Ekim Devrimi Rojava Devrimiyle Günceliği Yakalamıştır / Helena Dersim

1917 Şubatı Çarlık iktidarın yıkılması ardında 23 Ekimde Bolşevikler Menşeviklere karşı, proleter devrimi gerçekleştirdiler. Tüm İktidar Sovyetlere sloganını geliştirerek yeni bir devrimci süreci başlattılar. Ekim ayında gerçekleştirilen geniş katılımlı bir ayaklanma ile Bolşevikler iktidarı aldılar. Tarihe Ekim Devrimi olarak geçen Bolşevik Devrimi böylece gerçekleşmiş, tarihte ilk kez ezilen sınıflar devlet yönetme gücüne ulaşıyorlardı ve bu sonraki yıllar ve insanlığın zihniyet ve yaşamı üzerinde büyük değişikliklere yol açacaktı.

Ekim Devrimiyle birlikte başlayan süreç, aynı  zamanda dünya açısından da yeni bir dönemin   başlaması anlamına geliyordu. Birinci paylaşım içinde olan emperyalizmin kirli yüzü deşifre olmuş ve Emperyalizm önemli bir darbe yiyerek, sömürge uluslar ve halklar kurtuluş sürecine girmişlerdi. Ekim Devrimi ile Proletarya ve Ulusal Kurtuluş Devrimleri Çağı olarak tarihiye geçmiştir. Ekim Devrimiyle başlayan sürece böylesine tarihsel anlam verilmesinin nedeni; işçilerin iktidar mekanizmasını egemenlerin elinden almaları ve kendi iktidarlarını kurmalarıydı. Böylece insanın eşitlik ve özgürlük ütopyası olan yeni bir dünya yaratma yolunda ilk adımlar atılmış oluyordu. Gerçekleşen bu devrim ile birlikte diğer halkların da burjuva egemenlikleri yıkıp iktidarı ele geçirmeleri için gerekli koşulların oluştuğu da öngörülüyordu. Böylece Ekim Devrimi ile birlikte dünya devrimler çağının başladığı sürece girilmişti.

Tabii ki Sosyalist öğreti 1917 Devrimiyle birlikte ortaya çıkmamıştır. Ekim Devrimi, sosyalist öğretinin zayıf halka espirisinin ve Marks Engelsin İşçi sınıfı devrimi gelişmiş kapitalist sanayi ülkelerde olur tezini boşa çıkaran bir sonuçla en geri ve az sanayinin olduğu çarlık Rusya’sında pratikleşmesiyle yeniden Marksizme yorum değerlendirme kazandırarak zenginlik katmıştır. Leninizm çıkışını doğurmuştur. Marksizm Leninizmle tamamlayan bir devrim olmuştur. Rusya’da pratikleşen sosyalsizim, halkların, ezilenlerin devletli toplumlara karışı direniş yataklarında birikip kendine yol açan devrimsel sonuçtur. Sosyalizm teorik kuram olarak 19. yüzyılda bir formülasyona kavuşmuş olsa da, kökleri insanlığın tarih boyunca yaşadığı baskı, sömürü ve zora karşı gelişen mücadeleler ve gerçekleşen arayışlarına kadar uzanabilmektedir. Ancak bir öğreti olarak gelişmesi, sistematize olması, temel prensiplere kavuşturulması ve devletçi sosyalizm biçiminde bir karaktere büründürülmesi 19. Yüzyılda Bolşevik devrimiyle mümkün olmuştur.

Devrimin iktidarın ele geçirilmesiyle gerçekleşeceğini düşünen Bolşevikler, eski takvime göre 23 Ekim, yeni takvime göre de 7 Kasım günü gerçekleştirdikleri ayaklanmayla iktidarı alaşağı edip kendi iktidarlarını kurmuşlardır. İktidarı ele geçirmelerinin ardından mülkiyet toplumsallaştırılmaya başlanmıştır ve bu temelde sosyalizmin kurulmasında temel önemde hamlelerin yapıldığına inanılmıştır. İktidarın ele geçirilmesi ve mülkiyetin toplumsallaştırılması, sosyalizm olarak algılanmıştır. Yanılgı da burada başlamıştır ve teori üzerinde etkili olmuştur. Bu temelde şekilde iktidara dayalı sosyalizm anlayışı ancak 70 yıl ayakta kalmış, ardından da yıkılmıştır. İktidara dayalı sosyalizm anlayışı ters tepmiştir. Ele geçirdikleri iktidar, iktidarı ele geçirenleri teslim almıştır. Bir paradoksmuş gibi görülse de aslında yaşanan bu gerçeklikten başka bir şey olmamıştır.

