Batan Geminin Malları Bunlar

Her geçen gün daha da derinleşen ekonomik krizin sonucu  zamlar artık saatlik olarak düzenlenir oldu. Halkın tüm kesimleri yüksek enflasyon,zamlar ve eriyen TL’den doğrudan etkileniyor ve yaşam standartları hızla daha da kötüleşiyor. AKP-MHP iktidarı artık dün olduğu gibi suni krizlerle gündemi değiştiremiyor. En son yaşanan diplomat krizi fiyaskosu da, yönetenlerin yönetememesi durumunun en somut örneğiydi.

Politik öznelerin gelişkin olmadığı ya da devletin tüm gücü ile baskılandığı fakat devrimci durumun yüksek olduğu otoriter rejimlerin tarih içindeki başkalaşımlarına baktığımızda egemen sınıfların doymak bilmez kar hırsının bir noktada sistemin sonunu getirdiğini görürüz. AKP-MHP iktidarı, bugün kuruluş döneminde sıkça propaganda ettiği ve siyasal-ideolojik olarak üzerinde yükseldiği “Taşranın ve Anadolu İrfanı’nın temsilcisi” olma iddiasından oldukça uzak merkezin bürokrasi üzerinden zenginleşen küçük bir kesiminin partisi olmuştur. Milli Görüş geleneğinin halkın içinde yerelden örgütlenme stratejisi AKP’nin son döneminde çökmüş,halkın içine çıkamayan,halktan ölesiye korkan bir iktidar gerçekliği ortaya çıkmıştır. Bu realite tüm sınıfların konumlanışını kayganlaştırmış,blok kesimler gevşemiş ve siyasal ve sınıfsal yer değiştirmeler hızlanmıştır.

Yerel seçimlerde büyük şehirlerde yaşanan hezimet tam da bu hoşnutsuzluğun sonucuydu. Yaşam  kalitesi her geçen gün daha da düşen orta sınıflar iktidar karşıtı cephenin en radikal kesimine dönüşürken,geleneksel sağ alt kesimin blok yapısı da parçalanmıştır. Sağ blokun bir kısmı bugün için seçimlere dahil olmama eğilimi içinde iken bir kısmı da diğer sağ muhalif partiler üzeriden kendilerini konumlandırmaktadır.

Faklı kliklerin koalisyonlu şeklinde bir iktidar gerçekliğinde böyle bir ekonomik kriz iktidar partisinin sonu anlamına gelecekken tek adam rejimi bu konu da AKP-MHP için can simidi olmaktadır. Mevcut otoriter rejimin yumuşaması konusunda orta sınıfların tamamı ve üst sınıfların bir kısmı fikir birliği yapmış olmasına karşın,medya,yargı,ordu,polis içinde tam denetime sahip tek adam rejimi bu basıncı göğüsleyebilmektedir. Yani sadece ekonomik krize dayalı bir değişim,iktidar devri ve çöküş beklentisinin bir karşılığı yoktur.

AKP’nin yakın dönem ekonomik politikalarında yarattığı suni düşmanlar olan “Faiz Lobisi” ve “Hain Merkez Bankası Başkanları” ile eriyen TL,yüksek enflasyon ve zamlar konusunda kendi kemik tabanını bir noktaya tutmaya çalışsa da sıfır döviz rezervi ile ekonominin iplerini tamamen elinden kaçırmış ve kaçınılmaz bir tercihle yüz yüze kalmıştır. Ya merkez bankası üzerinden yapacağı müdahale ile faiz düşürecek banka ve inşaat sektörünü durgunluktan kurtaracak ama alt sınıfları ezecek ya da faiz yükselterek TL’ yi cazip hale getirecek alt sınıfların enflasyon altında ezilmesini frenleyecektir. AKP-MHP iktidarı sınıf karakterine uygun olarak üst sınıfları kurtarmak için alt sınıfları yüksek enflasyon ve zamlar altında ölüme terk etmiştir. Bu tercih aynı zamanda küresel emperyalistlere de ucuz iş gücü ve değersiz TL ile “ batan geminin malları bunlar,gel fırsatı kaçırma” mesajıdır. Kapitalizmin doğası gereği kriz yaratır. Bu krizlerin çözümünü ise yeni sorunlarla birlikte ortaya koyar. AKP-MHP iktidarı açısından bu denklemde sorunları başka sorunları beraberinde getiren zeminde hareket alanı bitmiştir. Bundan dolayıdır ki küresel aktörlere rağmen  iktidarını devam ettirmek adına Rojava’ya bir savaş hazırlığına girmişlerdir. Bu savaş Türkiye,Kürdistan ve bölge halklarının kanı pahasına Türkiye Egemen sınıflarını bir süre daha rahatlatmanın savaşıdır.

Her geçen gün daha otoriterleşen ve saldırganlaşan rejimin değişimi konusunda Birleşik Mücadele Güçlerine tarihsel bir sorumluluk düşmektedir. Egemen sınıflar ve  siyasal temsilcisi zorba AKP-MHP iktidarına karşı ezilen tüm kesimlerin sokakta hayat bulacak bir güçlü bir ittifakını örmeli siyasal bir özne yaratmada öne çıkmalıdır. Bunun koşulları hiç olmadığı kadar vardır. Halkın geniş kesimlerinin demokratik değişim istemini devrimci bir çıtaya yükseltebilmeli,aynı filmi tekrar izlememek için, bu sıkışmanın iktidar klikleri arasında bir bayrak değişimi ile emekçi kesimleri kendine yedeklemesine engel olmalıyız.

 

Ümit Bakır