Garibe’ye ağlamıyoruz / Oya Açan

Günlerdir izliyoruz Garibe’ye yapılanları, aylardır hatta. Dirisine, ölüsüne, bedenine, ruhuna… Boyun eğmemiş olmanın “bedelini” sayısız kez ödemişti oysa; sonunda kesin hükmü kesti faşist devlet. Sadece özlemlerine dokunamadılar, onlar şimdi hafızamızın en korunaklı yerinde duruyor.

İçi kan ağlasa da sabır abidesi gibi konuşan anası, “Başkaldırdığı için katlettiler onu…” diye haykırıyor. Kızını kaybetmenin acısı yok bu sözlerde, bir çözümleme ve sonuç var bütün bir toplumun yıllardır yaşadıklarından çıkardığı. Davaya, delile gerek bırakmayan hakikatin gerçek yüzünü çarpıyor suratlara. Bu topraklarda Kürt, kadın, hele başkaldırmış bir kadınsan Garibe’nin yaşadıkları ihtimal değil adeta şaşmaz bir gerçek kesinliğindedir mücadeleci pek çok kadın için… Gün aşırı gözaltına alınmak, işkenceli sorgulardan geçirilmek, yıllarca hapislerde çürütülmek değişmez bir yasa gibidir. Emniyette dosyası olmayan yok gibidir Kürdistan kentlerinde yaşayan kadınların…

İşte bu yüzden dağlar, kentler, hapishaneler onların varlığıyla bambaşka bir anlam kazanır. Yaşamları da -ne şekilde olursa olsun- ölümleri de esin kaynağı olur.

Avukatları, “Delilleri karartmak için otopsiye almadılar bizi, eşyalarını bile vermediler, ondan geriye ne kaldıysa zalimce el koydular” diye isyan ediyor.

Sadece anıları kaldı bizde, yaşadıklarından süzülenler, anlattıkları, anlatabildikleri… onları da elimizden alamaz kimse!

*

Neler yaptılar bu birkaç ayda Garibe’ye…

Garibe 15 Mart 2021’de Kayseri’den Kandıra 1 Nolu F Tipi’ne sevk edilmiş orada 22 gün hücrede tutulmuştu. Bu duruma itiraz etti; gardiyanlar saçlarından ve kollarından tutarak yerlerde sürükledi, üzerindeki şalvarı çıkararak yarı çıplak bir halde erkek gardiyanların bulunduğu yerlerden geçirilerek hücreye attılar. Bu vahşeti protesto edip hücre kapısını yumrukladığı için gardiyanlar hücreye gelerek Garibe Gezer’i tekme tokat bir kez daha dövdüler.

23 Mayıs’ta erkek ve kadın gardiyanlardan oluşan sekiz kişi hücresini bastı yeniden. Dövüldü, postallarıyla boynuna basarak işkence yapıldı, giysileri çıkarılarak cinsel saldırıya maruz kaldı. Bir süre burada tutulan Garibe, süngerli odanın süngerlerini sökmeye çalıştığı gerekçesiyle gardiyanlar tarafından yeniden dövüldü; elleri arkadan kelepçelenerek 3-4 saat boyunca bu şekilde tutuldu. Cinsel şiddetle baş edemeyen Garibe Gezer aynı gece hücresinde kendini çarşafla asarak intihar etmeye çalıştı, çarşaf kopunca düştü ve kafasını çarparak yaralandı. Saatlerce o vaziyette kaldı.

7 Haziran’da tek başına tutulduğu hücreyi yaktı. Tekrar süngerli odaya atıldı. Gezer’e, bir gün boyunca havalandırmadan soğuk hava verilerek işkence edildi. 2-3 metrelik bir alanda, her hareketi 24 saat kamerayla izlendi. Sidik ve dışkı kokusunun kapladığı  ‘süngerli oda’, işkencecilerin av sahası olarak kullanıldı. Yaşadıklarını kardeşine anlatınca hakkında disiplin soruşturması açıldı.

*

Neler yaptılar sana Garibe; öğrenmek değil, yaşadıklarını tahayyül etmek dağlıyor yüreğimizi. Hem sana hem yaşadığımız her şeye ağlamak geliyor insanın içinden ama ağlamıyoruz. Biz ağlamıyoruz, yüreklerimiz hıçkırıyor sadece.

Kollarını kavuşturmuşsun, dünyaya meydan okuyan bakış yüzünde… Onlar sana cenaze arabası vermemiş, sahipsiz bir çocuk gibi atıvermişler o köhne kamyonetin arkasına, ne gam! Yaşadıklarını tahayyül etmeye cesaret eden ve gerçekten insan olarak kalabilmiş bütün insanlar bağırlarına bastılar seni. Aklımızda hep o baş eğmez görüntünle kalacaksın, Kürdistan’ın nice mücadeleci kadınından biri olarak…