İKTİDAR TOPLUMU SOSYALİST DEĞERLERDEN UZAKLAŞTIRDI

İktidar ve devlet olgusu tarih sahnesine sınıflı, sömürücü, egemenlikçi bir karakterle çıkmıştır. Erkek egemenlikçi devletli toplum karşı devrimini ilk kez demokratik komünal değerler taşıyan anacıl topluma karşı yapmıştır. Ekim devrimi iktidar Sovyetlere sloganıyla komünal devletsiz bir topluma işaret etse de, NEP programı süreciyle sanayileşme kalkınma adına endüstriyalizmi geliştirmek istemesi, bununla mujikleri işçileştirmeyi hedeflemesi ve bu hedefle işçi sınıfın çoğunluğuyla azınlık üzeri yarı devletleşme çabaları zaman içinde bürokrasi ve devlet kapitalizmin taşların içeride döşenmesine yol açmıştır. 70 yıl sonraki yıkımda bu yanlış uygulamalar sonucundan gelişmiştir. Özü itibarıyla komünalite karşısında bir karşı devrim olan devlete ve iktidara dayalı sosyalizmin gerçekleşmesi de mümkün olmadığını SSCB pratiği yıkımıyla biz ezilenleri acıda olsa yeniden deneyimlendirmiştir. Ütopik sosyalistlerin Paris Komününün yenilgisinden sonra Bolşeviklerin iktidarcı, devletçi sosyalizm mantığının da pek gerçekçi olmadığı yaşanılarak anlaşılan durum olmuştur. Ekim Devriminin gerçekleşmesinin ardında 70 yıl sonra çözülmesi ve yeniden devlet kapitalizmin muzaffer oluşunda sosyalistler olarak doğru dersler çıkarmalı, bu dersler ışığında sosyalizm davasına yeniden eğilmeye ihtiyaç duyulmalıdır. Bizce 70 yıl sonra gelişen sonuç sosyalizmin yenilgisi değil, komünal özün devletsiz toplumla gerçekleşebilirliğini kavratmaya dönük zengin birikimidir. Bu birikim üzerine bugün Kürt Halk önderi Sayın Abdullah Öcalan demokratik konfederalizm teorisi Rojava’da demokratik ulus ve demokratik özerklik tanımıyla hayat bulmakta ve ezilen uluslara, topluluklara, kadınlara özgürlük yolunu gösterebilmektedir.

İktidar ve devlet araçlarına başvurarak toplumun kendi kendini yönetmesi mümkün olmamaktadır. İktidarı ele geçirdikten bir süre sonra kendi kendilerini yönettiklerini sansalar da, aslında o süre zarfında ele geçirdikleri iktidar onların yaşamına yön veren bir organ haline gelmektedir. Bu da yeniden toplum içerisinde bir farklılaşmaya neden olmakta ve sınıfları ortaya çıkarmaktadır. Reel sosyalizm pratiği, bu gerçeğin çok somut bir biçimde yaşanmasından başka bir şey değildir. Önce iktidar ele geçirilmiş, ardından ise kapitalizm iktidar koltuğunda kendini farklı biçimler kazanarak yaşatmıştır. Buradan çıkartılacak sonuç bile, kendi başına sosyalist öğreti pratikleştirirken, nelerinin olmaması gerektiğinin somut göstergeleri olmaktadır. Yaşanan bu pratiklere dayalı olarak sosyalizmin nasıl gerçekleşebileceği yönünde sonuçların çıkarılması olanaklı hale gelmiştir.

Ekim Devrimi iktidar odaklı süreç ve yanılgılarına karşın sosyalizm mücadelesine önemli deneyim, katkıda bulunmuştur. Devrimin bir iktidar sorunu olmadığı Ekim Devrimi pratiğiyle ortaya çıkmıştır. Devrimle iktidar ele geçirilse ve yeni iktidar kurulsa da kazanan devrim olmamaktadır. Bunu en yakıcı bir şekilde öğreten Ekim Devrimidir. Ekim Devrimi büyük fedakârlıklar ve mücadele ile gerçekleşmiştir. Halk büyük acılar yaşamıştır. Sosyalizmi kurmak ve korumak için tarihten o güne kadar eşine rastlanmadık büyük çaba ve kahramanlıklar gösterilmiştir. Tüm bunların bir sonucu olarak da büyük maddi değerler yaratmışlardır. Ancak tüm bunlar devlet ve iktidar odaklı olduğu için sonuçta kaybedişe dönüşmüştür.

TOPLUM TEPEDEN ŞEKİLLENDİRİLEMEZ

Ortaya çıkan bu sonuç sosyalizmin gerçekliğinin ne olduğunu bir kez daha doğru temellerde sorgulanmasını beraberinde getirdi. Bu noktada da sosyalizmin devlet ve iktidar değil, komünalite olduğu gerçekliği açığa çıkmış oldu. Sosyalizm komünalitedir. O nedenledir ki, ancak komünlere dayanarak yaşamsallaşacaktır. Komünlerin oluşumu ise toplumun devlet dışında kendi kendine yeterlilik temelinde örgütlemesiyle mümkün olacaktır. Rojava bu bilinç eylemle devrim pratiği içindedir. Tüm iktidar Sovyetlere sloganının bugün Rojava’da demokratik ulus paradigması ışığında demokrasi artı devlet formülüyle toplum topluluklara dayalı demokratik sosyalizm olmaktadır.

