‘Özgürlüğün ihlal edildiği mülteci kapatılma merkezleri yaratıldı’

Türkiye’de mültecilerin yaşadığı sorunlar ve geri gönderme merkezlerindeki insan hakları ihlallerine dikkat çeken avukat Ayşegül Karpuz, ırkçı söylemlerin sokaklardaki nefret suçlarının kaynağı olduğunu dile getirdi. Irkçı ve ayrımcı politikalardan vazgeçmek gerektiğini söyleyen Karpuz, “O yüzden çok uluslu, çok kültürlü düşünmek lazım” dedi.

Mültecilere yönelik son dönemlerde artan nefret söylemleri ve saldırılar sürerken, saray rejiminin geri gönderme merkezlerinde uyguladığı mülteci düşmanı politikalar da hız kazanıyor. İzmir Harmandalı ve İstanbul Tuzla’da olduğu gibi pek çok geri gönderme merkezinden çok sayıda hak ihlali haberi geliyor.

Mülteci haklarına ilişkin çalışmalar yapan avukatlar ve hak savunucuları, geri gönderme uygulamaları ve nefret suçlarına karşı birlikte yaşama kültürünü toplumsal olarak geliştirilmesi ve savaş politikalarına karşı durulması çağrısında bulunuyor.

Yıllardır mülteci hakları konusunda çalışmalarda yer alan avukat Ayşegül Karpuz, geri gönderme merkezlerindeki son durum ile mülteci düşmanı söylemlerle toplumun kışkırtılmasını ETHA’ya değerlendirdi.

‘BARINMA MERKEZİ OLARAK KURGULANMIŞTI!’

Avukat Karpuz, geri gönderme merkezlerinin Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun hazırlık sürecinde misafirhane olarak planlandığını kaydetti. Türkiye’ye gelen düzensiz göçmenlerin konaklayabilecekleri, haklarını öğrenebilecekleri ve ülkelerine geri dönüş konusunda yardım alabilecekleri barınma merkezleri olarak kurgulandığını hatırlattı.

Karpuz, savaştan kaçan Suriyeliler ve ülkeler arası insan kaçakçılığının artmasıyla birlikte Türkiye’nin bir göç güzergahı olmaktan çıkıp hedef ülke haline geldiğini dile getirdi. Karpuz, mültecilerin sayısının milyonları bulmasıyla iktidarın, güvenlikçi politikaları esas aldığını ve kapatma ve sınır dışı etme uygulamalarına yöneldiğini söyledi.

İktidarın halkın tepkisini sınır politikalarını güçlendirerek bastırmaya çalıştığını ifade eden Karpuz, “Sınır demek; asker demek, silah demek, yaşam hakkı ihlali demek” ifadelerini kullandı. Sınırda kayıt alınması gerektiğini belirten Karpuz, sınırlarda güvenlikçi politikaların son örneğinin Van’da yaşandığı gibi sivil ölümlere neden olduğunu vurguladı.

‘CEZAEVİ KOŞULLARI DAHA ÖNGÖRÜLEBİLİR’

Avukat Karpuz, saray rejiminin iç göçle ilgili kanun maddelerini de sınır dışı etme ve geri gönderme uygulamalarına elverişli hale getirdiğine işaret etti. Karpuz, Türkiye’de yasal olarak kalma hakkı olmayanlar ile hakkı olsa dahi göç idaresi tarafından kamu güvenliği için sakıncalı olduğuna kanaat getirilen kişiler hakkında sınır dışı kararı verildiğini belirtti.

Bu durumdaki mültecilerin Yabancıların Uluslararası Koruma Kanunu’nun 57. maddesi gereğince geri gönderme merkezlerinde gözetime alındığını söyleyen Karpuz, altı aylık kararın 30 günde bir gözden geçirildiğini dile getirildi. Karpuz, ciddi hastalık ya da hamilelik gibi durumlar söz konusu olmadığı sürece gözetimin devam ettiğini ve bir yıla kadar uzadığını dile getirdi.

Karpuz şöyle devam etti: “Hal böyleyken, aslında yabancı barınma, misafirhane gibi düşünülen merkezler bir anda kapatılma merkezine, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği, kısıtlandığı yerlere dönüştürüldü. İçlerinde cezaevinden tahliye edilip geri gönderme merkezlerine götürülenlerin de olduğu birçok yabancı müvekkilim, cezaevi koşullarının daha öngörülebilir olduğunu söylediler.”

Avukat Karpuz, geri gönderme merkezlerinde yaşanan sorunlardan birinin de iç genelgeler aracılığıyla yönetilmesi olduğunu kaydetti. Karpuz, yerel idarelerin Ankara’daki Göç İdaresi Başkanlığı’ndan talimat aldığını belirtti, inisiyatifleri olmadığını ve özel durumlar için dahi karar alamadıklarını ifade etti. Karpuz, bu nedenle ağır hasta veya hamile olan mültecilerin çok uzun süreler boyunca Göç İdaresi Başkanlığı’ndan cevap beklediğine dikkat çekti.

‘YÜZLERCE MÜLTECİ SPOR SALONLARINDA BARINIYOR’

Geri gönderme merkezlerinin kapasiteleriyle ilgili de ciddi sorunlar yaşandığını dile getiren Karpuz, yataktan başka eşya bulunmayan 30 metrekarelik odalarda 6 kişinin barındığını söyledi. Karpuz, bina avlularının hapishane havalandırmalarıyla aynı şekilde tasarlandığına dikkat çekti.

