Çözüm Sandıkta Değil Sokakta / Sinan Dersim

8 Aralık’ta “AKP-MHP faşist rejimini sandıkta değil, sokakta yıkacağız” eylemi emekçi kesimlerin doğru ve yerinde tutumu oldu. Bu eylem dar sınırlı düzeyde kalırsa yazık olur. Dönem itibariyle devrimci örgütlü işçi birliğine acil ihtiyaç vardır. 1971, 15 -16 Haziran çıkışına benzer çıkışlara ihtiyaç vardır.

Birleşik İşçi İnisiyatifi altında işçi örgütlülüklerinin öne çıkması zaruridir. Sistem sendikacılığın etkisinden çıkmak faşizmin, şovenizmin, ırkçılığın sonunu getirecektir. Faşizm, ırkçılık, dincilik, milliyetçilik, cinsiyetçi kodlarla kendini ayakta tutmaktadır. Faşizm ancak, işçilerin, emekçilerin, ekolojistlerin, kadınların, öğrencilerin ve bir bütün olarak faşizmden zarar görenlerin ortak direnişiyle yıkılacaktır. “Birleşirsek kazanırız” sloganı bu anlamda dönemin en birleştirici doğru sloganı olmaktadır. İşte faşizmin panzehiri birleşmedir, birlikte direniş odakları haline gelmek ve bu odaklar etrafında öne çıkmaktır.

Dönem itibariyle ekonomik talep siyasi özgürlükler talebinin arkasına düşmüştür. Siyasal özgürlük talebi ne kadar öne çıkar ve bu talep etrafında örgütlenebilinirse, toplumsal kurtuluş o kadar yakın olacaktır. Ayrıca dayanışmacı, kendi kendine yeten duruma da gelmek gerek. ‘Mahalle İşçi Evleri’ altında buluşabilmeli, işsizlik, açlık şantajına karşı devrimci kültür ve bilinçli bir dayanışmayla örgütlenmelidir. Açız, işsiziz, karnımız doymuyor, çocuğumuzu okutamıyoruz diyenlerin iş, aş çaresizlik durumu ancak ortak dayanışmayla aşılır. Dayanışma, ahlaki, politik destur olmalıdır. Çıkış, tersanelerde, fabrikalarda kötü yaşam koşullarına karşı ortak mücadelede ikna olmak ve birleşik işçi örgütlüğünde yoldaşlaşmakla olmalıdır. Taşeronlaşmaya karşı, keyfi işten çıkarmalara karşı ancak Birleşik İşçi Hareketi altında bir araya gelmek emek düşmanı kapitalist sömürücü güçleri geriletecektir.

İşçilerin milliyeti, ulusu sömürülen yerde eşitlenmekte, onları ulussuz vatansız duruma getirmektedir. İşçi sınıfının emekten gelen örgütlü gücünden başka güvenecek başka gücü yoktur. Sömürüyü ancak kendi örgütlü gücünün, direnişiyle sonlandıracağını, faşizmi yıkacağını bilerek Birleşik İşçi Hareketi çeperinde birleşmeye inanmalı, birleşmeyi öne çıkarabilmelidir. İşçilerin, emekçilerin ortak birleşik mücadelesi ne kadar gelişir, öne çıkarsa işte o zaman ‘sandık değil sokak’ sözü yerini bulmuş olur.

Kürdistan gerillası ve Kürt halk direnişi tek başına yetmiyor, Türkiye devrimci örgütleriyle, Türkiyeli halkların Kürdistan direnişiyle buluşmasına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç temelinde Kürdistan özgürlük mücadelesi Türkiye işçi sınıfının direnişiyle buluşmalıdır. Ya da Türkiye işçi sınıfının direnişi Kürdistan özgürlük mücadelesiyle buluşmalıdır. Her iki ulusun devrimcilerinin ortak buluşması görev olmalıdır. Kürdistan özgürlük direnişi Türkiye emekçilerle ne kadar buluşur, ortak plan dâhilinde AKP-MHP faşist rejimine yönelirse AKP-MHP’nin sonu bir o kadar yakın olur. Bunun için, bütün çaba ve çalışma AKP-MHP baş düşmanını yıkmak ortak hedefinde toplanmalıdır.

Bu bağlamda AKP-MHP ve devlet faşizmine karşı savaşırken, her türlü pasifist, liberal, işbirlikçi, ekonomist eğilimi etkisiz kılma ve AKP-MHP iktidarının yerine soykırım politikalarını ve sömürü politikalarını yürütecek başka güçlerin gelmesine de izin vermemek gerekli ve önemlidir. Bu çerçevede daha bilinçli, örgütlü ve planlı bir mücadeleye ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç temelinde sandık çalışmalarına itibar edilmemeli, halkların birleşik devrimci güçlerinin “Faşizmi Yıkma Özgürlüğü Kazanma” hamlesine dört ele sarılmalı, Kürt özgürlük hareketinin “Özgürlük Zamanı Geldi” kampanyası ile bilinçli buluşması içinde olunarak Kürt ve Türkiye halklarının Faşizm yıkma hedefinde ortaklaşabilmelidir.

Başta kadın ve gençlik olmak üzere işçi emekçi hareketleri ve egemenlikçi sistem dışı olan tüm güçlerle ilişki ve dayanışmayı faşizme karşı sürekli güçlendirmek, mümkün olan her yerde bu ilişkileri stratejik düzeye vardırmak temel devrimci, demokratik görev olmalıdır.

Egemenlikçi güçler arasındaki çelişkilerden yararlanmayı mutlaka başarmak gerek. Özellikle bu güçlerin AKP-MHP faşizmiyle yaşadıkları çelişki durumlarını ustaca değerlendirmek gerek. Fakat burada dikkatli olmak, taktik düzeydeki ilişki durumunu stratejik ilişkiyle karıştırmamak, yine söz konusu ilişkide atıl ve etkisiz kalmamak önemlidir.

BMG, BİH, Kadın, Gençlik ve tüm toplumsal örgütsel dinamiklerini en büyük yetmezliği, “Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız!” hamlesi etrafında yekpare duruşta birleşmemeleridir. Faşizme karşı en zayıf halka bu olmaktadır. O zaman asıl ve zorunlu ihtiyaç bileşik bilinciyle buluşmak, pratikleşmektir.

Eskiye oranla bazı gelişmeler olsa da hala ciddi bir yetersizlik ve yıkmayı hedefleyecek netlik içinde olunmadığı da ortadadır. Etkili eylemsel pratikleşme bu nedenle zayıf kalmaktadır. Bir bütün olarak, faşizmi yıkmak, özgürlüğü kazanmak için ileri daha ileri diyecek aşamaya gelemeyişimiz de bundandır. Birleşik devrimci, demokratik örgütlülük geliştikçe faşizm karşısında öz savunmalı duruma gelineceği ve kazanılacağı kesindir.

Sinan Dersim

20.12.2021