Bu mesajlar kime? / Sinan Dersim

‘’Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından bir dizi paylaşım yaptı.

Demirtaş paylaşımlarında şunları kaydetti:

BİZİM İÇİN İLKESELDİR: “Demokratik siyasette ısrar ve barış politikası, bizim için ilkeseldir. Kimse geri adım atmamızı beklemesin. Her koşulda ilkelerimizi savunacak, halkın demokratik çözüm ve barış isteğini tüm olanaklarımızla, gür sesle söylemeyi sürdüreceğiz. Faşizmi yıkacak, mutlaka kazanacağız.

YAFTALANMAYI GÖZE ALIYORUM: Milyonların sessiz barış çığlığını hücremden duyuyorum, halkın duygularının tercümanı olmaya çalışıyorum. Elbette bunun bedelleri oluyor. Mahallenin “delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi” ya da karşı mahallenin “teröristi, katili” olarak yaftalanmayı göze alıyorum.

TARİH HEPİMİZİ YARGILAYACAK: Konforlu alanlarından “siyaset” yapanların çıtları çıkmasa da, tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Tarih hepimizi, söylediklerimiz ve sustuklarımızla yargılayacak bir gün.”

Bu alıntıyı köşemize taşımamızın nedeni Selahttin Demirtaşla (niyetimiz) polemik ya da tartışma içine girmek değildir. Ancak HPG ve YJA-STAR güçlerin mezitli fedai eylemini sahiplenmesinden sonrasında bu mesajların gelmesi haliyle insanı düşündürmektedir. ’Mahalenin delisi,karşı mahalenin terörsitti yaftalansam da’’ mesajı kimedir. Kürt özgürlük hareketine mi bu mesaj! Eğer mesaj kürt özgürlük hareketine ise, biz kürt özgürlük hareketini tanıyoruz ve takip ediyor, biliyoruz. Kürt özgürlük hareketine bu mesajı atmana gerek yok. Senin hesabın kürt özgürlük hareketiyle olmamalı, seni o hücreye tıkatanlarla olmalıdır. Bu mesaj da anlıyoruz ki Selahtin Demirtaş neden o hücreye atıldığını hala tam anlamış değil, bilince çıkarmış değil. Önerimiz hangi faşist intikamla o hücrede rehin tutulduğunu bir daha düşünmesini isteriz.

Barış diyorsun peki barışı kim katlediyor, kim barış istemiyor’ TC. Cumhuriyet kurulmadan önce Koçgiri süreciyle başlayan ve 100 yıldır bu katliamlara maruz kalan ve yaşayanlar mı barış bozucu, yoksa Lozana görüşmelerinde biz’ türklerin kürtlerin cumhuriyetiz’ diyen ırkçı tekçi cumhuriyet faşist kurucuları mı dır?  Yüzyıldır kürtler katlediliyor, ağır asmilasyonla türkleştiriliyor peki buna karşı çıkmak ‘barışa karşı mı gelmektir, öz savunma düzeyinde kendini korumak ve misilemede bulunmak barışı mı bozmakmıdır? ’Bir kere bıçak altı masaya yatırılmışın, kurtuluşunu koyun olmakta bulmuyorsan elbet bıçak altı yatmaya karşı çıkacaksın, karşı koyacaksın. Bu bıçak altı duruma karşı direnme ne zamandır ki barışı bozmak oluyor,bozmak sayılıyor? Bir kere bilinmelidir ki sömürgeci fasist devletin barışta anladığı koyun olup, kasap hüneriyle dilim dilim kesmesine karşı çıkmamaktır. Bugün bunu canlı yaşıyoruz. İşte direnmeyi ‘teröristlik’saymaktadır. Hergün dağı taşı, sivil insanı öldürmesi bundandır. Dille pelensek edilen ve dillerde düşürülmeyen o ’barış’’ kelimesi bıçağı elinde bulunduranın tarafında kesilmeye razı, rızalık gösterilmek olduğunu yüzyıldır yeteri kadar tecrübe ettik. Hala bunları bile  yazamak abestir. Bunları köşemize taşıyıp tartışma duruma gelmek gerçekten ayıptır. Hele kürdistan toplumu adına siyaset yapanların bu tartışma içine girmeleri de her yönüyle üzücü bir durumdur.

Sayın Abdullah Öcalan’ın barış görüşmelerinde heyetin. Bu barış görüşmelerinde  bilinçli sonuçlara varılmaması Selahtin Demirtaş açısında üzücü bir durumdur. Bu görüşmeler esnasında Sayın Abdulah Öcalan’ın uyarılarını bizzat dinlemiş, dışarıya yansıtandı. Bu barış görüşmeleri tuzaktır, kapıdan bana gelen mektup kaç yerde imzalandıktan sonra ulaşıyorsa ve bu görüşmelerin altında imza yoksa ve resmiyet düzeyi gelişmiyorsa, fazla umutlanmamalı uyarısını her görüşmede dile geldiğine tanıktır. Bu uyarılarla birlikte, karşılıklı yasal düzenlemeler ve ulusal, ulusalararası heyetlerin gözetimine görüşmeler dönüşmese, görüşmeler akamette uğrarsa sonuç hepinizi yargılamaya götürür ve büyük katliamlara dönüşebilir ve herkes hesabını buna göre yapsın demesinede tanıktır. Herkes rolünü doğru dürüst oynasın,kimse kimsenin rolünü çalmasın. Benim rolüm ‘devleti Demokrasiye duyarlı kılmaktır’ HPG ve diğerlerin rolü farklıdır rollerini oynamalıdır uyarısınıda aktaran kendisidir.

