Neden ‘Hükümet istifa ‘denilmiyor da sandık deniliyor / Sinan Dersim

Nedeni hala devletin yedeğine düşen zihniyette kurtulamamasıyla ilgilidir. Sandık zannediliyor ki her şeyi düzeltendir. Hâlbuki iyi biliyoruz ki 100 yıllık TC de sandık sadece kirli işlerin beyaz örtü görevini görmüştür. Bir kere Türkiye cumhuriyeti hiçbir zaman demokratik olmadı ki, demokratik işlerliğe otursun. Demokrasi işlerliğe kavuşmayanda da demokrasi beklenmemelidir. Devlet odaklı demokraside sandık ancak oyalayıcı durum için zaman, fırsat kazandırır Turancı devlette. TC tarihin başlangıcından bu yana hangi seçim şaibeli değil denilirse, tüm sandık sonuçların şaibeli olduğu politikada uğraşmayan sırdan bir insan bile bilir. Dışta derin güçlerin dizayn etme tik tak oyunlarıyla kazanan kaybeden at yarışları gibi ileri, geri seçim sonuçlarıyla şikeli partilerin hükümet olmasıdır. Ama Hükümetler değişe de, iktidar yene o derin sayılan güçlerin elinde oyuncaktır, bu oyuncakla oynama hep kendileri için beka sorunudur. Böyle olduğu içinde hep devletin tek partisi hep iktidardır. İktidar değişmemektedir. Değişen cilalanmış yeni yüzlerin sahneye sürülmesidir. Bu iktidar partisi kimdir diye sorulursa cevap bilinendir. Yani inkârcı, egemenlikçi soykırımcı parti olduğu herkesçe tariflenendir, bilinendir. İttihat Terakki parti çizgisinin devam etmesi/ettirilmesidir. Bir Özal kendi döneminde biraz bu çizgide çıkmak istedi, Adamı öldürdüler. Erbakan biraz dışına çıkmak istedi 28 Şubat darbesiyle iktidarda kovdular. Dolaysıyla Türkiye’de demokrasi sadece oyun kurucuların farklı farklı senaryolarla değişik perdelerde oynatılmasından başka bir oyun değildir.

Bunu en iyi anlaması gereken iktidarda nemalanmayan emekçiler, Kürtler, azınlık toplulukları ve mezhepler olması gerekir. Ama maalesef iktidarın o şeytani aldatıcı cazip olanak gösterisine zaman zaman kapılarak yemlenen duruma kendimizi düşürebilmekteyiz. Kötülük ve Irkçı faşist iktidarlar sürdürebilirliğini bu aldatmışlığımız üzerinde sürdürmektedir. Ne zamanki ezilenler egemenlikçi devlet sistemin sunduğuna hayır demesi bilirse, işte o zaman bu egemenlikçi sistem doğru temelde sorgulanmış olunur. Doğru özgürlük demokrasi mücadelesine giriş yapılmış olur. Bilinmelidir ki egemenlikçi devlete kazandıran biz ezilenlerin iktidarın şeytani cazip haline yemlenmemizdendir.

Kürler en dinamik devrimci güçtür. Ama bir o kadar da devletin şatafatlı yemeliğine düşendir. Bu durum Kürtleri muğlak, karasız düşürmektedir. Muğlâklığı kopuş teorisini derin bir bilince kavuşmamasında ve radikal demokrasi duruş ısrar çizgisinde durmamasındadır. Demokrasi artı devlet formülü Kürtlere esasında devasa perspektif, öngörü kazandırmıştır. Ama bundan yaralanma zayıftır. Çünkü bu formülü doğru temelde anlama sorunu yaşamaktadır. Demokrasi artı devlet formülünde kendini gerçekleştirme olduğuna bir türlü ikna olmamaktadır. Ne kadar kendini gerçekleştirirsen o kadar devlet gereksizleşir, anlamsızlaşır ve sen bir o kadar özgürlüğe daha bir yakınlaşmış olursun. Bu idrak zayıflığı,kürtleri kendi öz gücüne zaman zaman güven duyan yönünü zayıf düşüren etken olmaktadır. Peki, kendin gerçekleştirme nasıl olur. Tabii ki toplulukların kendi öz bilinciyle, disipliniyle yönetme, yönetilmeyi demokratik özerklik bilinç eylem düzeyine kavuşturmakla olur. Ne zaman ki Kürtler klasik devlet yedeğine düşmekten kendini kurtarırsa/kurtarabilirse o zaman doğru demokrasi artı devlet formülünü siyasetten geliştirebilirler. Yoksa sistemin sol, sağ, muhafazakâr particiliğini aşamaz, yedeklemede kurtulamaz. O zaman kürtler kendi örgütlülüklerine güven duymalı her alanda öz güç öz yeterlilik dayanışmacı toplum bilinciyle çıkış yapmayı tek varlık sebebi sayabilmelidir. Çeteci Saray devletini sandığa davet edeceğine, ben senin yüz yıllık kirliklerini bir bir sorarım diyebilecek çıkışın sahibi olmalıdır.

HDP sandığa gidelim çağrısını yapacağına üç talepli bir çıkışla hesap sorucu neden olmayı düşünmüyor. Birincisi yolsuzlukların araştırılması ve savaşa giden para harcamaların açıklamasını

istemeli ve buna zorlamalı. İkincisi Failli meçhul dosyaların araştırılması ve hasta tutsakların zaman yetirilmeden bırakılmasını talep etmeli. Üçüncüsü hakikatleri araştıran komisyonların oluşturulması ve bunun suçlularının yargılamasını talep etmelidir. Bu pratik ve somut taleplerle HDP çıkış yapmasa, kapıya dayanan fırsattı kaçırmış olacaktır. An kapıya dayanmıştır yarın geçtir. Yarına sarkarsa kapıya dayanan an elde kaçmış olacaktır. Bu bilinçle zaman yetirmeden hükümeti sandığa çağırma yerine, çeteleşen saray hükümeti istifa demesi daha bir doğru karşılığını bulacaktır.

HDP sandık dedikçe, farkında mı farkında değil mi bilmeyiz ama sandık dedikçe saray çetesine taze kan pompalamakta can vermektedir. Verdiği canla saray çetesine meşruluk kazandırmaktadır. Bir kere sandığa davet etmekle ben sende fiili hesap sormuyorum demektedir. Katliamların hesabını sormuyorum demektir. Ben sana sandığı yasaklıyorum demesi gerekirken, meşruluk sağlayarak sandığa davet etmektedir. HDP nin özgürlük demokrasi çizgisine bu çağrılar uymuyor, özgürlük çizgisine terstir. HDP acaba bunun farkında mıdır? Bir saniye bile orda kalman halklarımıza emekçilere, kadınlara zarardır. Suç işlemene sebeptir. Bu sebeple o sarayda kalışına artık tahammül göstermiyorum demesi gerekirken, daha hala sandığa gitmeliyiz demek hiçte doğru tutum olmasa gerek.

Haydi, HDP bunu yapmadı. Peki, BMG neden bunu yapmıyor. Pekâlâ, BMG böylesine bir kampanyayı başlatmayı önüne koyabilirdi. Ama o da kendi siyasi darlığı içinde ve yetmezliklerin bahanesi içinde aşırı tekrarını yaşamakta ve bu tekrarda çıkmamakta, çağrı yapmamaktadır. Bu aciz durumda BMG bir an kendini kurtarmalı, öz güç ve politik merkez çıkışıyla öne çıkmalı, öncü duruma gelebilmelidir. Kendi önüne pek ala sandık değil, hesap soran ve sokaklarda temsili halk mahkemelerini kuran ve bu mahkemelerde saray çetelerini yargılayan eylem etkinlikler fiili olarak geliştirebilir. BMG ilanını yaparken öz güç ve kendi meşru dayanağımı esas alacam demişti. O zaman BMG de beklenende kuruluşuna vesile olan bu sözün eylem kılmasıdır.

Polisin yasağını dinlemez. Devlette giden ne kadar vergi varsa bunların ödenmemesi kampanyalarını mahallelerde, semtlerde ev ev gezerek bunu ikna çalışmasını başlatabilir. Devlette vergi vermiyorum. Verdiğim her kuruş çetelere gidiyor sloganı altında yoksul kesimlerin vergi, elektrik, su paralarının verilmemesi yönünde ikna edilebilinir ve bunun kampanyası başlatılabilinir. Yani bir bütün sivil ittiatsizlik eylemlerini geliştirilebilir ve bu eylemlerin zengin çıkışlarıyla hükümet istifaya zorlanabilmelidir. AKP MHP Saray çete hükümeti sonrası alternatif demokratik halk yönetimleri ve iktidarı nasıl olmalıdır tartışmaları başlatılabilmelidir. Şimdiye kadar darbe mekaniği hep önde oldu ve istediği gibi ayarlama yaptı ve iktidarını yenileyerek yol alabildi. Artık buna geçit vermeyecek öncü ve antifaşist demokratik özgürlükçü toplum gerçeğiyle buluşacak ve bu buluşmayla kendini iktidar kılacak hazırlıklara şimdiden girebilmelidir. Bilinmelidir ki bugün yarına sarkarsa geç olur. Yarın olursa bugün olan elde kaymış olur. 1975- 1980 12 Eylül darbesi ara dönemi bir daha hatırlatmak isteriz. O dönem devrimcilerin demokratların siyasi üstünlük dönemiydi. İyi değerlendirilmedi ve siyasi atak yapan darbe mekaniği oldu ve kazanan bu darbe mekaniği oldu. Bugünde aynı risk kapıda durmakta ve buna karşı BMG halkların tek seçenekli devrimci öncü güçleri olarak öne çıkmalı ve tarihsel rolünü doğru temelde bilince çıkarmalı, misyonunu doğru temelde oynayabilmelidir.

Şimdilik bu kadar diyelim. Buna benzer yazıların devamı elbet gelecektir. Buna benzer konulara değinmeye devam edeceğimizi belirterek bundan sonra üç günde bir BMG de bize ayrılan köşede buluşmak üzere BMG okurlarımıza iyi okumalar diliyoruz

Hasan Çiya