İSTANBUL – Ezilenlerin faşizme ve saldırılara karşı birleşmekten başka çarelerinin olmadığını vurgulayan Partizan Temsilcisi Toğay Okay, “restorasyon” politikalarına karşı devrimi esas aldıklarını söyledi.
Birleşik Mücadele Güçleri (BMG), 4 Şubat 2021 tarihinde İstanbul Kadıköy’de yaptığı deklarasyonla kuruluşunu ilan etti. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Devrimci Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP), Mücadele Birliği Platformu (MBP), Alınteri, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Partizan ve Komün’ün içerisinde yer aldığı BMG, kurulduğu günden bu yana güncel gelişmelere dair birçok eylem ve kampanya düzenledi. BMG bileşenlerinden Partizan Temsilcisi Toğay Okay, yürüttükleri çalışmalara ve siyasetteki gelişmelere dair konuştu.
‘BİRLEŞİRSEK KAZANIRIZ’
Türkiye ve Kurdistan’daki devrimci 8 örgüt ve partiyle BMG’nin kurulduğunu aktaran Okay, çalışmalarını “meşru mücadeleyi esas alan devrimci eylem çizgisi” olarak tanımladı. Temel sloganlarının “Birleşirsek kazanırız” olduğunu söyleyen Okay, “Türkiye’de işçi sınıfı ve emekçiler bu kadar yoksul iken Kürtler bu kadar sefalet içerisinde aç yaşıyor iken ve sürekli devletin imha, inkar ve asimilasyon politikalarına maruz kalırken gücümüzü birleştirmekten ve faşizme karşı birlikte mücadele etmekten başka yolumuz yok” dedi.
BMG’NİN ÇALIŞMALARI
2 yıldır faaliyetlerinin kesintisiz sürdüğünü ve güncel gelişmelere dair birçok kampanya yürüttüklerini belirten Okay, son kampanyalarının ise Kasım ayında yoksulluğa ve sefalete karşı olduğunu kaydetti. Okay, “Açlığa, faşizme, işgale karşı tek yol devrim. Türkiye’de artık herkesin malumu olan yoksulluk ya da sefalet yaşananları anlatmaya yetmiyor. Daha birkaç gün önce küçük çocukların yeterli besini alamadığı için hayatını yitirdiğini öğrendik. İşçi sınıfı ve ezilenler bu gerçekliği her gün yaşıyorlar” dedi.
Okay, İstanbul, Ankara ve Adana’da alanlarda olduklarına işaret ederek, “Mahallelerde bildiri dağıtımları, sesli ajitasyonlar, çeşitli eylem ve etkinlikler, materyallerin dağıtımı ve aynı zamanda ülkedeki gelişen gelişmelerle ilgili Türkiye ve Kürdistan’ın gündemiyle doğrudan ilişkili konularda sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz” diye kaydetti. Çalışmalarıyla iktidar siyasetine karşı toplumsal bir itiraz geliştirdiklerini ifade eden Okay, sorunların çözümünde “restorasyon yerine tek yol devrim”i esas aldıklarını dile getirdi.
‘HALK DEVRİMCİLERİ GÖRMEK İSTİYOR’
Okay, bir süredir “Devrim mümkün ve günceldir” başlıklı paneller düzenlediklerini belirterek, şunları söyledi: “Geriye dönüp baktığımızda Kürt halkının katledilmediği ve buna karşı direnmediği bir gün geçmiyor. Keza işçi sınıfı ve emekçilerin de fabrika önlerinde eylemlerine tanık oluyoruz. Yani aslında toplumun en dinamik ve en derin güçleri sürekli hareket halinde ve doğal olarak bu anlamda devrim buradaki çelişkilerden hareketle halen güncel. Güncel olması yetmez, aynı zamanda mümkün diyoruz. Biz mümkün olabileceğine inanıyoruz ve perspektifimizi ezilenlerin gerçek kurtuluşunun olduğu bir noktaya koyarak, devrimin mümkün olduğunu söylüyoruz.”
Kampanyalarının ağırlıklı emekçilerin yoğun yaşadığı bölgelerde yürütüldüğünü söyleyen Okay, çalışmalarına dönüşün de olumlu olduğunu dile getirdi. Okay, halktan doğru olumlu dönüşlerin “Biz devrimcileri özlemişiz. Devrimcileri daha fazla görmek istiyoruz ve sizin buraya daha fazla gelmenizi istiyoruz” anlamı taşıdığını ifade etti. Okay, kendilerine verilen desteği ileriye taşımak için örgütlenme çalışmalarının süreceğine vurgu yaptı.
KÜRTLER HEDEFTE!
AKP-MHP’nin varlığını yürüttüğü savaşlarla sürdürmeye çalıştığına dikkati çeken Oktay, “İktidar savaşa sarıldığı anda hedef tahtasına Kürtleri ve Kürtlerin kazanılmış haklarını koyuyor. Rojava devrimini boğmaya dönük saldırılar aslında bunu anlatıyor. İşgal saldırıları, AKP-MHP ittifakının hem seçimleri kazanma stratejisi hem de kendisi karşılığında gelişen Kürt ulusunun direnişini ve mücadelesini bastırmak için uygulamaya çalıştığı bir yöntem” diye belirtti. Saldırılara yüz milyarlarca liranın harcandığını belirten Okay, “Yani devlet emekçilerden topladığı bütçeyi, Kürtleri yok etmek ve işgal saldırılarını kendi burjuvazisinin emirlerini yerine getirmek için kullanıyor. Rusya ve ABD emperyalizmden icazet aldığı anda hava saldırılarıyla sistematik bir şekilde o bölgede yaşayan halkları katlediyor” diye konuştu.
TECRİT: DÜŞMAN HUKUKU
Türkiye’nin saldırılarının 21 ayı aşkın bir süredir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecrit ile bağlantılı olduğuna söyleyen Okay, 2013-2015 yılları arasında sürdürülen sürece işaret ederek, “Abdullah Öcalan ile iletişim güçlendiği oranda savaş engelleniyor. Devlet, İmralı’ya yönelik tecridi derinleştirdiği zaman bakıyorsunuz ki Kürtlerin varoluş haklarına ve statülerine karşı bir bütün saldırıya geçiliyor. Yani tecrit ile devletin yaşama geçirdiği Kürt düşmanlığı ve işgal arasında doğrudan bir ilişki var” dedi. Öcalan’a yönelik tecridin aynı zamanda ağrı insan haklarına neden olduğunu vurgulayan Okay, Öcalan’a karşı “düşman hukuku” yürütüldüğünü ifade etti.
ENCU’YE POLİS SALDIRISI
Okay, son olarak 18 Aralık’ta Kadıköy’de yapılan Adalet Nöbeti yürüyüşü sırasında yaşanan polis saldırısı ve HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encu’ye atılan tokada değindi. Okay, şunları söyledi: “Toplumda bazı isimler vardır ve bu isimler bir birey olmaktan başka bir anlam taşır. Örneğin Ferhat Encu, görevi ve siyasi sorumlulukları gereği bugün HDP İstanbul İl Eşbaşkanı. Doğal olarak kendisine saldıran kişi onun bu kimliğini bilerek saldırıyor. Saldıran polis, Encu’nün temsiliyetinden hareketle aslında Kürtleri temsil ettiğinin de farkında. O yüzden Encu’ye atılan tokat aslında Kürt halkının iradesine, özgürlük talebine ve siyaset yapma hakkına yönelik bir saldırıdır.”
Kaynak: Ma