Newroz ruhuyla birliğe, mücadeleye, zafere!

İnsanlığın ezilen tarafının en karanlık anlarda bile kendisini yeniden varetme-yaratma iradesinin adıdır Newroz. Umudun karardığı, iradenin kırıldığı, zalime-zulme-sömürüye karşı çaresizliğin boyverdiği yerde, “henüz hiçbir şey bitmedi” diyebilenlerin halklara armağan ettikleri direniş şenliği, daveti, bilincidir. İnsanlığın tarihi kadar eski, insanlığın bugünü kadar yeni, yarınını belirleyecek kadar bitimsiz bir soluktur Newroz.

Bu ruh, Diyarbakır zindanında yakılan o dört kibrit çöpünde vücut bulmuş, bir halkın varolma bilincini ateşlemiştir. O bilinç, binlerce, on binlerce Kawa’ya ebelik etmiştir. Ortadoğu gibi bir cangılın bağrında, gelecek düşlerini kışkırtacak, başka bir dünyanın varolabileceğini yeniden düşündürtüp, muştalayacak Rojava’yla güncellenmiştir.

Ezilen halkların, insanlığın sömürülen, baskıya, eşitsizliğe, zulme uğrayan tarafının yaşamı yeniden doğurma sancısı olan Newroz, bu karanlık çağı delip geçecek bir mücadele çağrısı olmaya devam ediyor.

2021 Newroz’unu emperyalist kapitalizmin kendisiyle birlikte insanlığı da doğayı da çürüttüğünün daha da berraklaştığı bir eşikte karşılıyoruz. Pandemi süreci bu köhnemiş düzenin insan etiyle, kanıyla, canıyla beslenen bir Dehaq olduğunu açıkça gösterdi.

Dünyanın hemen her yeri kışkırtılan savaş politikalarıyla adeta kanıyor. Türkiye bu zincirin en kirli-karanlık noktasındadır. Mevcut faşist iktidar bloku, Kürt düşmanlığı ve yayılmacı hayallerle giriştiği savaş politikalarından vazgeçmiyor. İşçi ve emekçileri tarihin en gerici, en karanlık, en çürütücü değerleriyle bu savaş arabasına koşmaya çalışıyor. Şovenizm ve ırkçılık zehrini mutfaklarında sefalet kaynatan emekçilerin sofralarına şerbet olarak servis ediyor!

İşçilerin kanına sudan ucuz muamelesi yapıyor. Örgütlenmeye düşman bu sistem işçileri, emekçileri iradesiz, onursuz, her şeyiyle teslim olmuş bir köleliğe zorluyor. Kod-29 ahlaksızlığı bunun en çarpıcı ifadesidir.

Çizdiği sınırları zorlayan, aşan kadınları düşman belliyor. Gençliğe dayattığı geleceksizlikle ücretli köle ordusunu denetim altına almaya çalışıyor. İşsizlik, açlık, sefalet sokakları, evleri, ocakları kuşatmış durumda. Bu yıkım intiharlarla dile gelmişken o, gözümüzün içine baka baka “her şey yolunda” diyor.

En küçük bir itirazı gözaltı terörü, hapishane sopasıyla sindirmeye çalışıyor. Hapishanelerdeki tecridi işçi ve emekçileri saran bir kefene dönüştürmeye çalışıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektör istemeyen öğrencileri hedefe çakıyor. Ritme göre zıplayan kadınları baskınlarla gözaltına alıyor. Her türlü kötülüğü yapanlar sokaklarda dolaşırken, her muhalif evi zindanlaştırmaya çalışıyor.

Cezaevlerindeki tüm kazanılmış hakları tek tek gasbederken, İmralı’dan başlayan katı tecridi genel bir infaz rejimine dönüştürmek, toplumsal korkuyu bununla derinleştirmek istiyor.

Kürt halkını belleksizleştirmek, tarihsizleştirmek için mezarlıklara bile saldırabiliyor. Cadde ve sokak isimlerini değiştiriyor, toplumsal kazanımları olan belediyelerini gasbediyor, kurumlarını dağıtıyor.

Her saldırganlığı; çürümüşlüğünü, ömrünü tamamlamışlığını, tarihin çöplüğüne gönderilmesi gerektiğini yeniden hatırlatıyor. Her saldırganlığı gücümüzü birleştirerek bu Dehaq’ın beynine inecek bir balyoz olmamızın ne kadar yakıcılaştığını gösteriyor.

Bizler Birleşik Mücadele Güçleri olarak bu bilinç ve tarihsel zorunluluk içinden diyoruz ki, zamane Dehaq’larını yenebilir, yeni bir dünya kurabiliriz.

Newroz’un o yaratıcı, dönüştürücü ruhuyla buluşup, gücümüzü birleştirerek bunu yapabiliriz ve yapacağız. Biz kazanacağız. Bu dünya Dehaq’ların o çürümüş ruhlarıyla değil bizim gelecek bilincimiz, irade ve ısrarımızla Dehaq’ların olmadığı bir dünya yaratma umudumuzla dönecek.

Birleşik Mücadele Güçleri

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir