Kuzey Kürdistan’ın ve Türkiye’nin 60’tan fazla kentinde milyonların katılımıyla yanan Newroz ateşlerinin dumanları tütüyor halen.
Amed mitingindeki milyonluk Kürt okyanusu, ırkçı ve inkarcı faşizmin bütün o gözü dönmüş saldırganlığının Kürt ulusal demokratik direnişinin taptaze bir soluk kazanmasını engellemekte aciz kaldığını kanıtlıyor. İstanbul’da Newroz halayına duran yüzbinler, emekçilerin ve ezilenlerin özgürlük arzusunun önü alınamaz birikimine işaret ediyor.
Ulusal özgürlük dalgasına sahne olan Newroz’un son olarak Kürdistan sathında ortaya koyduğu gibi, iki hafta evvel faşist erkek egemenliğine karşı 8 Mart’ta sokaklara akan kadınların ve lgbti+’ların eyleminde yansıdığı gibi, ondan hemen önce zamlara karşı kalabalık meydanlardan yükselen emekçi protestolarının ve ücretlerin erimesine karşı art arda patlak veren işçi direnişlerinin gösterdiği gibi, faşist saray rejimine karşı mücadelenin yeni bir dönemindeyiz.
Bıçak zaten çoktandır kemikte. Ve ama cesaret artık daha hızlı bulaşıyor. Erdoğan’ın faşist saltanatına son verme ümidi daha hızlı yayılıyor. Emekçilerin ve ezilenlerin öfkesi kabından taşmaya, sokaklar kitleselleşmeye, faşist şefe karşı direniş safları sıklaşmaya başlıyor.
Nasıl başlamasın?! Toplumsal ve siyasal karşıtlıklar artık öylesine şiddetli, öylesine derin, öylesine gemlenemez boyutlarda ki…
Bir yanda, faşist şef Erdoğan’ın her gece yatmadan manda yoğurdu, medine hurması, kestane balı ve yulaf ezmesi yediğini söyleyen, asgari ücretin üçte birinden fazlasına mal olan bu şifa karışımını herkese tavsiye eden pişkinliği. Diğer yanda, halk ekmek büfeleri önünde uzayıp giden kuyruklar, mahalle pazarlarının kapanış saatlerinde arta kalan sebzeleri ayıklayıp götürmeyi bekleyenler, işsizlik ve açlık ordusunun mevcudunu günden güne büyütenler.
Bir yanda, saraydaki faşist şefin zam gelmeyeceğini söylediği şekere yüzde 30 zam yapılırken, sarayın enerji bakanının fiyat artışı olmayacağını söylediği doğalgaza yüzde 35 zam gelirken, sarayın çalışma ve sosyal ve güvenlik bakanının asgari ücrete ek zammın gündemde olmadığını beyan eden küstahlığı. Diğer yanda, zam tufanı altında eriyip giden ücretlerinin yükseltilmesini isteyen, insanca yaşanabilir bir gelir için asgari ücrete ek zam talep eden milyonlarca işçi.
Bir yanda, üç maaşı, dört maaşı, beş maaşı cebe indiren saraylı bürokratlar, kamu ihalesiyle ve doğa talanıyla semirdikçe semiren saraylı müteahhitler, madalyalarla ödüllendirilen işkenceci polisler, kadın katillerini peş peşe aklayan mahkemeler, sokaklara salınan ırkçı faşist linç sürüleri, sırtları sıvazlanan zalim hapishane müdürleri. Diğer yanda, hakları budandıkça budanan emekçiler, cins kırımıyla yaşamları çalınan kadınlar, evlerinin kapıları işaretlenen Aleviler, topluca sürgün edilen mülteciler, zindandan art arda cansız bedenleri çıkan hasta tutsaklar.
Bir yanda, Rusya-Ukrayna savaşında barış elçiliği şovuna soyunmakta ama Rojava ve Başûr Kürdistan’daki kanlı işgal sahalarını genişletmek için yeni savaş fırsatları kollamakta kendini gösteren sömürgeci riyakarlık. Diğer yanda, Kürdistan’ın bütün parçalarında milyonlar tarafından haykırılan ulusal özgürlük.
Evet, toplumsal ve siyasal karşıtlıklar olağanüstü keskinleşiyor, emekçilerin ve ezilenlerin faşist şeflik rejimine karşı siyasal saflaşması genişliyor. 1 Mayıs, faşizme karşı mücadelenin bu yeni döneminin yeni bir kritik muharebe anı olarak, taptaze bir siyasi anlam kazanıyor.
