İzin verilmedi, cenaze arabasına alınmasına… / Helena Dersim

Bu başlık haber bir anne, bir kadın olarak içimi dağladı parçaladı. Bu haber ardında akşam saatlerinde Ezidi evin TC SİHA’ları tarafında bombaladığı haberi artık insanlık kurudu gerçeğini bana hatırlayıverdi.

Kürtler ne istedi de bu kadar zülüm inkâr yetmiyormuş gibi, cenazesine, yasına tahammül edilemez duruma geldi. Bu soru ardından sisli ve buğulanan gözlerim önünde kargo paketini kucağına almış ananın o çaresiz hali canlanıverdi. Bu kareyle birlikte daha bir çaresiz, anlamsız, boşlukta hissetmiş oldum. İradem dışında gözümde damlayan yaşlarla biz annelere bunca zülüm neden yaşatılıyor demekten kendimi alamdım.

Anne demişken, aklıma Aysel geldi. Aysel’in Annesini ardında, mezarına saldırılması ve ’’,teröristin annesinin cenazesini istemiyoruz’’ faşist güruhun cenazeyi toprakta çıkarmak isteyen hezeyanlı ağzı köpüklü kuduz olmuş kareleri canlanıverdi. Bu canlanma ardında Aysel bu durum kaldıramadı sözlerin acıyla sanki dalga geçermiş gibi anlamsız gelen cümleler kulağımda çınlayıverdi. Hangi kadın bu acıyı kaldırabilir ki, Aysel kaldırabilsin! Kaldırmadı da akılını zayi etti. Tıbbin süslü heceleriyle ‘bilincini yitirdi’ Hangi kadın bu zülüm karşısında aklını yitirmez ki! Yitirir elbet. Aysel’in bu duruma sebep olanlar hala intikamlarını sınırına gelmemiş olacaklar, dört duvar arkasında cezalandırmalarına devam etmekteler.

Hangi anne, kadın bu vicdansızlığı, bu vahşetti kaldırabilir ki, Aysel kaldırabilseydi. Aysel kaldırmadı. Hiçbir kadında kaldırmaz. Aysel ve biz kadınlar erkek iktidar şiddetiyle yoğrulmuş erkekler değiliz ki, tınmayalım, hissetmeyelim. Etkilenmeyelim! Çünkü biz anneyiz. Doğuran besleyen yaşatanız. Yaşamı yok edeni değil yaşatanız. İşte bizim bu hisli dünyamız, bizi erkek egemenlikçi kuruluk dünyasında ayrı kılmakta kurt değil, kuzu yapmaktadır.

Erkek egemenlikçi sistem bekçiler gibi biz kadınlar kuru değiliz. Akan kan damarlarımızda hayat fışkırmaktadır. Böyle olduğumuz için, talancı, gaspçı, sömürgen faşist ırkçı erkek bize düşman, biz kadınlar sahsında insanlığa düşmandır. Çünkü biz insanız. Bundandır ki, biz kadınlar erkek egemenlikçi kodlarla zerk olan erkeğin histerik çılgın yok ediciliğine muhatap oluyoruz, maruz kalıyoruz. Ya Simelka kapısında cenazesini almak için günlerce bekleyen Rojava annelerin durumuna ne demeli, ne gibi yorum getirmelidir. Hani TC sömürgeciliği kürdün düşmanıdır, yaptığına havsalamız az da olsa idrak ediyor. Peki, KDP neden bunu yapıyor. Bu yaptığına ne demeli, hani KDP Kürttür. Bir Kürt kendi annesine bunu nasıl yapar der demez sanki gerçek içimde söze gelivermekte ve egemen erkekçi sistem ismi kimliği, rengi ne olursa olsun biz kadınlara karşı rengi tektir; o da egemenlikçiliktir, yok ediciliktir. KDP’ de bundan farklı değildir. KDP’de biz kadınlara zülüm etmeyi hak görmekte ve bu hakla kendi ırkında ki kadına yabancı, düşmanlık içindedir. KDP bu erkek egemenlikçi intikam kinle Simelka annelerine acı yaşatmakta, çocuklarının cenazesini vermemeye devam etmektedir. İşte erkek egemenlikçi sistemi rengi ırkı, milliyetti ne olursa olsun, biz kadınlara uyguladığı aynıdır. Aynı olmaktadır. KDP’de aynısını yaparak kendi safını rengini erkek egemenlikçi sistem safında, kadın öldürülmesi müşterekinde buluşmaktadır. Simelka anneleri sahsında tüm biz kadınlara envay ezayı bu nedenle kendinde hak görmektedir.

Tüm bunları ruhi depresyon ve iç depremlerimle yaşarken, düşündüm, taşındım ve tüm bu yaşatılanlar biz kadınların kaderi midir ki, bunca zülüm, bunca acı bize yaşatılmaktadır sorusunu kendiliğinde düşüncemin başköşesine oturuverdi ve bu soruyu kendime sormakta alamadım. Evet, kaderimiz değil ama kader olarak kabullendirildik, kabullendirilerek katledilişlerimizle toprakla nikahlanan ‘Buka Kürdistan’ olduk.’Buka Kadın’ olduk. Olmaya da devam ediliyoruz. Buna artık isyan, bağırış, feryat pare etmiyorsa, o zaman bu kaderin kör kuyusunda çıkış yapmak tek kurtuluşumuz olacağı gerçeği bilincimde bir daha şimşek olarak çakıverdi.

Sayın Abdullah Öcalan’ın söylediği gibi kadın ezilen ulustur gerçeğin idrakine ulaşıp, kendi özgürlük çıkışını hiçbir erkek egemenlikçi sistemde beklemeden, kendi özgürlük yordamını, bulmanın buluşmasını savaşına girişmek dışında başkaca bir seçenek yoktur. Evet biz kandılar tüm hücrelerimizle sömürgeleştirilmiş ezilen ulusuz. O zaman ezilen bu ulus ayağa kalkmalıdır. Tek özgürlük partisi çatısı altında buluşmalı, birleşmelidir. Özgür kadın, özgür insanlık partisi olarak öne çıkmalıdır. Evet, biz kadınların böylesine birleştirici ve tek çatı altında buluşacak bu partiye ihtiyacı vardır. Sokaklarda inmeyen, her gün öldürülen, öldürülmek istenen kadının davasını kendi yaşamının varlık yokluk davası olarak benimseyen, bilince çıkaran, bilinçli özgür öncü kadın partisine ihtiyaç vardır. Biz kadınlar asla unutmamalıyız ki, Erkek egemenlikçi sömürgecilik kadını teslim aldığı oranda kendi sömürgen ırkçı süliyetini yaşatabilir. Bunun için kadının karılaştırılması egemen erkekçi iktidarın tek sigortasıdır. O zaman yapılması gereken tek şey, biz kadınlar erkek egemenlikçi, sisteme hayır demeli ve bu birleştirici slogan altında birleşmek olmalıdır.

O zaman ne yapmalıyız? Yapılacak tek şey var kadının dini, ırkı, milliyeti yoktur gerçeğinde hareketle tek bir özgür kadın parti çatısı altında birleşmek ve nerede kadın, orada kadın dayanışması, birliği öne çıkarmak birleştirici örgütlü çıkışımız olmalıdır. Örgütlerin, partilerin, devletlerin, evin kadını olan o kapkara çarşafı yırtıp atmanın mücadelesinde birleşmeli, bu birleşme çatısı altında özgür kadın çıkışını yakalamalıyız. Neden Birleşik kadınlar birliği oluşturmuyoruz sorusunu dönüp dönüp kendimize sormalıyız. Neden onun bunun örgüt partisi oluyoruz da, kendi kadın partimiz olamıyoruz. Olmamak için bir neden mi var? Kesinlikle bir neden yok, neden olan kendi kendimize olan güvensizlik, içimizdeki ezilmişliğin korku duvarlarını içimizde yıkmayışımızdandır. DAİŞ denilen erkeği kim yendi, elbet biz kadınlarını örgütlü öncü, karalı çıkışı yendi. O zaman biz neden kravatlı, sopalı, hukukla tariflenen ırkçı faşist erkek egemenlikçi sistemi yıkmayalım ki? Neyimiz eksi ey kadınlar, bu köleleştirilmiş uykumuzda ne zaman uyanacağız!

Garibelerin daha fazla olmasını istemiyorsak, Aysel Tuğluk gibi özgür kadınların bir bir yok edilişine evet demiyorsak o zaman kadınların bugün dünden daha çok acil görevi kendinde çare aramak, özgür kadın doğuş ebeliğini kendi eline alması tek seçenekli çıkış olmalıdır. Hep ağladık, durduk artık bundan sonra ağlamayacağız, erkek egemenlikçi sitemde hesap soracağız sözü biz kadınlara direnç özgürlük çıkışı olmalıdır.

Haydi, kadınlar özgür kadın ulus bayrağı altında birleşmeye, farklı farklı kanalarda akan özgür kadın dereciklerini ortak okyanusta buluşturmaya, ileri daha ileri demeliyiz. Yoksa ilk ana tanrıçalarımızın ahini başka nasıl yerine getirebiliriz

Yaşasın kadınları bileşik ortak örgütlü öncülüğü

Haydi, Kadınlar Erkek egemenlikçi sisteme karşı kadın komünarlar safında birleşmeye

 

Helena Dersim

12.12.2021