2022’yi nasıl bilirsiniz?
AKP-MHP iktidarının ve imamından devlet görevlisine, tarikatından polisine söylemi ve eylemi kadına yönelik düşmanlıkla örüldüğü;
“Bunlar çürük, bunlar sürtük.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan) “Sokaklar kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor.” (AKP MKYK üyesi Mücahit Birinci) “Salona bir giriyorum, hanım kardeşlerimiz bana kızmasınlar, sanki giyecek elbise yok, perişan. Babalar, abiler, kocalar; bu konuda eşlerimize, kızlarımıza telkinde bulunmamız, nasihat etmemiz, yönlendirmemiz gerekmiyor mu?” (Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen) “Hanımefendilerin, eğer yanlarında oğlu, kocası gibi bir mahremi yoksa, İslami ölçülere göre 90 kilometre ve daha fazla bir sefer mesafesine yalnız gitmeleri caiz, uygun değil.” (Diyanet Başkanlık Müşaviri Zeki Sayar)
Kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin “hayatın olağan akışı” içinde yer bulup sıradanlaştırıldığı;
29 Aralık itibariyle, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre basına yansıyan 392 kadın cinayetinin yaşandı. “Kadına yönelik şiddete” karşı çıkan kadınlara da sınırsız şiddet uygulandı ve yargılandı. 25 Kasım’da 200’ün üzerinde kadın gözaltına alındı.
Mahkemeler, katil erkeklerin iyi hallerini görmekten yorulmadı, hatta sınırları da aşarak, Belçika’da evli olduğu kadını ve kız kardeşinin de aralarında bulunduğu dört kadını katleden ve ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Osman Çallı isimli erkek, cezasının geri kalanını çekmek için iade edildiği Türkiye’de 3 yıl içinde serbest bırakıldı. Devletinden cesaret alan katil, “Burada güneşin ve denizin tadını çıkarıyorum” dedi.
Bizzat “şahsı” ve suç işleri bakanı tarafından tertip edilen “LGBTİ+ düşmanı” yürüyüşlerin yaptırılıp, kadın ve LGBTİ+’lerin aile çukuruna gömülmeye çalışıldığı;
“Son zamanlarda topluma LGBT’yi soktular. LGBT’yle birlikte de bizim aile yapımızı bunlar dejenere etmenin gayreti içerisine girdiler. Öyleyse biz olması gereken ne ise onu yapacağız. Biz kimlerin LGBT’ci olduğunu biliyoruz zaten.” (Cumhurbaşkanı Erdoğan) “Bir taraftan LGBT’dir türlü türlü ahlaksızlıklar ile Amerika ve Avrupa’dan gelen talimatları uygulanmaya çalışılanların gerçek yüzünü bu millet görecektir.” (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu)
Oysa sivil toplum örgütlerinin derlediği verilere göre Türkiye, örneğin dünyada en fazla trans cinayeti işlenen ülkelerden biri olarak kayıtlara geçti.
Ama bu yıl, LGBTİ+’lara yönelik saldırılar sadece doğrudan devlet-polis eliyle gerçekleşmedi. İstanbul, Amed ve İzmir Newroz mitinglerinde LGBTİ+’lar sözlü ve fiziki homofobik-transfobik saldırıların hedefi oldu.
Kadın ve LGBTİ+’lar gibi çocukların da güvende olmadığı, devlet kurumlarından tarikatlara istismarın boyutlarının gözler önüne serildiği;
6 yaşından itibaren “evlilik” adı altında, İsmailağa tarikatında yıllarca istismara uğrayan H.K.G’nin yaşadıklarının devlet kurumları tarafından 2 buçuk yıldır bilindiği ve failler hakkında herhangi bir sorgu, gözaltı vb. yapılmadığı ortaya çıktı. Tıpkı Ensar Vakfı davasında ya da Fıkıh Araştırmaları Derneği’nde, Süleymancıların Hayrünnisa Gölbaşı Çocuk Yurdu’nda olduğu gibi…
İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede ve tek kişinin imzasıyla iptal edenlerin kadınların nafaka hakkına göz koydukları;
Nafakaların sadece 20.7’sinin ödendiğini bilmesine rağmen bu alanda bir denetleme yapmayarak, erkeğin yanında yer alan devlet, ömür boyu nafaka hakkı veriliyormuş gibi yaratılan sözde mağduriyetlerle 250 ila 400 TL arası verilen nafakaya da göz dikti.
