Açlığa, yoksulluğa, özgürlük yoksunluğuna karşı BMG / Oya Açan

Dünya çapındaki krizin etkisini iyice hissettirdiği yeni yıla zamlarla girdik. Zaten ömür boyu soyulan, hayatları ve gelecekleri karartılan işçi ve emekçiler daha da dibe itildi. Yeni vergilerle, yoksuldan alıp patronlara aktarılan yağma ve peşkeşle semirdikçe semiren bir avuç para babası açık denizlerde gemisini yürütmenin konforunu sürüyor. Demagoji ve propaganda savaşında hınk deyicisi medya organları ve televizyon kanallarını kontrol eden faşist blok “asgari ücreti” artırdık diye övündü durdu. Yandaşlar başta olmak üzere burjuvazinin kolektif çıkarları lehine alınan ekonomik kararlar parayı daha ertesi gün pula döndürmüş ne gam…

Yağma ve talan toplumun her kesimini pençesine almış durumda. Tarımda küçük üretici adeta can çekişiyor. Emperyalist tarım tekelleri ve yerli kapitalistler kazansın diye köylünün geçimlik ürünlerini ekmesi yasaklandı. Kota konuldu, ekip biçmekten vazgeçmesi, topraklarını terk etmesi amaçlandı.

Adaletsizlik, kapanmayan toplumsal bir yara durumunda. “Adalet nöbetleri” çaresizlik içindeki kayıp yakınlarının, evladının cenazesine olsun ulaşmak isteyen acılı annelerin, Şenyaşar ailesi gibi göz göre göre yapılan katliamların faillerinin yargı ve siyaset eliyle kollanmasına isyan edenlerin eylem biçimi halinde.

Öte yandan toplumsal çürüme hemen her kesimi sararak yaygınlaşıyor. Yoksul semtlerde ve Kürdistan illerinde, uyuşturucu kullanımı ve fuhuş bir kirli savaş stratejisi olarak toplumun en ücra köşelerine kadar bulaştırıldı… Yoksullaşma ve işsizlik cenderesi kadar, dışarda intihar içerde katliam tamamlıyor bu dehşet tablosunu. Sınır tanımayan Kürt ve mülteci düşmanlığı adeta genlerden fışkırıyor. Hapishanelerden gencecik insanların, hasta tutsakların cenazeleri çıkıyor. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları hız kesmiyor. Zincirlendikleri “kutsal aile”ye, tıkıştırıldıkları tarikat yurtlarına isyan söze ve eyleme dökülemediği yerde genç intiharlarına yol açıyor. Hemen hemen herkes bütün bu insanlık dışı hoyratlıktan bir çıkış yolu gösterecek öncüler arayışında.

Birleşik Mücadele Güçlerinin, “Zamlar iptal edilsin, insanca ve onurlu bir yaşam, iş ve özgürlük istiyoruz!” başlıklı kampanyası işçi-emekçi geniş halk kitlelerinin yaşamını ilk elden etkileyen bütün bu yoksulluğa, zulme ve özgürlük yoksunluğuna yanıt olmayı, bu öfkeyi harekete geçirmeyi hedefliyor. İnsanca, onurlu bir yaşamı hep birlikte, aynı mevzilerde birleşerek, rejime karşı ortak vuruşlarla kurabileceğimizi söylüyor. Katmerlenen kapitalist sömürü ve faşist terör altında ezilen milyonlara sokağı gösteriyor. Üretimin durdurulmasını, hayatı işlemez hale getirecek grev, genel grev gibi sonuç alıcı mücadele biçimleri öneriyor.

Onlara ne yaşadıklarını anlatmamız gerekmez, elzem olan, ne yapacaklarını, bunun yolunun nereden geçtiğini göstermemiz. Bu da ancak onların derinliklerine kadar nüfuz etmeyi şart koşuyor. Fabrika önleri, sanayi havzaları, semtler, kentlerin ana arterleri, üniversiteler kitle öfkesinin ve potansiyelinin ortaya çıkacağı/çıkarılacağı eylem alanlarıdır.

Hayat pahalılığını, işsizliği, yoksulluğu, yaşam koşullarının kötüleşmesi ve yaşamın emekçiler için çekilmez hale gelmesinin bütün sonuçlarını her gün her dakika yaşayan işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlara, onlarda eylem arzusunu ve zorunluluğunu tetikleyip harekete geçirecek şekilde dokunabilmeyi bilmeli, bu kitlesel öfkenin eylemin eğitici okyanusuna dalmasını örgütleyebilmeliyiz.

Bu kadar derin bir yoksullaşmanın üstesinden nasıl gelecek bu faşist rejim, gelebilecek mi?

Aş-iş ve özgürlük diye haykıran böylesine büyük bir kitlesel öfkeyi nasıl bastıracak, bastırabilecek mi?

Zor, baskı ve şiddet araçlarını katmerlendirerek bastırma yoluna gidecek elbette. “Bunca yoksulluk varken” baskı, yasak, hapis, işkence ve zulmün en katmerlisini yaşamış insanlara bundan fazla ne yapabilir ki?