Birleşik Mücadeleyle 1 Mayıs’a, 1 Mayıs’la Yeni Bir Atılıma – İ. Hakkı Adalı

25 Kasım’dan başlayan 8 Mart, 12 Mart, 21 Mart ile kitleselleşerek devam eden birleşik mücadelenin 1 Mayıs ile kendini daha görünür kılması, halk kitlelerine ve diğer örgütlü halk güçlerine güçlü bir çağrı da olacaktır. Ama en önemlisi de güçlü 1 Mayıs, 1 Mayıs sonrasının devrimci atılımının öncüllerini de-öncü dinamiklerini öne çıkaracak- ileriye taşıyacaktır. Daha şimdiden 1 Mayıs’a günler-saatler kala faşizmin yasaklamaları ve saldırıları karşısındaki duruşları ve kararlılıklarıyla bu dinamikleri görmek mümkündür. 2021 1 Mayıs’ı, birleşik mücadelenin bu sürece kadar elde ettiği deneyim ve tecrübenin pratik göstergesi olacağı gibi, eksikliklerin-yetersizliklerin-acemiliklerin de açığa çıkmasının fırsatını sunacaktır.

 

İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ı görkemli karşılamak ve güçlü kazanmak için uzun bir süredir yoğunlaştırılmış çalışmalarla süreç kampanya biçiminde ele alınıyor, kitlesel bir hazırlık yürütülüyor. Deyim yerinde ise faşizmin yoğun baskı ve kuşatması altında uzun yılların ataleti kırılmış, devrimci halk kitleleri üzerindeki ölü toprak silkelenmiş, umut yeniden tüm renkleriyle yeşermiş, filize durmuş durumda.

Abartıya düşmemek adına denebilir ki, 2015 yılı ortalarından sonra yoğunlaştırılarak süren faşist ablukayı parçalamada taktik maharetini yeteri düzeyde kullanamayan ve bunun sonucunda da faşist kuşatmanın ortasında kalan devrimci hareket 2021 yılı başlarından itibaren bir silkinme sürecine girmiş durumda. Faşizmin 2015 sonrası kesintisiz ve nefessiz süren saldırıları sürekli ve çok yönlü olsa da, bu saldırılar karşısında diz çökmemiş, teslim olmamış ve büyük bedeller pahasına direnmiş bir devrimci hareketin ilmek ilmek bu silkinişi ördüğünü söylemek gerek.

Pandemi öncesi tek adam sultası altında geliştirilen ekonomik-politikaların yıkıcı etkisinin üstü sıcak para girdileriyle, şovenist duygular “idlip, Libya, Rojava, Güney Kürdistan, Akdeniz, Kafkaslar vb” yayılmacı politikalarla, “Eyy ABD, Eyy AB” sloganlarıyla şahlandırılırken, “İHA-SİHA” teknolojisi, “duble yol”, köprü ve tünellerle, Şehir Hastaneleri ve ülkenin şantiyeye çevrilmesi ekonomik büyümenin göstergesi olarak topluma sunuldu. Buna itiraz eden kesimler ise devletin örgütlü zoruyla karşı karşıya kaldı, devrimci hareket imha ile diz çökme arasında tercihe zorlandı, büyük kayıplar verdi, kazanılmış bazı mevzileri kaybetti, kaybedilen mevziler daralmaya neden oldu, kitle ile olan bağları zayıfladı-daraldı.

Bu durum devrimci-sosyalist hareketi, örgütlü ilerici-devrimci halk kitlelerini birbirine daha da yakınlaştırdı, ortaklaşmanın zeminini güçlendirdi, çıkış arayışlarını sadeleştirdi. Bunun nedenleri önemlidir. Farklılıkların birleşik mücadelenin önüne çıkmasını engelleyen nedenlerden biri verili koşulların güçlülüğü (açık faşizm) iken, bir diğer nedeni de birleşik mücadelenin devrim mücadelesindeki yerinin kavranışında devrimci öncülerde yakalanan nispi olumlu gelişmedir. Bu iki neden üzerinden olgunlaşan zemin tartışmaya mahal vermeyecek boyutta devrimci hareketi hızlı davranmaya, öncülük için cesur adımlar atmaya ve aynı zamanda direnişin parçalı olan tüm odaklarını buluşturmayı mümkün kılan-koşullayan bir zemindi.

Bu zemin üzerinden 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü birleşik mücadelenin ilk etabı olarak ele alınabilir. Yeterli bir ortaklaşmanın sağlanamadığı ve fakat sağlanamayan ortaklığın nedenlerinin açığa çıkarılmasında önemli verileri de sunan bu pratiksel süreç 8 Mart’ın ve sonrasının güçlü örgütlenmesine giden yolun perspektifini de hazırlamıştır. İrili ufaklı tüm ilerici-demokratik direnişlerin yerinde sahiplenilmesi, grevlerle dayanışma, semtlerde emekçilerle buluşma, demokratik-akademik talepli yürüyüş-protesto ve gösterilerin parçası olma, seslerine ses katma gibi, özet babında söylenecek olunursa büro ve salonların dili yerine sokağın dilinde buluşma perspektifi 8 mart, 12 mart’ta ve sonrası 21 mart Newroz’unda kitleselliğin yakalanmasında doğru bir perspektife sahip olunduğunu göstermektedir. Bu perspektif, kitlelerle kopan bağların onarılmasında ve yeni bağların oluşmasında da etkili bir rol üstlenmiştir.

Şimdiye kadar örülen birleşik mücadele ve elde edilen birleşik mücadele deneyimi 1 mayıs’ı güçlü karşılamaya ve 1 mayıs’ı kazanmaya sunduğu olanak ve imkana paralel, objektif koşulların da bunu destekleyen güçlü bir zemin sunduğu ortadadır.

Pandemi nedeniyle işinden olanların sayısının sürekli artması, sokağa taşan itirazlarında artmasına paralel devam ediyor. İşten atmaların “yasak” olmasına rağmen kod29 bahane edilerek işten atılanlar 170 binin üzerinde seyrediyor. Devletin şiddetine, gözaltılarına, işkencelerine, tehditlerine rağmen işçi-emekçilerin grev ve direnişleri “bizi engelleyemezsiniz”, “hakkımızı alacağız”, “korkun bizden, geri geleceğiz” kararlılığıyla devam ediyor, doğasını-köyünü-dağını-vadisini-ormanını devletten koruyan köylülerin karşılarına dikilen jandarmaya karşı mücadelesi yayılıyor, kadınların ve farklı cinsel kimliklerin şiddete ve erk egemen sisteme karşı kararlı ve inatçı mücadelesi hızından hiçbir şey kaybetmiş değil, Boğaziçi üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin ve çalışanlarının kayyum rektör karşıtı eylemlerine destekler artıyor, dört bir yandan kuşatılmış Kürtlere yönelik devam eden saldırılara rağmen Gare direniş ruhuyla Newroz’da görkemli cevap veren Kürtler, halkıyla, gerillasıyla direnişlerini sürdürüyor. Bu saydığımız direniş odakları devrimci-sosyalist hareketin 1 Mayıs’ı güçlü karşılamak ve kazanmak için nelere, hangi yeteneklere sahip olduğuna işaret etmektedir.

Bunun yanında faşist AKP-MHP iktidarının yaşanan ekonomik krizin faturasını çıkarttığı emekçi halkın “bayat ekmek” kuyruğunda çoğalan sayıları artan yoksullaşma ve açlığa işaret etmektedir; yaygınlaşan salgın ve artan ölümler nedeniyle alınan “tam kapanma” tedbirlerine rağmen aynı koşullarda ve şartlarda tedbirsiz ve güvencesiz çalışmaya mecbur bırakılan, aynı otobüste, fabrikada, yemekhane de itiş-kakış olan 20 milyona yakın çalışanın ailesiyle birlikte sağlığının sermayeye feda edildiği görülmektedir. İflas eden binlerce küçük esnaf, üretemeyen küçük üretici, kod29 ile işinden atılan yüzbinler vb tüm bunlar yan yana getirildiğinde 1 Mayıs sonrasına ilişkin de öngörüde bulunmak mümkündür. Ve 1 Mayıs sonrasının örgütlemesini de gerekli kılmaktadır.

Bu nedenle, 1 mayıs’ın güçlü ele alınması, güçlü örülmesi ve kitlesel sahiplenmeyle kazanılması önemli. Önemlidir, çünkü 1 Mayıs, aynı zamanda devrimci halk kitlelerinin-devrimci-sosyalist hareketin üzerine serpilen ölü topraktan geriye ne kaldığını da gösterecek ayna olacaktır.

