ABD ve NATO, KCK ile PKK’nin KDP’lileşmesini istemektedir / Sinan Dersim

ABD ve NATO, TC devletinin Kürtlere dönük yürüttüğü sömürgeci ve soykırımcı siyasetini, saldırılarını desteklemektedir. Çünkü bir yerde mevcut TC devleti ABD’nin onayladığı, NATO’nun uygulama sorumluluğunu üstlendiği Birinci Dünya savaşının ortaya çıkartmış ve İkinci Dünya savaşının da pekiştirmiş olduğu siyasi sınırları esas almakta ve korumaktadır. Bu siyasi sınırların da Kürdistan’ı dört parçaya böldüğünü, Kürtleri yok sayarak Kürdistan üzerinde soykırımcı bir egemenliği değişik devletler tarafında kurulmasını kabul ettiğini biliyoruz. Dolaysıyla TC devletinin Kürdistan üzerindeki sömürgeci-soykırımcı egemenliği ABD ve NATO tarafından benimsenmektedir.

Daha doğrusu Kürdistan’ı parçalayan bu sömürgeci-soykırımcı egemenliğin TC tarafından yürütülmesinden memnun olmaktadırlar. Bu doğrultuda da destek vermektedirler. Temel duruşları destek yöndendir. Hem TC devletinin Kürdistan’da sömürgeci-soykırımcı bir güç olarak kurulmasını onaylamışlar hem de bu gücün ikinci dünya savaşından sonra NATO içine alarak güvenliğini üstlenmişlerdir. Bu sorumlulukları gereği TC devletinin Kürt soykırım zihniyet ve siyasetine destek vermektedirler. TC devleti de bundan yaralanarak he Bakure (Güney) Kürdistan’da soykırımcı saldırılar yürütmekte hem de aynı saldırıları Rojava(ortabatı) ve Başure(Kuzey) Kürdistan’a dönük işgal ve ilhak saldırıları biçiminde sürdürmeye çalışmaktadır. Esas itibariyle burada zihniyet ve siyaset olarak ortaklık vardır.

Peki, hiç ayrılık yok mu? Kuşkusuz var. Mesela, siyasetin yürütülüşünde zaman zaman ayrılıkları çıkıyor. Daha doğrusu bu durum söz konusu devletlerarasında ekonomik ve siyasi çıkarlar açısında çelişki ve çatışma yaşamalarına vesile oluyor. Yani ABD ve çeşitli NATO devletleri, TC devletinin Kürtlere dönük sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyaset yürütme durumunun ortaya çıkardığı zorluklardan, engellerden çıkar sağlıyor, yaralanıyorlar. Dolaysıyla söz konusu TC siyasetini Kürtlere dönük çatışmaya daha çok sevk ederek zorlanmasını, kendilerine muhtaç hale gelip Türkiye’nin imkânlarını bu devletlere çıkar olarak daha fazlasını sunmasını sağlamaktadırlar. Tabii bunun kapitalist, devletlerarası bir çıkar çelişki ve çatışması olduğunu biliyoruz.

Bunun yanında diğer bir farklılık şöyle ortaya çıkmaktadır: TC devleti zihniyet ve siyaset olarak tamamen Kürt’e ait her şeyi yok etmek isterken, ABD ve NATO, Kürtlüğün bu düzeyde yok edilmesinin zihniyet ve siyasetini olduğu esas almamaktadır. Çünkü bu kendi çıkarına olmamaktadır. Farz edelim ki Kürtlük tümden yok edildi, asimile edilerek Türkleştirildiler, Farslaştırıldılar, Araplaştırıldılar. Bu durumda ortada Kürt kalmadığından, Kürt sorunu da olmayacaktır.

Böyle bir durumda ne olur? Kürtlerle, Türkiye-Suriye-İran-Irak arasında herhangi bir çelişki ve çatışma kalmaz. Böyle olunca da ABD, NATO ve diğer devletler için söz konusu çelişki çatışmadan yaralanma, bunun üzerine ekonomik ve siyasi çıkar inşa etme imkânı ve fırsatı ortadan kalkar. Çünkü; Kürt sorunun varlığından ve bu temelde Kürtlerle, Türkiye-İran-Irak-Suriye arasındaki çelişki ve çatışmalardan ABD, NATO devletleri, Rusya, diğer bütün dünya devletleri ekonomik ve siyasi çıkar elde etmekte, faydalanmaktadırlar. Çünkü bu çelişki ve çatışmalar, Türkiye-İran-Irak-Suriye gibi devletleri zorlayıp zayıflatmakta, onları daha çok dış desteğe mahkûm bırakmakta, böylece daha fazla işbirlikçi hale getirip ABD’den, NATO’dan destek almak zorunda bırakmaktadır. Bunun içinde tabii bir sürü taviz vermektedir. İşte ABD ve NATO bu tavizi alabilmek için söz konusu çelişki ve çatışmanın varlığından yanadırlar. Kürt sorunun çözümünü istememektedirler. Kürt sorunu çözülürse kendi ekonomik-siyasi çıkar alanları kaybolmaktadır. Kürt sorunu var olur ve bu temelde Kürtlerle, Türkiye-İran-Irak-Suriye devletleri arasındaki çelişki ve çatışma sürerse bu çelişki ve çatışmadan söz konusu devletler çıkar sağlamaktadırlar. O nedenle Kürtlerin tümden yok olmasını ABD ve NATO gibi güçler istememektedir.

Peki, neyi istemektedirler? Bir yandan Kürtlerin tümden yok olmasını diğer yandan da Kürtlerin tüm Kürdistan’da birlik içinde, özgür ve demokratik bir sistem kurmalarını istememektedir. Böyle bir sistem kurulunca da Kürtlerle diğer devletlerarasındaki çelişki ve çatışmalar ortadan kalkar. Onlar hep Kürt sorununun varlığını, bu sorunun temelinde Kürtlerle, Türkiye-İran-Irak, Suriye devletleri arasında çelişki ve çatışmanın varlığını istemektedirler. Hem söz konusu devletlere dönük politikaları hem de Kürtlere dönük politikaları bu biçimde oluşmaktadır.

ABD ve NATO’nun ‘’KCK stratejisi’’ bu esaslar üzerinde oluşmuştur ve hala da devam etmektedir. KCK’ye dönük politikaların esasında TC devletine destek verme vardır. Esas itibariyle TC’nin her türlü sömürgeci soykırımcı-işgalci-ilhakçı saldırıları desteklenmektedir.

Bu desteğe rağmen, TC’nin Kürtleri tümden yok etme amacıyla tam uyumlu değillerdir. TC gibi Kürtlerin tümden yok olmasını değil de Kürtlerin özgür, demokratik, düşünce ve iradelerinin, dolaysıyla örgüt ve eylem güçlerinin yok olmasından yanadırlar. Yani KCK’yi istememektedirler. Çünkü o özgür Kürt iradesini ifade etmektedir.

Peki, KCK’ye dönük istemleri nedir?KCK’nin de KDP’lileşmesidir. KCK’ye karşıdırlar. Dolaysıyla TC Devletinin PKK ve KCK’ye dönük yürüttüğü imha ve tasfiye saldırılarına tümüyle destek vermektedirler. Bu saldırıda TC devleti PKK ile KCK’yi tümden yok etmek isterken, ABD ve NATO gibi güçler ise tümden yok olma değil de KDP’ye dönüşmesini istemektedirler.

KDP’lileşmek ne demektir? Kürt ulusal birliği yerine aile-aşiret çıkarları temelinde hareket etmek demektir. Bölgesel-parça çıkarları doğrultusunda hareket etmek demektir. Özgür Kürt varlığı, birliği, bütünlüğü ve iradesi yerine, işbirlikçi, teslimiyetçi, çıkarcı bir politika yürütmek demektir. Yani bugünkü KDP ile AKP-MHP arasındaki ilişki ve ittifakı kabul eden bir zihniyet ve siyasette sahip olmak demektir. Bugün AKP-MHP faşizmiyle bu düzeyde ittifak yapan siyasetin Kürt birliğine, Kürt özgürlüğüne, Kürt demokrasisine, Kürtlerin diğer demokratik güçlerle ilişki ve ittifakına karşı olduğu açıktır.

KDP neyi temsil etmektedir? Kendi aile hanedan çıkarları için bütün Kürt imkânlarını seferber etme, Kürdistan’ın ulusal demokratik değerlerini satma, AKP-MHP faşizmi gibi en gerici, en diktatör, en çok Kürt düşmanı, soykırımcı güçle çıkar temelinde ilişki ittifak kurmak, onu temsil etmek demektir. İşte ABD ve NATO’nun KCK ajandası bundan oluşmaktadır. KCK’yi de KDP gibi işbirlikçi, teslimiyetçi, Kürt özgürlüğünü, demokrasisini, varlığını ve birliğini reddeden bir zihniyet ve siyasette çekme çabasıdır. KCK’yi KCK olmaktan çıkarmak, dönüştürmek, KDP’lileştirmek, böylece ABD ve NATO’nun çıkarları doğrultusunda hareket eden bir Kürt gücü haline getirmektir. Böyle bir siyaseti stratejik ve taktik düzeyde yürüttükleri son derece açıktır.