EKİM DEVRİMİ ROJAVADA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR

Rojava’da gerçekleşen sosyalizm öncelikle devleti reddetmektedir. Devletsiz kendi yaşamını demokratik özerklik temelinde örgütleyebileceği tezinden hareket etmektedir. Demokrasisini öz savunmalı topluluklara dayalı gelişeceğini belirlemekte ve bu esas üzerinde komünalizmi geliştirmektedir. Komünalite ve komünizm çalışmasını yarının ya da belirsiz bir gelecekte gerçekleşecek bir çalışma olmadığını, demokrasi artı devlet formülüyle sosyalizmi şimdiyle bağlantılandırarak sosyalizm inşanın gelişebileceğine inanır. Tarih şimdidir bilinciyle hareket eder. Toplumun ilişki ve yaşam biçimini de buna uygun örgütlemekte, örgütlülüğe kavuşturmayı asıl çalışma saymaktadır. Yani sosyalizmin kapitalizm sonrasında gerçekleşeceği evre olarak düşünmemekte, devrimi kapitalizmin yıkımı üzerine gelişeceği düşüncesine katılmaz bu düşünceyi ret eder komünalizm görevlerin anda gerçekleşeceğine inanır. Bu anlamda Rojava Devrimin tarih bilinci yarı devlet ya da proletarya iktidarıyla gerçekleşir tanımında çok farklı ve zıttır. Bu farklılık zıtlık temelinde devletli olmayan yolda demokratik sosyalizmi Rojava’da gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu yeni sosyalizmdir. Toplum topluluklara dayalı ekolojik cinsiyet özgürlükçü toplumcu sosyalizmdir.

Sonuç olarak Ekim Devriminin 103. yılını geride bırakıyoruz. Kuşkusuz Ekim Devrimi ütopya ve verilen mücadele itibariyle halkların tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Yetmiş yılı bulan iktidarlaşma süreci içerisinde yaşananlar da sosyalizm mücadelesi açısından büyük bir kazanım yaratmıştır. Bu kazanım, halkların mücadeleleri açısından büyük bir deney ve tecrübe yaratmıştır. Bu deney sayesindedir ki, sosyalizmin devlete dayalı olarak değil, devlet dışında gerçekleşebileceği, açığa çıkmıştır. Artık halklar bu deneyden yola çıkarak önünü daha gerçekçi bir şekilde görebilmiş ve buna göre bir mücadele içerisine girme şansını yakalamışlardır. Bu anlamda Ekim devrimi “’bir varmış bir yokmuş’” misali ele alınacak bir olgu değildir. Bir varmış, hep var olacak biçiminde ele alınacak devrimdir. Ezilen insanlığın, halkların komünal yaşam arayışlarını gerçekleştirmek üzere tarihi dönümün başlangıç ve sonucu olarak değerlendirmek gerek. Nasıl ki Spartaküs’ü Şeyh Bedrettin hareketi izlemişse, Şeyh Bedrettin komünal arayışları Marks, Engels Lenin de ideolojikleşmiş pratikleşmişe, Aydın Ortaklardaki ortaklaşan yaşam, Paris Komününde, Rusya’da Sovyetlere olarak ifade bulmuşsa, bugünde bu denemeler geri çekilmeler bağrında yeni doğuşlara ebelik yaparak ezilenlerin kurtuluş, özgürlük davası olarak birbirinin ardı sıra yeniden yeniden doğuş başlangıçları olarak devam edecektir.

  1. yılında Ekim Devrimini ele alırken bu bilinç önemle ele almak gerekir. Bugünde Rojava’da yürütülen komünalizm mücadelesi de Erkek egemenlikçi devletçi sisteme karşı Kadının özgürlükçü devrimi olduğu kadar, Ekim Devriminin, Paris, Şey Bedretin’in hakikat bilinciyle buluşan devrimidir. O nedenle de 104. yılında Ekim Devrimi her ne kadar gerçekleştiği Rusya’da reel sosyalizmin çözülmesiyle bir geri çekilme yaşamış olsa da, Rojava’da gerçekleşen devrimle bugünde tüm halkların, ulusların, ezilenlerin bilincinde yeniden canlı bir dinamizm olarak Kapitalizm, Emperyalizm ve Faşizm karşısında duruş olabileceğini göstermiştir. Bu da Sosyalizmde Israrın insanlıkta ısrar olduğunu bir daha kavratmış sosyalizme olan inanç güven ezilenlerin yüreğinde bilincinde tazelemiş, yer edinmiştir.