Yeni bir atılım için;

Faşizme karşı yürütülen ve basitten başlanan mücadele karmaşıklaşarak, büyüyerek ve muhtemelen daha da sertleşerek devam edecek. Bu konuda net olmak gereklidir. Diğer gerekli olan bir netlikte, ileriye doğru atılan her adımı bir adım daha ileri taşıma kararlılığını ve duruşunu savunmaktır. İleri doğru atılan en küçük bir adım faşist kuşatmayı zayıflatan-daraltılan çemberi genişleten bir öneme sahip olacağı gibi, faşizmin saldırılarını da bir adım ilerden karşılamayı sağlayacaktır.

Örgütlenen birleşik mücadele pratiğinden çıkarılan kısa özete dayanarak çıkarsama yapıldığında, pek doğal olarak 8 Mart, 12 Mart ve 21 Mart pratiği mücadeleyi ileri taşımanın çabasına ve kararlılığına örnek olarak gösterilebilir. Bu noktada olumlu kazanımların ve gelişmelerin olduğu da muhakkaktır. Ki bu olumlulukların 1 Mayıs’ı güçlü karşılama ve 1 Mayıs’ı kazanmaya veri olarak gösterilmesi de anlamlıdır.

25 Kasım’dan başlayan 8 Mart, 12 Mart, 21 Mart ile kitleselleşerek devam eden birleşik mücadelenin 1 Mayıs ile kendini daha görünür kılması, halk kitlelerine ve diğer örgütlü halk güçlerine güçlü bir çağrı da olacaktır. Ama en önemlisi de güçlü 1 Mayıs, 1 Mayıs sonrasının devrimci atılımının öncüllerini de-öncü dinamiklerini öne çıkaracak- ileriye taşıyacaktır. Daha şimdiden 1 Mayıs’a günler-saatler kala faşizmin yasaklamaları ve saldırıları karşısındaki duruşları ve kararlılıklarıyla bu dinamikleri görmek mümkündür. 2021 1 Mayıs’ı, birleşik mücadelenin bu sürece kadar elde ettiği deneyim ve tecrübenin pratik göstergesi olacağı gibi, eksikliklerin-yetersizliklerin-acemiliklerin de açığa çıkmasının fırsatını sunacaktır.

Faşizme karşı örgütlenen birleşik mücadelenin 1 mayıs ve öncesi süreci birleşik bir akılla süzgeçten geçirilerek ileriye doğru güçlü bir çıkış yapma potansiyeline sahip olduğu söylenebilir. Bu konuda iyimser olmak ve 1 mayıs öncesi sergilenen birleşik pratik, birleşik ısrar, birleşik insiyatifi 1 Mayıs’ta faşizme ve her türden gericiliğe karşı her alanda gösterilmeli, 1 Mayıs sonrasında faşizme karşı direnişi ve mücadeleyi bir adım daha ileriye taşıyacak atılıma da hazırlık yapılmalıdır.

Her şeyin, hayata ve yaşama dair, dahası canlılar ve manevi dünyaya ait ne varsa her şeyin üzerinde tek sahibiymiş gibi söz söyleme ve uygulama hakkını kendinde gören; izin verildiği ölçüde, izin verilen yerlerde, izin verilen sloganlarla, izin verilen pankart ve flamalarla ve izi verilen sayı ve izin verilen “kişi”lerle çerçevesi faşist diktatörlükçe çizilen kalıplarla dayatılan 1 mayıs’ın devrimci halk kitlelerince kabul edilmeyeceği açıktır. “Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü” ruhuna da ters olan ve pandemi gerekçesiyle de süslenerek ve zor-şiddet aracıyla da beclenerek dayatılan bu daraltılmış kalıpları benimseyen sınıflar-kesimler elbeteki olacaktır, ne varki, bu kalıpların mücadeleyle elde edilmiş tüm kazanımlardan vaz geçme olmasa da, vazgeçişe ideolojik bir zemin hazırladığı görülmeli ve uyanık olunmalıdır. Virüs, egemenlerin elinde toplumu, devrimci sosyalist güçleri, devrimci-ilerici muhalefeti dizayn etmenin bir aracı olarak kullanılmasına izin vermemek önemlidir.

Unutulmamalıdır ki, virüs açık alanda değil kapalı alanda, fabrikada, büyük yemekhanelerde, camilerde, kongrelerde, salonlarda, toplu taşıma araçlarında bulaşmaktadır. Açık alanda bulaşan ve bulaşıcı olan ise faşizme karşı mücadelede cesarettir, militan mücadeledir. Topluma da 1 Mayıs vesilesiyle bulaştırılması gereken budur.

 

Kaynak: Gazete Patika