Birleşik Mücadele Güçleri’nin güncel siyasal önceliği, zamlara karşı yığınsal emekçi gösterileriyle, ücret artışı talepli yaygın işçi direnişçileriyle, 8 Mart’taki coşkulu kadın yürüyüşleriyle, Newroz’un görkemli mitingleriyle dışavuran emekçi ve ezilen kaynaşmasının 1 Mayıs’ta yeni bir eşikten geçmesine öncü müdahalede bulunmakta somutlaşıyor. Bu, 1 Mayıs’ı, emekçilerin ve ezilenlerin yeni bölüklerinin mücadele sahnesine çıktığı, faşist saray rejimine direnme cesaretinin daha da büyüyüp yayıldığı, antifaşist saflaşmanın genişleyip güçlendiği bir politik muharebeye dönüştürmeyi başarmak demek.
Burjuva muhalefet bloku altılısı, halklarımızın faşist şef Erdoğan’dan kurtulma umudunu seçimlerde oya tahvil etmek amacıyla bir kez daha yuvarlak masa etrafında toplanıyor. 1 Mayıs muharebesini hazırlarken Birleşik Mücadele Güçleri’nin omuzlayacağı sorumluluk, burjuva muhalefetin işaret ettiği seçimlere bel bağlamanın ve “güçlendirilmiş parlamenter sistem” masalına kapılmanın çıkmaz sokak olduğunu, faşist saray iktidarına son verme yolunun dişe diş mücadeleden geçtiğini emekçilere ve ezilenlere daha etkili biçimlerde göstermektir. Zira emekçilerin ve ezilenlerin kaderlerini kendi ellerine almaları ancak ve yalnızca burjuva muhalefetin antifaşist hareketi kötürümleştiren siyasetini boşa çıkarmakla mümkündür.
Sosyal-şovenizm sularına demir atan, Kürt ulusal demokratik hareketinden bilhassa uzak duran, faşizmle dişe diş mücadeleye girmektense muhakkak kaçınan reformist bazı sol kesimler “sosyalistlerin ittifakı” sahteliğiyle ortaya çıkıyor. 1 Mayıs muharebesini hazırlarken Birleşik Mücadele Güçleri’nin omuzlayacağı sorumluluk, sosyal-şovenizmin emekçileri zehirlemesinin önüne geçmek, Türkiye işçi sınıfı ile Kürdistan ezilen halkının antifaşist ve antisömürgeci birleşik cephesinin gelişimine daha güçlü bir itilim sağlamaktır. Zira Newroz bir kez daha göstermiştir ki, faşist saray iktidarına karşı mücadelede Türk işçisinin en güçlü ve en güvenilir müttefiki Kürt ezilenidir.
Faşist şef Erdoğan, sürekli tahkim ettiği faşist polis kıtalarıyla, saraydan güdümlü savcı ve hakim müsveddeleriyle, besleyip büyüttüğü ırkçı faşist çeteleriyle, yalan üstüne yalan kusan saraylı diyanetçileri ve gazetecileriyle, halklarımızın özgürlük arzusunu boğmak için yeni saldırılar tezgahlıyor. 1 Mayıs muharebesini hazırlarken Birleşik Mücadele Güçleri’nin omuzlayacağı sorumluluk, emekçilerin ve ezilenlerin faşist saray rejimine karşı mücadele meydanlarında boy göstermeleri için daha yaygın birleşik ajitasyon ve daha fazla birleşik eylem gerçekleştirmek, daha güçlü birleşik çağrılar yapmaktır. Zira halklarımızın bağrında durmaksızın büyüyen antifaşist öfke, olanca heybetiyle akabileceği birleşik mücadele kanallarıyla buluşma beklentisindedir.
Birleşik devrimci güçler, emekçi mahallelerini, işçi havzalarını, kampüsleri ve okulları arşınlaya arşınlaya, faşist yasakları çiğneye çiğneye, faşist saldırganlığı göğüsleye göğüsleye, 1 Mayıs muharebesinde işte bu beklentiye yanıt üretme yolunu döşeyecekler. Direniş cesaretini daha hızlı bulaştıracaklar. İktisadi ve siyasi mücadele duyargaları son derece açılmış olan işçileri ve ezilenleri, 1 Mayıs’ta birleşik mücadele saflarına yöneltecekler. Yoksul evleri, fabrika girişleri, atölye içleri ve sınıf sıralarında, işçi direnişleri, kadın gösterileri, öğrenci eylemleri ve emekçi protestolarında, her yerde, 1 Mayıs’ın kitleselliğini ve kararlılığını birleşik tarzda mayalayacaklar.
Önümüzde, ekmek ve onur için, adalet ve özgürlük için kazanılmaya layık böyle bir 1 Mayıs muharebesi var.