Tabiî ki AKP-MHP ve Milet ittifakına ve HDP’ dışı arayışçı sol, muhafazakâr reformist kesimleri sanırım hayal kırıklığına uğratmıştır. Böylesine güçlü sahiplenme olacağını tahmin etmemişlerdi. Bu çalışmada emeği geçen her bir HDP’li ve katılım sağlayan HDP taraftarını selamlamak gerek. İstanbul Kongresi Faşizme karşı tutum duruşu oldu. Baskılarınız, zulmünüz örgütlü duruşumuzda bize geri artırmaz kararlılık dışa vurumu oldu.
Peki, bundan sonra bu mesaj nasıl doğru pratikleşirse kongre tam sonucunu yakalamış olur? Elbet kendi olma bilinci ve öz güç güveniyle hareket ederse. Yani devlet dışı topluluklar partisi olmayla, Radikal demokrasideki ısrar tutum içinde kalırsa.
HDP’nın en büyük seçeneksizlik sorunu kendi olmayla ilgilidir. Ne kadar farklılıklara dayalı iç iradeli demokrati kbuluşma, pratikleşme, o kadar özgür ruhta buluşma HDP’yi HDP’leştirecektir.
HDP topluluklar partisidir dedik. Böyle olması HDP’nin demokratik çoğulculuk zenginliği açısında oldukça olumlu avantajlı durumdur. Ama her olumluluk olumsuzluğu da bağrında taşımaktadır. Her örgüt ve topluluğun fiziki yapısı aynı düzeyde değildir. Bu da dezavantajdır. Hatta şahsiyet anlamda temsili tekliği de HDP’de vardır. Böyle olduğu için buna göre iç demokrasisini gözetmek zorundadır. Bu gözetilmez, hafife alınırsa HDP kendi oluş değerinde uzaklaşmış olur. Bunun için, birincisi HDP’nin fikriyatında buluşma, İkincisi HDP’yi kendi örgüt aracı haline getirmemek esas demokratik özgürlükçü ortak yaklaşım olmalıdır. Birey ve örgüt temsiliyle HDP’nin çalışma alanlarında çalışabilme olgunluğunu göstermek HDP’yi HDP yapar. Ait olduğu örgüt, topluluk içinde kalma, temsil düzeyiyle HDP’de çalışma HDP’yi HDP yapar. Yani birisi hancı, birileri handan konaklayıcı olursa HDP olmaz. HDP oluş değeriyle kendilik düzeyine kavuşmaz. Herkesin kendine göre HDP’si olur. Ama HDP kendisi olmaz.
Peki, şimdiye kadar bu şekilde mi yürüdü? Elbet bu şekilde yürümedi. Yürümediği içinde birilerin ayrılığına, birilerin pasif duruma düşmesine, birlerin istifacılığına kadar varılmış oldu. Bazen de kişi odaklı örgüt durumuna düşüldü ve klasik devlet particiliği derekesine geldi. Öz olan topluluklara dayalı bilinçte kaymalar yerini devletin particiliğine kayıldıkça, HDP özgür seçenekli topluluklar sisteminde, tekli devletli particilik duruma düşüşü yaşar hale geldi. Bu düşüş yalnız HDP’yi zayıflatmadı, bir o kadar içinde barındırdığı topluluk, örgüt, bireyleri de zayıflattı. Bazı durumlarda yerini bulmayanlar kendini dışarıda bulmuş oldular. Ne kadar İktidar particiliğine doğru adım, bir o kadar zayıflayan HDP gerçekliği gelişmiş oldu. Gelişen bu durum devrimci, demokrasi güçlerin, yurtsever hareketin daralması zayıflamasını da getirdi. Çünkü bu güçler HDP içinde olalım derken, kendi varlık oluşlarını unutmuş, HDP’ye iltihak eden duruma getirmişlerdir. O bilinen seçim aday olumsuz rekabetçiliği bunun sonucunda gelişivermekteydi. Bu sonuç rekabetçiliği geliştikçe kendilik bilinci, kim yönetim olur, kim meclise girer klasik devlet particiliğin güç yarışı, güç kavga durumun zuhur etmesini getirmiştir. Bu durum HDP’nin oluş felsefesinden uzaklaşmaktan başka beşe değildir. Hala da seçimleri önemseme, seçim partisi gibi yaklaşım hâkim yerde duruyorsa ve bu zihniyet aşılamamış ve canlıcılığıyla yerini muhafaza ediyorsa, öz güç, öz yeterlilik ve devlet dışı kalma bilinç eylem kararlılığından ısrar zayıflığındandır. Bu ısrarda durulmamasındandır.