Sayın Abdullah Öcalan’ın barış görüşmeleri sürecinde türk devletin nasıl savaşa hazırlandığını görerek gerillanın kale kol ve karakoların kurulmasına seyirci kalmasını eleştirilerine de tanıktır. Bizaati heyet olarak bu uyarıları kamoyunan yansıtan heyettiniz. Böyle olduğu halde şimdi kalkıyorsun kendini barışçı, fedai eylemini sahiplenenleri barış ve demokrasi için provaksyon sayıp, kınamanızı insan nereye oturtmalı? TC faşist devletin ne kadar oyun kurucu olduğunu, yeni oyunlarla soykırımcı olacağına dair yakıcı uyarıları bizzat Sayın Öcalan size ve siz heyette hazır olanlar yapmıştır. Mehmet Tunç, Cizre, Sur katliam sebebini sadece devlette yüklememiş ‘bu katliamlarda kendi eksikliğinizi görmediniz, Böyle olmayabilirdi” diyerek içine girilen yalnış, yanılgılı, sahiplenmeme durumları eleştirmiştir. Peki tüm bu uyarılar  eleştiriler zamanında ne kadar dikkatte alındı. Elbette yeteri kadar  dikkatte alınmadı, bilince çıkarılmadı ve devletin o oyun kurucu özelliğ bilsinse de barış görüşmelerin rehavetiyle bu uyarıların aydınlatıcı ışığı altında hareket edilemedi, tedbir geliştirilemedi. Sonuç hepimizin tanık olduğu ağır katliamlar gidiş oldu. Kendi tedbirini alın uyarısı öylesine bir uyarı sayıldı, yaklaşıdı. Bu eksiklik nedeniyledir ki kimi dostlarımız hala Sayın Öcalan’ın  ne yapmak istediğini tam anlamış değil, anlamaktan zorlanıyorlar. Stratejik ittifak güçlerimiz olan bu yoldaşlarımız  bu yanılgılı yaklaşımlarımızdan ve Sayın Abdullah Öcalan’ın barış politikasını doğru sahiplenmemden ve uygulayıcısı olamamdan kaynaklı kuşku içindedirler. Ya Sayın Abdullah Öcalan yarın kalkar yene barış çağrısı yapsa sonuç dün yaşadığımız gibimi olur acaba diyerek faşizmi yıkma temelinde ki ittifaklaşma çabalarına acabalı yaklaşabilmektedir. Halbuki Sayın Öcalan’ın barış politikasının öz ifadesi özgürlüktür. Bu ayan-beyan ortadadır. Tek kürtlere  değil, tüm  ulus-devletli toplumlarda zarar gören herkese özgürlük isteyen barış politikası ısrarı içindedir. Bunu temel ahlaki poltik ilke saydığındadır ki 24 yıl ağır tecrid koşularında her gün ölümden ölüm beğen faşist terör uygulamasına maruz kalmaktadır. Boşuna bana altın dolu tepsi olarak devlet kendini sunsa da ben  elim tersiyle iterim dememiştir. Komünalizmde vazgeçmem demiştir. Bu ideolojinin mimarı ve onun fedai duruşu içinde olmayı bilenler ve hayatını bu ideolojiye gore adayan ve yaşamını bu ideolojinin politkasını doğru uygulamak, pratikleştirmek için dağda bayırda ve her yerde eli yıldır direniş içinde olan direnişçileri ‘konformistlik,barış istememek, demokratik siyasetti istememekle‘’ suçlamak ne kadar doğru ve adildir. Bu soruyu Selahttin Demirtaş ve Kürt özgürlük mücadelesini takip eden etmeyenlere bir daha sormak isteriz.

Amacımız Sayın Selahattin Demirtaş’a laf yetiştirmek değildir. Bu çıkış ve açıklamalara karşı susmayı ahlaki bulmadığımız için yazma ihtiyacını duyduk. Belki bir hatırlatmada katkımız olur diye yazdığımızın bilinmesini isteriz. Lafı uzatmak istemiyorum. Sayın Selehattin Demirtaş Kolombiya’da ki barış görüşme ve sonuçlarını eğer okumuşsa bir daha okumasını öneririz. Barış sonrasında %60 kolombiya topraklarında  FARC hakimiyetine karşın tek tek önderlerinin barış anlaşması sonrasında (silah bırakma ardında) nasıl  katlediklerini görmesini salık veririz. Barış kelimesi kullanmak güzelde en çok barışı katledenlerin katliamcı faşist emperyalist sömürgeci  güçlerin olduğunu bir saniye de olsa akılda çıkarırsak yalnış barış savuncusu duruma düşeceğimiz/ düşüleceği Kolombiya örneğinde anlamak,görmek gerekir. Bir saniye bu anlamada şaşılırsa işte o zaman Sayın Demirtaş’ın Mahallenin “delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi” ya da karşı mahallenin “teröristi, katili” olarak yaftalanma durumlara düşer.Bunu göze alıyorum demesine gerek yok, zaten sonuç  oraya gider.

Sinan Dersim

1.10.2022

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir