DİYARBAKIR – MED-TUHAD-FED ile TUAY-DER öncülüğünde cezaevinde yaşanan katliamlara ilişkin yapılan açıklamada, hasta tutsakların tahliyelerinin ATK raporları ile engellendiği belirtilerek, “Ölümlere, zulümlere, işkencelere karşı asla sessiz kalmayacağız, alışmayacağız. Yaşasın mücadelemiz, yaşasın zindanların direnişi” denildi.
Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED-TUHAD-FED) ve Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUAY-DER) öncülüğünde cezaevinde yaşanan katliamlara ilişkin Diyarbakır’ın Yenşehir ilçesinde bulunan Lise Caddesi üzerindeki ÇARMAR önünde basın açıklaması gerçekleştirildi.
Açıklamaya MED-TUHAD-FED ile TUAY-DER yöneticileri, Adalet Nöbeti’nde bulunan tutsak yakınları, Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP),Halkların Demokratik Partisi (HDP), Mezopotamya Dil ve Kültür Araştırmaları Derneği (MED-DER), Mezopotamya Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER), Diyarbakır 78’ler Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve çok sayıda kişi katıldı.
Kitle adına basın metnini TUHAY-DER Eşbaşkanı Mehmet Gündüz okudu.
‘Herkes hasta tutsaklara sahip çıkmalıdır’
Türkiye cezaevlerinde siyasi tutsaklara yönelik baskıların her geçen gün arttığını ifade eden MED-TUHAD-FED Eşbaşkanı Zeki Baran, cezaevlerinde yaşanan hiçbir ölümün doğal ölüm olmadığını söyledi. Zeki, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın son günlerde hasta tutsakların durumuna ilişkin yaptığı değerlendirmeyi eleştirdi. Zeki, “Hasta tutsakların durumu her geçen gün artıyor. Yüzlerce, binlerce hasta tutsak var ve bu tutsakların dışarıda hastanede tedavi edilmesi gerekiyor. Muhalefete çağrımızdır, seçimler yaklaştığında herkes Kürtlerin dostu oluyor. Ancak seçimlerden sonra Kürtler tekrardan katledilmeye başlıyor. Çıksınlar hasta tutsakların durumunu gündeme getirsinler. Cezaevlerinde katledilen tutsaklar bu halkın çocuklarıdır. Muhalefet partileri başta olmak üzere her kesim hasta tutsaklara sahip çıkmalıdır” dedi.
‘İşkence merkezine dönüşmüş durumda’
23 yıldır PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecridin devam ettiğini belirten Mehmet ise, tecridin tüm topluma yansıdığını söyledi. Mehmet, “Bu kriz halinin en yoğun yaşandığı yer, uyduruk gerekçeler ile iktidarın noteri haline gelmiş yargının eli ile mahkûm edilmiş binlerce tutsağın doldurulduğu cezaevlerindir. İdam cezasının fiili olarak uygulandığı merkezlere dönüşen cezaevleri, uygulanan baskıcı ve keyfiyetçi uygulamalarla, tüm inanışların temel ilkesi olan ‘yaşam hakkını’ yok sayan merkezlere dönüşmüştür.
Toplumun, bir bütün olarak maruz kaldığı hukuksuzluk halinin en yoğun yaşandığı alanların başında gelen cezaevleri, Covid, OHAL gibi gerekçelerle birer işkence merkezine dönüşmüş durumda” diye kaydetti.
‘Tutsakların tahliyeleri engellenmekte’
Hükümetin her yönü ile kriz yaşadığını sözlerine ekleyen Mehmet, “Hüküm süreçlerini tamamlamalarına rağmen idare gözlem kurulları tarafından uyduruk gerekçeler ile infazları yakılan/ertelenen tutsakların cezaevlerinden sağ çıkmamaları için yoğun çaba gösterilmektedir. Sosyal, kültürel, hukuki haklarından faydalanmayan tutsaklar, özellikle sağlığa erişim hakkından hiçbir şekilde faydalanmamaktadır. Yoğun uğraşlar sonucunda hastane sevki çıkarılan tutsaklar, cezaevleri giriş ve çıkışlarında çıplak arama gibi onur kırıcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Ayrıca, kelepçe ile muayeneler yapılmakta, ring araçlarındaki yolculuk boyunca tam bir işkence hali yaşanmaktadır. Bunca haksızlık ve hukuksuzluğa rağmen, nadir de olsa, ağır hasta tutsaklar için cezaevinde bir başına yaşamını sürdüremez raporları verilmektedir. Bu raporlar, tamamen siyasallaşmış, siyasi iradenin emir ve talimatları ile karar veren Adli Tıp Kurumlarınca (ATK) akıl ve bilim ile hiçbir alakası olmayan uyduruk gerekçelerle görmezden gelinip hasta ve ağır hasta tutsakların tahliyeleri engellenmektedir” ifadelerini kullandı.
‘İmralı’da 23 yıldır tecrit devam ettiriliyor’
Mehmet, 2022 yılının ilk 8 ayında cezaevlerinden 43 cenazenin çıktığını hatırlatarak, şöyle devam etti: “Düşmanca yürütülen cezaevi politikaları sonucu olarak, özellikle son bir hafta içerisinde hayatını kaybeden ağır hasta tutsaklar İbrahim Yıldırım, Mehmet Candemir ve Bazo Yılmaz cezaevleri işkence sistemini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Cezaevlerinde yaşanan hiçbir ölüm doğal ölüm değildir. Bu ölümlerin sorumluları halkımızın ve bizlerin vicdanlarında çoktan mahkûm oldukları gibi er veya geç hukuk önünde hesap vereceklerdir.
Bu sebeple buradan bir kez daha diyoruz ki; 23 yıldır Sayın Öcalan üzerinde sürdürülen mutlak tecrit haline son verilerek telefon, aile, avukat görüşü gibi temel haklarından faydalanması sağlanmalıdır.”
‘Yaşasın zindanların direnişi’
“Başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumlar, Nazi Almanya’sının gaz odalarına dönüşmüş cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini görmezden gelememelidir” diyen Mehmet, “Hiçbir insani değer ile bağdaşmayan ceza infaz yasası, bir an önce ağır hasta tutsaklar başta olmak üzere hasta tutsakların tahliyesine imkân sağlayacak şekilde değiştirilmelidir. Cezaevlerinde insani koşullardan uzak yaşam mücadelesi vermeye çalışan hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilmeli veya infazları ertelenmelidir.
Cezaevlerinde tamamen sindirmeye yönelik politikalara son verilmelidir. Tutsakların kültürel, sosyal, sağlık gibi temel haklarından faydalanmaları için gerekli koşullar bir an önce sağlanmalıdır. Şimdiye kadar, ihmalkarlıkları ile cezaevlerinde insanların hayatlarını kaybetmelerine sebep olanların görev, sorumluluk ve rütbelerine bakılmaksızın hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Son olarak buradan bir kez daha ifade etmek isteriz ki; ölümlere zulümlere işkencelere karşı asla sessiz kalmayacağız, alışmayacağız.
Yaşasın mücadelemiz, yaşasın zindanların direnişi” diye ekledi.
Açıklama, “İçerde dışarıda tecridi parçala”, “Bijî berxwedana zindana”, “Siyasi tutsaklar onurumuzdur” sloganları ve alkışlarla son buldu.