HDP ana bal arısıdır. Taşıyıcı olanlar ana bal arı anasını beslemeyi esas aldıkça HDP’nin beslenip büyüceği hiç bir zaman akılda çıkarılmamalıdır. Mesela HDP’de Kürt örgütlülüğün hâkimiyeti vardır denilmekte. Denilende doğrudur. Ama pratik böyle olmak zorunda mıydı? Elbette böyle olmak zorunda değildi. Kürt örgütlülüğü HDP de önce vardır, HDP’de daha gelişkindir. Böyle olduğu halde Kürt örgütlülüğü kendi olma ve çalışma yerine HDP içine girme, çalışmayı öne çıkarmıştır. Bu durum Kürt örgütlülüğünü güçlendirme yerine daha bir zayıflatmaya neden olmuştur. Kendini çalışır durumda tutsaydı, HDP içinde örgüt temsil düzeyiyle hem HDP’nin felsefik öz oluş yolunun açılmasını sağlamış olurdu, Hem de kendinden kaynaklı HDP’ye yapılan baskıların yaşatılmasına sebep olmazdı. Halkların HDP’si olma yolunu sonuna kadar açmış olurdu. HDP’nin demokratik gelişimi, Kürt örgütlülüğün demokratik gelişimiyle orantılıdır.Ne kadar Kürt örgütlülüğü Kürdistan özelinde demokrasiyi geliştirirse Halkların öz örgütlülüğü de bir o kadar demokrasisini geliştirmiş olur. Kürt örgütlü güçleri tam bunu algılamadı. Algılamayınca pratik olarak tüm toplum çalışmalarını bırakarak, HDP’cilik particilik durumuna düşmüş oldular. Bu düşüş diğer HDP bileşenlerinde de ben nasıl yerimi alırım, nasıl HDP’nin devlet tarafından doğan nimetlerinde yararlanırım düşünce rekabetine yol açınca HDP özünden çok farklı bir kulvara kaymış oldu. Bugün AKP-MHP Faşist rejimin bu kadar at koşturması bu eksik, yanlış yaklaşımların fırsat vermesiyle ilgilidir. Yoksa AKP-MHP’nin çok hünerli oluşundan değildir.
DTK, DBP olarak kürt sivil demokratik örgütlülüğü zaten vardır. Dikkat edilirse bugün gelinen aşamada Kürdistan da bu örgütlülükten ziyade HDP’nin gölgesi hâkimdir. Demokratik Toplum Kongresi tüm ulusal güçlerin toplamından ve iradesinde oluşan kongre örgütüdür. Peki, böyle olduğu halde, böyle mi çalışıyor. Tabii ki böyle çalışmıyor. HDPli olarak çalışıyor. Kongre çalışma yerine HDPli gibi çalışmayı önceliyor. Hâlbuki DTK Kuzey Kürdistan toplukların öz örgütlülüğüdür. Kürdistan sivil toplum kongresi gibi çalışması gerekiyor. Yani Demokrasi +Devlet formülüyle çalışması gerekiyor. Ama böyle çalışmıyor, böyle çalışır duruma kendini getirmiyor, getirmedikçe toplum/topluluklar kongresinde uzaklaşarak, HDP içinde yerini bulan bir DTK pozisyona düşüyor. Asıl görevi olan özgür Kürdistan demokratik Türkiye sorumluluğunu yerine getirmemiş oluyor ve bu sorumlulukta uzaklaşmış oluyor. Toplum inşacılığını özgür Kürdistan odaklı çalışma haline dönüştürmüyor ve sonuç itibariyle bürolarda, masa toplantılarında, pasif bir sol Kürtçü muhalefetçilik düzeyine düşüyor. Bu Durum DTK misyonuyla çelişendir. Çelişen bu durum DTK’yi zayıflatmakta, DTK öz örgütlülüğünden uzaklaştırmaktadır.
DBP de DTK’nin hatasına düşmüştür. DBP Siyasi olarak Kürt özgürlük mücadelesini sivil radikal demokrasi bilincin öz örgütlülüğüdür. İdeolojik politik olarak DTK içinde ahlaki politik temsildi. Radikal demokrasi ilkesi, ezilenden yana toplumsal kurtuluş yoldaşlığını öne çıkarılması gereken ilkeydi. Bu yoldaşlık legal sivil toplum partileri içinde demokrasi mücadelesi şeklinde olurken, Devrimci sosyalist güçlerle de farklı kulvarlarda buluşabilmeyi öncelemesi gereken ilkeydi. Devlet+ Demokrasi bilincini devleti etkisizleştirme toplumun kendi kendine yönetir öz bilinç, kararlık düzeyini açığa çıkarmak DBP’nin ideolojik politik öncelik çalışmasıydı. HDP içinde DBP temsiliyle kendisini çalıştırtabilirdir. Bölgeler partisi ismi tüm bölgelerde birleşiklik bağlamından Faşizmi yıkma, devleti daraltma, işlevsizleştirme görevini yerine getirmekten başka bir anlam taşımamaktaydı. Bu anlama uygun kendisini çalışır duruma getirebilirdi. Ama bunu yapma yerine tam tersi kendisini merkez olmayla sınırlandırdı. Kongreden kongreye anılan parti durumuna getirdi. Bir dönem belediyelerle Kürdistan toplumuyla bağ içinde olsa da bunu sürdürmeyi başaramadı. Belediyeciliği HDP ye bıraktı, Toplum belediyeciliği yerine HDP parti belediyecilik yolunu açmış oldu. Bu yol yol olmadığı Kayyumların atanmasıyla Halkın belediyelerini sahiplenmemesinde daha iyi anlaşılan görülen oldu. Yene de geç kalınmış değildir. BDP kendi öz örgütlülüğünü her yerde yeniden başlatabilir, yeter ki kendi doğru misyonun farkında olabilsin, bu misyonla kendini çalışır duruma getirsin.
HDP demokratik ulus bilinciyle ne kadar derinleşir, hareket ederse o kadar devlet particiliğinde uzaklaşır ve halkların devrimci, demokrasi muhalefet partisi durumuna gelir. Şimdiye kadar bileşenlerin kendi yanlış pratik sonuçları HDP’yi Demokratik ulus partisi olmaktan zayıf düşürdü.Umarım İstanbul HDP Kongresi tüm HDP bileşenleri için öz eleştiri olur. Ana arı balla taşıyıcı olma görevini doğru yerine getirmek tüm bileşenlerin önceliği olur.