DBP demokratik modernite çizgisinde kendini görüyor mu? / Sinan Dersim

Demokratik modernite, öyle bir anlık değildir. Devletçi iktidar paradigması devrimi şöyle tariflerdi: Uzun bir evrim dönemi ardından devlet yıkıp devlet kurmayı ifade eden kısa süreye devrim deniliyordu. Halbuki orada hiçbir nitelik değişimi yoktur. Dolaysıyla ne öyle evrim ne de öyle devrim tanımlanabilir. Doğru olan nitelikteki değişimdir. Bu da devrimi ifade etmektedir. Nitelik değişimin çokluğu ya da azlığı önemli değildir. Burada önemli olan değişimin karakteridir, niteliğidir, nitelikli değişim olup olmadığıdır. Değişim nitelik düzeyinde ise az da olsa o bir devrimci değişimdir. Dolaysıyla var olanı yıkmak için mücadele nasıl bir süreklilik arz ediyorsa her adımda alternatifini inşa etmek, çözümü, çareyi bu temelde inşa ederek geliştirmekte devrimseldir. Yani adım adım kendini geliştirmek, öz gücüne dayanmak burada önemli bir mücadele tarzı olarak ortaya çıkmaktadır.

Demokratik Modernite çizgisi zafer çizgisidir

Tabii böyle bir yaklaşım devrim ve devrimci mücadeleyi konjonktürel olarak ele almaz. Uzun devrim ardından devleti yıkıp yeni devleti kurmaya nitel değişiklik ve devrim diyen anlayış konjonktüre çok önem verir. Somut şartların somut tahlilini çok fazla abartır, esas alır. Kendisini oraya dayandırır. Fakat devrimi salt eskiyi yıkmak olarak ele almamak gerekir, Böyle ele alırsa devrimi kendi içinde dondurur. Devrimi yıkmak kadar, inşa olarak da ele almak gerek. Yani yeniyi adım adım inşa etme olarak ele almak doğru olandır. Devrimsel özün zihniyet, yaşam tarzındaki değişiklikleri öngören, yeni yaşamın inşa edilmesini hedeflemek ve bunun zihniyet ve yaşam tarzındaki değişiklikler, inşa etmek hedef olmalıdır. Bu hedef içinde yirmi dört saat devrimci görevleri yerine getirme temelinde kendini çalışır durumda tutmak ve her koşulda devrimci mücadele yürütmek, devrimci gelişmeyi sağlamak asıl çaba kararlılık olmalıdır.

Kuşkusuz somut şartların tahlilini hangi yöntemle, nasıl mücadele edeyim diye yapar. Ama mücadele edip etmemeyi somut şartlara bağlamaz. Mücadelenin yol yöntemlerini bulmayı somut şartlara bağlar. Ama her şart ve koşulda her zaman devrimci mücadele etmenin ve devrimci değişimi geliştirmenin imkânları vardır. Onu bulup değerlendirmeye devrimci ustalık olarak bakmaktadır. Bu da devrimi belli bir konjonktüre bağlı ele alan değil, her koşulda devrimci mücadele yürütüp devrimci gelişme sağlamayı öngörmektedir. Bu, bizi nereye götürür? Konjonktürün elverişli olmasına, imkân ve fırsat sunmasına değil, somut şartları, konjonktürü kendi çabanla elverişli hale getirmeye, dahası kendin imkân ve fırsat yaratmaya ve her koşulda, her zaman mücadele etmeye götürüyor ki bu da kendine güvenmek, öz gücüne, öz örgütlülüğüne güvenmek anlamına geliyor. Çareyi kendinde bulan, öz gücüne, öz örgütlülüğüne güvenen, devrimci mücadeleyi ve devrimci gelişmeyi bunlara dayandıran bir hareket her zaman, her koşulda devrimci mücadele yürütme ve devrimi adım adım geliştirme imkânı ve fırsatı bulur. Kendisi yaratır. Koşullar zorsa zorluklara dayanır. Zor koşulları yener. Engelleri aşar. İmkânlar, fırsatlar fazlaysa onları disiplinli bir şekilde devrimci gelişmenin hizmetine en etkili bir biçimde sunar. Yani devrimci dinamizmi kendi içinde yaratır. Başkalarına yaslanma, yaslanan değil hayatin her alanında devrimci ahlaki politik toplum inşacısı, zihniyet çalışması içinde olur, kalır.

Dikkat edilirse bütün hata ve eksikliklerine rağmen söz konusu çizginin Kürdistan’daki asgari uygulamaları bile önemli gelişmelere yol açmaktadır. Dünya gericiliğini arkasına alan AKP-MHP faşist diktatörlüğünün her türlü imha ve tasfiye saldırısına rağmen direnebilmekte, ayakta kalmayı başarabilmektedir. Zafer iddiasını ve umudunu her zamankinden daha fazla güçlü kılmaktadır. İktidarcı ve devletçi hareketlerin onlarca kez yenilip ezileceği ortamları yaşamasına rağmen Kürt özgürlük hareketi yenilmemekte, zafer iddiasını daha çok korumaktadır.

  • DBP BMG içinde ki temsilini öz örgütlülük güçlerini, öz güce uygunluk temelinde ele alırsa, doğru devrimcileşme çizgisine ve demokratik modernite çizgisine yakın duruyor/durmak için çaba içindedir denilmeyi hak eder. Yok bu değilse temel ilkesi olan ‘halkın, halkların öz örgütlülüğünü esas alır, meşruluğu’’ ilkesinde ayrı parlametarist ve egemen ulus siyasetin legal partici durumuna düşerse ve şimdiye kadar düştüğü bu yanlışı(en azında kişi olarak ben böyle değerlendiriyorum, DBP böyle değerlendiriyor mu bilemiyoruz.) devam eden durumda kalırsa DBP’nin öz varlık sebebi kendiliğinde sorgulanmış olur. Haklı olarak DBP güven vermez/güven vermekte uzak kalan eleştirilen, benimsenilmeyen dar ve çatıda ibaret kalan örgüt/örgütleme olarak nitelendirilen olur ve bu nitelenme ile birlikte kitleler DBP’de hep mesafeli duruma düşer, DBP’ büro düzeyini aşmamış parti kalır.

Eğer öneri hakkımız varsa önerimiz odur ki DBP kongreye giderken 2007 den bu yana ne kadar egemen sınıf particilik sağcı anlayışına kaydığını ne kadar demokratik modernite çizgi ısrarında durup durmadığını sorgulamasını yapacak şekilde kongresini ele almalı çıkışını bu eleştiri özeleştiri temelinde yapmalıdır

Bu yazı vesilesiyle DBP’nin 6. Genel Kongre çalışmalarına emek veren/verecek olan tüm arkadaşlara şimdiden başarı dileklerimizi belirtiyoruz.