Gülgün Feyman: Dil uzmanlığı, cehalet ve Kürtçe!

Bir “dil uzmanı” olduğunu iddia eden Feyman, “Kürtçenin resmileşmiş bir altyapısı yoktur; bir Kürt’ün diğer Kürt’ü anlamadığı çeşitli lehçeleri vardır” diyerek cehaletini de ortaya koydu. Belli ki neoliberalizm-Kemalizm bileşiminden çıkan sentez, alabildiğine akışkan-kaygan olduğu kadar, cehaleti “uzmanlık” ambalajıyla satacak kadar da özgüvenli!

Uzun yıllar TV kanallarında spikerlik yapan, Kemalist elitizmin kafatasçılığa varan versiyonlarının seçkin örneklerinden biri olduğunu Vatan Partisi ve Ulusal Kanal’a demir atarak da gösteren, sonra adına Sosyalist Cumhuriyet Partisi denilen ne olduğu belirsiz bir partinin kurucusu olan Gülgün Feyman, piyasa diliyle söyleyecek olursak uzun süredir tedavülden kalkmıştı. T24 internet sitesi ne hikmetse Feyman’ı ‘Yayınlanması Kaydıyla’  isimli podcast serisine konuk etti!

Kemalist kesimler açısından halen belli bir değeri olan Feyman söyleşide Kürtçe’ye dair de ahkam kesti. Bir “dil uzmanı” olduğunu iddia eden Feyman, “Kürtçenin resmileşmiş bir altyapısı yoktur; bir Kürt’ün diğer Kürt’ü anlamadığı çeşitli lehçeleri vardır” diyerek cehaletini de ortaya koydu. Belli ki neoliberalizm-Kemalizm bileşiminden çıkan sentez, alabildiğine akışkan-kaygan olduğu kadar, cehaleti “uzmanlık” ambalajıyla satacak kadar da özgüvenli! Öyle ya neoliberal pazarlamacılıkta kölece çalışmanın türlü biçimleri bile afili uzmanlık isimleri takılarak bambaşka bir şeymiş gibi pazarlanabiliyor. Kemalist gelenekle Özalcı neoliberalizm döneminin parlak isimlerinden Feyman da cehaletine “uzmanlık” sıfatı ekleyerek bir halkın-ulusun en hassas noktası konusunda tasladığı bilgiçliği böyle yutturabileceğini sanıyor.

Kendisi bir dönemin simgelerindendir. O dönem Türkiye’de Özal dönemi olarak geçer. Neoliberal yağmacılığın, köşe dönmeciliğin, “işbilirliğin” şamatayla perde açtığı bu dönemde Feyman da, ardı ardına açılan özel TV kanalları üzerinden spiker olarak iz bıraktı. TRT’de başlayan spikerliği bu dönem hortumculuğuyla bilinen Cem Uzan’ların Star TV’si, ardından diğer bir hortumcu olan Erol Aksoy’un Show TV’siyle devam ettirdi.

Sonra devir değişti ve Kemalist elitizmin seçkin temsilcilerinden olup, neoliberal fırıldaklıkla hemhal olan Feyman’ın “raf ömrü” doldu. Keza piyasanın mantığı artık yeni bir dönemi, yeni bir “spiker modellemesini”, buna uygun yüzleri gerektiriyordu. Haber sunumlarında ideolojik-siyasi rengini mimiklerine taşıyarak alenen ortaya koyan Feyman, kapanan bir dönemin en rezil artıklarından biri olan Flash TV gibi bir televizyonda arzı endam etti bir dönem. Kafatasçı Vatan Partisi ve Ulusal Kanal’la yollarını hangi gerekçelerle olduğu bilinmez şekilde ayırdığında haber olan Feyman, şimdi kalkıp “dil uzmanı” olduğu iddiasıyla Kürtçe hakkında ahkam kesiyor.

Dediğimiz gibi cehaleti uzmanlıkla ambalajlayarak… Keza Feyman kendi cehaletini kurduğu cümleyle kendisi ele veriyor. “Kürtçenin resmileşmiş bir altyapısı yoktur; bir Kürt’ün diğer Kürt’ü anlamadığı çeşitli lehçeleri vardır” cümlesindeki “resmi altyapısı yoktur” sözü bile Kürt ulusunun-halkın tarihsel gerçekliğinin özeti gibidir. Evet Kürtçe’nin resmi bir altyapısı yok, keza milyonlarla ifade edilen Kürt ulusunun siyasal sınırları belirlenmiş ulusal bir devleti yok. 4 parçaya bölünmüş ve her parçada özel bir asimilasyonun, baskının, çizilen kalın sınırlarla ayrıştırılmanın hedefi olmuş bir ulusun doğal olarak resmi bir dil oluşturma şansı da ol(a)maz. Üstelik Feyman bu yasakçılığın, zorbalık ve baskının simgesi olan Anayasa’yla konuşarak da yine aynı gerçeği özetliyor.

Tam da bu noktada Kürtçe’nin tüm baskı ve zorbalıklara, yağmalanma ve yok edilme çabalarına rağmen varlığını sürdürebilmiş olmasının kendisi onun gerçekliğinin, taşıdığı içsel gücün çarpıcı ifadesidir. Bu gerçek bile tek başına Kürtçe’nin kadim ve bir o kadar da yaşayıp-gelişmeye açık bir dil olduğunun özetidir. Onca baskı, asimilasyon ve yağmalanma karşısında varlığını sürdürebilen bir dilin sırrı onun tarihsel serüvenindedir zaten.

Bu arada cehaletini “uzmanlıkla” ambalajlayan Feyman, diller ve lehçeler konusunda da zır cahil olduğunu bizzat kendisi ele veriyor. Keza birçok lehçesi bulunan Türkçe’nin mesela Kırgızca lehçesiyle hayli farklı olduğunu bilmiyor. Lehçelerin farklı diller gibi görüldüklerini, ama köklerine bakıldığında aynı aileden geldiklerinin kolayca anlaşılabileceği gibi basit bir bilgiden bihaber.

Milyonlarca insanın anadili olan ve her türlü baskı ve asimilasyon saldırısından sadece kendi olanaklarıyla üstesinden gelen bir dilin bunca şeye rağmen yaşayan kadim bir dil olmasıdır onları çıldırtan. Keza tüm işgalci-ilhakçı politikalara, eşine ender rastlanan devlet zoruna, özel yasakların hedefi haline getirilmesine, İran-Suriye ve Irak’taki parçalarıyla kalın duvarlarla ayrıştırılmasına rağmen varlığını sürdürebilen Kürtçe bunu tarihsel serüveniyle açıkça ortaya koymuştur. Onun düşünce-edebiyat-bilim-matematik üretecek bir kapasitede olduğunu, Kürt halkı da bu gerçeği imha etmeye çalışanlar da çok iyi biliyor. Bunca acıya-zorbalığa dayanıp, kadim ve unutulmaz bir dil olduğunu kanıtlayan Kürtçe tam da bu nedenle aşağılanıyor, yok sayılma ısrarı sürdürülüyor.

Mesele Feyman gibi “tedavülden” kalkmış sistem bekçileri değil, mesele onda dile gelen bu gerçeğin kendisidir.

Alınteri

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir