanması sağlanabilmiş oldu. Bir de aynı zamanda ilçe emniyet müdürlüğünde terörle mücadele şube müdürü ve istihbarat Daire başkanı olan memurlar da yargılanmış oldu. Yani toplamda sadece 3 kamu görevlisi. Ama onlar da bizim istediğimiz gibi ‘insanlığa karşı suçtan’ değil, sadece ‘görevi ihmal’ nedeniyle 9 aylık hapis cezaları aldılar ve para cezasına çevrildi. Dolayısıyla bizim adalet beklentimizi karşılayan bir yargılama süreci olmadı bu dosyada da.”

MESAİ SAATLERİ DIŞINDA İFADE ALINDI

Mehmet Yapalı’nın yargılanması bakımından dikkat çekici hususlar da olduğunu belirten Uçar, şöyle devam etti: “Bu kişi Suruç Katliamından sonra Muğla’da görevlendirildi. Ve Sulh Asli Ceza Mahkemesi’nde yargılanırken yaşadığı, görev ve yaptığı yer orası olduğu için oranın Sulh Asli Ceza hakimliği tarafından talimatla ifadesinin alınmasına karar verildi. Biz tabii duruşma gününü öğrendik, hazırlık yaptık; çünkü soru soracağız. Onun verdiği bilgilerden belki başka faillere ulaşacağız. Ama duruşma günü gittiğimizde şunu gördük. Yapalı’nın bir gün önce mahkeme hakimi tarafından mesai saatleri dışında ifadesi alınmıştı. Böylelikle davanın avukatlarıyla yüzleşmesi engellendi.

Hakim hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na şikayette bulunduk. Ama o hakimle ilgili herhangi bir işlem yapılmadı. Polis gitmiş, ‘benim sağlık sorunlarım var, gelmişken ben bugün ifade vereyim’ diyor ve mesai saatleri dışında ifadesi alınıyor. Dolayısıyla toplumsal adalet mücadelesi bakımından çok tartışılan yüzleşme süreci ya da bu hakikat adalet kavramlarında çok iç içe geçen yüzleşme süreci sağlanamamış oldu. Dosyanın yargılanabilen tek sanığı Yakup Şahin, bir kez bile duruşma salonuna getirilmedi. Deniz Büyükçelebi ve İlhan Bali zaten firari durumda.

Yeni dava Aralık’ta olacak. Hala firari sanıklar var, onlar yargılanana kadar çok önemli bir şey yapılmaz. Ama biz yine de böyle yaklaşmadık bu sürece. Bütün taleplerimizi yineledik, mahkeme heyeti de büyük oranda kabul etti ve bazı gerçeklere ulaşmamızı da sağlamış oldu. Bu aynı zamanda bu 7 yıllık adalet mücadelesinin de bir sonucu. Katliam gerçekleri yargı önünde gerçek anlamda yargılanamasa da neler yaşandığını tüm toplum gördü.”

ANFNEWS

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir