Komünistler çok önceleri işçi sınıfı ve emekçileri bilgilendirmişti: “Yaklaşan emperyalist bir savaş var” diye. Bugün o, emperyalist Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla daha da körüklenmiş ve yeni bir emperyalist dünya savaşının fitili ateşlenmiştir.
Rus emperyalist devleti ne kadar gerekçe üretirse üretsin, Ukrayna’ya saldırısını haklı çıkarmayacağı gibi, hiç bir emperyalist devletin bir başka ülkeye saldırısını ve işgalini de haklı çıkarmaz. Baş emperyalist savaş kışkırtıcısı ABD emperyalizmin Afganistan’ı, Irak’ı işgali hiç bir şekilde haklı olmadığı gibi, aynı şekilde Rus emperyalizminin Ukrayna’ya saldırısı da haklı değildir. Bu işgal ve dünya barışını tehlikeye atan emperyalist bir saldırganlıktır.
ABD ve Batılı emperyalistlerin savaş örgütü NATO’nun, “Sırp milliyetçiliğini” bahane ederek Belgrad’ın 1999 yılının 24 Mart-10 Haziran arası (tam 2,5 ay) bombalaması ve Sırbistan halkının tepesine en ölümcül (uranyum bombaları dahil) bombalarını yağdırmaları, Avrupa burjuvazisinin emperyalist yüzünün açık bir ifadesidir. Yunanistan hariç, o dönemde NATO üyesi olan bütün ülkeler, aylarca süren bu bombalamanın içinde yer almışlardır. O dönemde Yugoslavya’yı meydana getirenlerin hiç birisi NATO üyesi değildi.
Batılı emperyalistler, bugün Ukrayna halkının bombalanması karşısında timsah göz yaşları döküyor. Rusya’nın ve Putin’in gaddarlığından “insan” olmadığından söz eden “demokrat görünümlü” emperyalist haydutlar, dünya halklarının en büyük düşmanları olduklarını gizlemeye çalışıyorlar.
Rus Sosyal emperyalizmi SSCB’nin dağılmasının hemen arkasından başta Alman emperyalizmi olmak üzere (Almanya’yı, o zamanda SPD-Yeşiller Koalisyon hükümeti yönetiyordu) Yugoslav halkını iliklerine kadar bölüp parçaladılar. Birer aç akbaba gibi Yugoslavya’nın üzerine çullandılar ve yıllarca birlikte barış içinde yaşayan halkları birbirine kırdırarak aralarına da kanlı sınırlarını çektiler.
ABD ve İngiliz emperyalistleri, BM’nin kararını hiçe sayarak, Afganistan ve Irak’ı bombaladılar. bunun sonucunda milyonlarca insan öldü, yaralandı ve yerinden yurdundan edildi. İşgalci ABD’ye karşı en küçük bir yaptırım uygulanmadı. “Uluslararası hukuk” kurallarını ABD’ye hatırlatmak yerine, ABD saldırganlığına ve işgaline her türlü maddi ve silah desteğini sağlamaktan ve birlikte hareket etmekten geri durulmamıştır. Ve sonuçta hepsi birlikte doymaz bir iştahla bu ülkeleri yağmalamışlardır.
“Uluslararası hukuk” nedense ABD ve Batılı emperyalistlerin çıkarına denk düşmüyorsa, önemli değil, ama bunların pazarlarına ve egemenlik alanlarına bir saldırı varsa (Rusya’nın Ukrayna saldırısı gibi) hemen “uluslararası hukuk”çu, “demokrat” ve hatta “barışçı” kesilmekten geri durmuyorlar. Riyakar ve kan emici “medeni” haydut burjuvalar!
Daha sonra ise, aynı akıbeti Libya ve Suriye’nin başına getirmişlerdir. Bu “çok demokrat” ülkeler, IŞİD gibi dinci faşist bir yapılanmayı kurmuş ve desteklemişlerdir. Ve bugün emperyalist haydutların saldırganlığı ve işgalleri nedeniyle Suriye’de hala savaş devam etmektedir.
Afganistan, Irak, Suriye ve Libya ise, ABD ve Batılı emperyalistlerin bombalarla getirdikleri “özgürlük ve demokrasi” içinde ne de “güzel” yaşıyorlar(!) Emperyalistler arası çatışmanın bir başka odağı Yemen ise, ayrı bir acıdır dünya halklarının vicdanında.
Alman emperyalizmi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal amaçlı saldırısıyla birlikte, dişlerini yeniden bilemeye başladı. Alman ordusu için 100 milyar avro fon ayırırken, Ukrayna kukla hükümetine ise her türlü ağır silah desteğini vereceğini açıklayarak, Ukrayna-Rus savaşında aktif taraf olduğunu belirtmiş oldu. Böylece savaş kışkırtıcısı emperyalistler hızla yeni bir dünya savaşının yanan ateşine benzin dökmeye devam ediyorlar.
AB’nin en büyük ekonomik gücü yeniden emperyalist paylaşım savaşı sahnesinde yerini hızla ve daha aktif bir şekilde almış oluyor. Ve diğer emperyalist ülkelerde bu silahlanmaktan geri kalmayacaktır. Bu denli yoğun bir silahlanma “barışı” korumak için değil, barış yerine yeni bir emperyalist paylaşım savaşını aktif kılmak içindir.
Başta ABD ve Batılı emperyalistler olmak üzere bütün emperyalist haydutların “göreceli barışı” rafa kaldırdıkları görülüyor. Ve buna karşın yeni bir paylaşım savaşının ateşi körükleniyor. Elbette bu savaşta her zaman olduğu gibi işçiler ve emekçiler en büyük zararı görecektir. Onlar ölecek ve acı çekecektir.
Ancak, bu savaş önlenemez değil. Önlenebilir. Buna karşı aktif mücadeleye geçilmelidir.
Uluslararası işçi sınıfı başta olmak üzere, bütün ezilen halklar, yeni bir emperyalist yağma savaşına karşı aktif direnişe geçmelidir. Özellikle emperyalist ülkelerdeki işçi sınıfı ve emekçilere daha büyük görevler düşmektedir. Emperyalist savaşa karşı barışı savunmak işçi ve emekçilerin lehinedir ve bu devrimci bir tavırdır. Bu karşı koyuş ne kadar kitlesel ve aktif olursa, emperyalist merkezleri ciddi şekilde engelleyecektir. Birleşik dünya işçi sınıfı ve ezilen halkların gücü, emperyalistlerin gücünden daha büyüktür. Kitlelerin desteği olmadan onlar birer kağıttan kaplandır. Bu nedenle, aktif olarak anti-emperyalist savaş cephesini genişletmeli ve güçlendirmeliyiz.
Emperyalist savaşı önleyebiliriz!
Özgür Gelecek