AKP-MHP iktidarının kadınların, örgütlendiği ve politik mücadelede yer aldığı kabusları her gece görmeye devam ederek, mücadele eden kadınlara hapishanenin yolunu gösterip, kadın kurumlarına yönelik saldırılarını sürdürdükleri;
Figen Yüksekdağ, Sabahat Tuncel, Gültan Kışanak gibi onlarca kadın politikacı, yıllardır esir tutulurken, bu yıl onlarcası daha eklendi hapishane mevcudiyetlerine. Gezi İsyanı korkusunu bir türlü yenemeyenler intikam olarak, Mücella, Çiğdem, Mine’yi; gerillanın direnişini kıramayıp kimyasal silah kullandıklarını gizlemek için Şebnem’i; basın-yayın alanında boyun eğdiremedikleri ve susturamadıkları JinNews çalışanı gazeteci kadınları; Diyarbakır’da bir gecede gözaltına aldıkları 24 kadın politikacı, sendikacı ve kadın hakları savunucusunu (ve daha onlarcasını) tutukladılar. Aysel Tuğluk’u, ileri derecede demans hastası olmasına ve ATK raporlarına rağmen uzun süre hapiste tuttular, nihayetinde kadınların direnişi sonucunda serbest bırakmak zorunda kaldılar. Hapishanelerde de kadınların üzerlerinden ellerini çekmediler, kamera kayıtları ve tanıkların ifadelerine rağmen Garibe Gezer’in hapishanede nasıl katledildiğine dair ağızlarını açmadılar. 8 Mart ve 25 Kasım başta olmak üzere kadınların yaptıkları hemen hemen tüm eylemlere saldırdılar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Rosa Kadın Derneği, Tarlabaşı Toplum Merkezi gibi kurumları baskı altına alıp kapatmaya çalıştılar.
Pandemi de dahil ataerkil kapitalist sistem tarafından her fırsatın değerlendirilerek kadınların daha fazla yoksullaştırıldığı-yoksulluğun daha fazla kadınlaştığı;
2022’de de esnek, güvencesiz, kayıt dışı çalışmaya en çok kadınlar mahkum edildi. Emekleri değersizleştirilerek, eşit yaptıkları işlerde erkeklere göre yüzde 27.4 oranında az kazandılar. İşyerlerinde tacize, mobbinge ses çıkartmayıp katlanarak çalışmak zorunda bırakıldılar. Hatta bu yıl Türkiye’de kadın girişimcilerden kefil istenme oranının erkeklerden yüzde 26 daha fazla olduğu ortaya çıktı. (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası araştırma sonucu)
Kadınların çalışma yaşamına katılmaları açısından zaten OECD ülkeleri arasında son sırada yer alan ülkede, kamu istihdamında kadınların oranı yüzde 18’e düştü, kamu kreşleri kapatıldı. 13.3 milyon kadın, çocuk-hasta-yaşlılar için bakım emeği verdiği için çalışma hayatına katılamadı. İstihdamda yer alan her 10 kadından 3’ü kayıtdışı çalıştı. Geniş tanımlı kadın işsizliği oranı yüzde 27 oldu. Yani istihdam edilen her dört kişiden sadece biri kadın. (DİSK-AR)
Ama 2022’yi böyle de bilirdik!
Bu yıl ekonomik krizin halkın canına tak ettiği bir yıl olarak yaşanırken, buna paralel yüzlerce irili ufaklı işçi direnişi ve grev de yaşandı.
Farplas, NersoyBarutçu, Acarsoy, VIP, ETF Tekstil, Alpin Çorap, Özsüt, Sütaş, Ceva Lojistik Amazon Depo, Migros Depo, Technomix fabrikası, Salcomp Xiaomi, Nova Plastik, Alba Plastik, Smart Solar, Asen Metal, Lezita, Oppo, Pas South, Banvit, Enka Sac, Indomie AdkoTurk, Bel Karper, özel sektör öğretmenleri, Koç Üniversitesi Hastanesi gibi birçok işçi direnişi ya kadınların öncülüğünde ya da kadınların ön saflarda olduğu direnişlerdi.
Yine topraklarını, tarımsal üretimlerini, doğalarını, sularını savunan kadınlar Örencik-Simav, Kirazlıyayla, İkizdere, Çambükü, Mezeköy, Çaylı köyü, Sinanköy, Manisa-Çapaklı, Akbelen, Adıyaman-Serintepe, Manisa-Hacıbektaşlı gibi onlarca köyde direnişteydi.
Örgütlü ve birleşik kadın mücadelesinin sokakları terk etmediği, boyun eğdirilemediği, dayanışmanın yeni yollar açtığı bir yıldı.
Tüm dünyada İran’dan Afganistan’a, Şili’den Kolombiya’ya, Mısır’dan Arjantin’e kadınların önemli izler bıraktığı bir yıldı. Öyle ki bir ülkede bir kadının kirpiği yere düşse, dünyanın dört bir yanından kadınların ses çıkardığı bir yıldı.
2022’ye dair söylenecek elbette daha birçok başlık ve söz var. Ama daha önemlisi kadınların ve LGBTİ+ların mücadelesinin bu heteroseksist, ataerkil sistemi yerle bir edecek hareketini yaratmak için daha fazla eyleme, harekete geçmeye ihtiyaç var.
Kaynak: https://ozgurgelecek45.net/kadinlarin-birligi-bir-yili-daha-geride-birakirken-2022yi-nasil-bilirdiniz/?swcfpc=1