Karpuz yaşanan kapasite sorunlarına şu örneği verdi: “Genellikle yaz aylarında kapasite üstü çalışıyorlar. Harmandalı Geri Gönderme Merkezi en bariz örneklerinden biri. Harmandalı’nın kapasitesi normalde 750 kişi. Ama bu 1000-1200’e çıktığı zaman, özellikle sınır ihlali yapan düzensiz göçmenler spor salonlarında tutuluyor. Bu 500-600 kişiye sadece iki tuvalet olması, hijyen koşulları sağlanmaması demek. Yemek konusunda ciddi sıkıntılar var. Taşeron firmalarla anlaşıyorlar. Günlük 300 kişilik yemek söyleniyor ve akşam 300 kişi daha getirilirse, o yemeği 600 kişiye bölüştürüyorlar. Personel yetersizliğinden ötürü akşam yemeğini gece 23.00’de yiyebiliyorlar, sıra ancak geliyor.”

Avukat Karpuz, Yabancıların Uluslararası Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikle Türkiye’de yasal kalış hakkı olmayan kişiler için gözetime alternatif olarak imza kontrolü gibi uygulamalar getirildiğini hatırlattı. Karpuz, bunun istisnai olarak uygulandığını, ilgili yönetmeliğin bile hala yayınlanmadığını belirtti.

‘KİMSE YAŞAM HAKKI İHLALİ OLAN BÖLGELERE GÖNDERİLEMEZ’

Türkiye’nin tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Mültecilik Sözleşmesi’ni hatırlatan avukat Karpuz, sözleşmeye göre hiç kimsenin işkence, insanlık dışı muamele, yaşam hakkı ihlali ve yaygın şiddet hareketleri olan bölgelere geri gönderilemeyeceğini vurguladı. Karpuz, özellikle Suriyeli mültecilerin sınır dışı edilemeyeceğini dile getirdi.

İzmir Göç İdaresi’nin verdiği bir kararda Suriye’nin güvenli olmadığını kabul ettiğini dile getiren Karpuz, “‘Biz başka bir ülkeye göndereceğiz’ diyorlar ama bunun gerçekliği yok. Ülkemizdeki Suriyelilerin şu an gönderilebileceği üçüncü bir güvenli ülke yok. Kişinin Suudi Arabistan’da ailesi vardır belki onu gönderebilirsin, bu başka bir şey. Ama Suriye savaşıyla birlikte Türkiye’ye gelmiş bir kişiyi, dilini bilmediği, bağı olmadığı bir başka ülkeye gönderemezsin” şeklinde konuştu.

‘NEFRET SÖYLEMLERİ SOKAKTA NEFRET SUÇUNA DÖNÜŞÜR’

Karpuz, son dönemde mültecileri hedef alan saldırıların Zafer Partisi gibi ırkçıların söylemlerinden güç aldığını dile getirdi. Karpuz, Osmaniye’de Afgan mültecilerin uğradığı saldırıların iktidarın ve ırkçı partilerin nefret söylemleriyle ortaya çıktığına dikkat çekti.

Karpuz şöyle devam etti: “Siz sırça köşklerinizde yabancılar şöyle, ekonomimiz böyle diye nutuklar atabilirsiniz. Ama o ağzınızdan çıkan nefret söylemleri sokağa indiğinizde nefret suçuna dönüşür. O söylemle sokakta yüzlerce insan sorgusuz sualsiz mülteci avına çıkar. Ve bu iklimden siz sorumlu olursunuz.”

İktidarın göç politikaları ve mültecilere ilişkin dikkatli bir dil kullanması gerektiğini dile getiren Karpuz, ırkçı söylemlerin sosyal medya ve basın aracılığıyla yaygınlaştırılmasının nefret suçlarına zemin hazırladığını belirtti.

‘AFGAN MÜLTECİLER TALİBAN’A GÖNDERİLDİ’

Son dönemde Afgan mültecilerin de hedef haline getirildiğini kaydeden Karpuz, İzmir ve Malatya’dan Afganistan’a yapılan uçuşlara işaret etti. Karpuz “Gönderdikleri yer neresi? Taliban Afganistan’ı. Kız çocuklarının eğitim alamadığı, kadın haklarının yok sayıldığı, bir önceki rejimde kamu görevlisi olanların yaşam hakkının risk altında olduğu yer” ifadelerini kullandı.

‘IRKÇI VE AYRIMCI POLİTİKALARDAN VAZGEÇİLMELİ’

Karpuz sağlıklı bir mülteci politikasının önemine dikkat çekti. Göçün iklim krizi, ekonomik sorunlar, açlık, kuraklık ve politik nedenler gibi pek çok sebebi olabileceğine işaret eden Karpuz şunları dile getirdi: “Göçü önlemenin ilk yanı, savaş politikalarını durdurmak. Ama göçü tamamen durduramayız. Savaşlar olmasa da göçler olacaktır. O yüzden çok uluslu, çok kültürlü düşünmek lazım. Irkçı ve ayrımcı politikalardan vazgeçmek lazım.”

Karpuz, Türkiye’de göçe ilişkin çalışacak bir bakanlık kurulması gerektiğini ifade etti. Eğitimin önemine de vurgu yapan Karpuz, farklılıklara saygı ve çok kültürlülüğün öğretilmesi, karşılaşma alanlarının çoğaltılması gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye’de doğan ve Türkçe öğrenen Suriyeli çocukların geri dönmek istemeyebileceğine dikkat çeken Karpuz, toplumun bir arada yaşamanın metotlarını öğrenmek zorunda olduğunu kaydetti. Karpuz, toplumlar arası bağlar yaratacak politikalar üretmek gerektiğini söyledi.

ETHA

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir