Kürtçe: “Anlaşılamayan bir dil” değil, anadil

Bir halkı neredeyse 100 yıl boyunca boyun eğdirmek ve teslim almak istiyorsanız onu dilinden, kültüründen, bütün tarihsel değerlerinden soyundurursunuz. Türk tekelci burjuvazisi ve onun devletinin Kürt halkına yapmaya çalıştığı budur.

Kürt halkı üzerinde Cumhuriyet’in kuruluşuyla başlayan sindirme ve asimilasyon politikası 1925’lerde başladı. Buna direnmeye çalışan Kürtler 1925-1939 arasında katliama tabi tutuldu. On binlerce insan, sadece Kürt oldukları ve en doğal haklarını talep ettikleri için öldürüldü. Bu saldırganlık ve asimilasyon politikası hala bütün araçlarla sürdürülüyor. Türkiye’de son 7 yılda 9 kişi KÜRTÇE KONUŞTUKLARI için ırkçı saldırganlığın hedefi oldu.

Tek ulus, tek dil yaratma gayreti içinde olan Kemalistler Kürt dilini ve kültürünü fiilen yasaklamışlardı. Kürtçe yayın yapmak ya da mahkemede kendisini Kürtçe savunmak bir yana, Kürtçe bir kitap veya dergi bulundurmak bile insanları ölüme götürüyordu.

Umumi Müfettişler eliyle Kürdistan’ı vahşice dizayn etmeye çalışan Kemalistler, bir yandan yeni bir burjuvazi oluşturmak için adımlar atıyor, bir yandan da başta Kürtler olmak üzere çeşitli halkları Türkleştirmeye çalışıyorlardı.

Kürdistan’a atanan Umumi Müfettişlerden Abidin Özmen Siyah raporunda bu konuyu şöyle dillendirmektedir:

16 doğu vilayetinde 1927 nüfus sayımı istatistiklerimizin gösterdiğine göre bir milyona yakın Kürt vardır. Bu Kürtler tamamen asimile edilerek cennet kadar güzel olan oturdukları ülke, Türk vatanının ayrılmaz bir parçası haline mi getirilecektir, yoksa herhangi bir tepki sonucu doğacak ufak tefek vakaya bile meydan vermemek üzere hükümet kuvvetlerinin kontrolü altında birçok senelerden beri sürüp gelmekte olan halin devamını kabul etmek tarafına mı gidilecektir?

(…) Doğu ve güney sınırlarımız dışında Kürtlük gayesiyle uğraşanlar bu sınırlar içinde kendilerinin konuştuğu fiili anlar ve hisleri onlarla müşterek adam kalmadığına kanaat getirsinler. Doğu vilayetlerinin Van Gölü havzası, Muş Ovası, Bulanık ve Malazgirt kazaları, trenlerin ve şoselerin uğradığı sahanın iki tarafı Türk muhacirle iskân edilmelidir. Bugünkü şekil doğu vilayetlerinin çok mühim olan iskân işini halle yeter değildir. (…) Kürt, düzenli hükümet teşkiline, sebebi ne olursa olsun alışmış değildir. Kendisince en kuvvetli şahsiyet kabilenin reisi, köyün ağası, ektiği tarlanın ve kullandığı öküzün sahibi olan adamdır. Onun sözüne kanar, onun emirlerinin tahakkuku için çalışır. Cumhuriyet devrinde bağ gevşemiş ise de tamamiyle kırılmış denemez.”

Kürtçe konuşmak yasaklanıp yaptırıma bağlanır, Kürdistan’da açtıkları okullara özel yetiştirilmiş öğretmenler gönderilir. Devlet dairelerinde, çarşı-pazarda Kürtçe konuşma yasağı uygulanarak Kürtlerin önüne Türkçe öğrenme zorunluluğu konulur.

Bunun için, yemesi, köyünde köylüsünün, anasının, babasının yediğinden ayrılmak, yatağını basit tahta kerevetini kendilerine temin ettirmek suretiyle devşirme ile köy çocuklarını alıp yatılı mektepler kurmak icap eder. Bu okullarda sırf Türkçe konuşmayı ve Türklük propagandasını, Türk büyüklerine karşı sevgiyi uyandıracak bir program takip edilecek, öğrenim süresi üç yıl olup çocuk senenin on on bir ayında okulda kalacak. Bunun için kanun çıkarılmalı. Bu misyoner tarzında bir temsil takibidir. Bu okul kaza merkezlerinde, hatta kalabalık memuru, subayı olan nahiye merkezlerinde genel beş yıllık okullara engel olmayacaktır.”

1958 yılında Musa Anter Diyarbakır’da yayınlanan İleri Yurt gazetesinde Kürtçe bir halk şarkısını ilk kez yayınlayınca  “memleket bölünüyor, parçalanıyor” çığlıkları arasında savcılar göreve çağrıldı. Ancak yasalarda Kürtçe yayın yapmayı engelleyen bir şey yoktu. Kürtler canları pahasına Kürtçe yayın yapmaya devam ettiler. 1977 yılında yayın hayatına başlayan -ve yayınını hala sürdüren Roja Welat gazetesiydi.

12 Eylül faşist cuntasının ilk işlerinden biri, çıkardıkları 2932 sayılı yasayla Türkçe dışında herhangi bir başka dil kullanmayı yasaklamak oldu. Bu yasa pratikte işe yaramadı. Milyonlarca insan kendi anadilini büyük bedeller ödeme pahasına konuşmaya devam etti, Kürtçe yayınlar sürdürüldü. Buna uluslararası alandaki baskılar da eklenince, Kürt halkının büyük direnişi sayesinde 25 Ocak 1991’de Kürtçe konuşmayı, hatta şarkı söylemeyi yasaklayan bu faşist yasa yürürlükten kaldırıldı.

Bu yasanın yürürlükten kaldırılmasının sadece kağıt üzerinde kaldı. 1991 yılının sonlarında SHP milletvekilleri Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle meclis açılışındaki yemin töreninde Kürtçe konuştukları için dokunulmazlıkları hiçe sayılarak mecliste gözaltına alındılar, yıllarca hapis yatmak zorunda kaldılar.

1990’lı yıllarda Kürtçe üzerindeki baskılar inanılmaz boyutlara ulaştı. Kürtçe bir yayın yapabilmek neredeyse imkânsız gibiydi; en azından ağır işkencelerden geçmeyi göze almak gerekiyordu. Her şeye rağmen Kürtler kendi yayınlarını çıkarmaya devam ettiler. Kürt sanatçılar üzerinde de büyük baskılar uygulandı. Kürt sanatçı Ahmet Kaya, 1999 yılında Magazin Gazeteciler Derneği’nin gecesinde Kürtçe şarkı söyleyeceğini ve klip çekeceğini açıklaması üzerine linç edilme tehlikesi atlattı. Ahmet Kaya aleyhinde büyük bir kampanya başlatıldı ve Kaya hayatının son iki yılını sürgünde geçirmek zorunda kaldı.

KCK üyesi olmakla suçlanan belediye başkanları savunmalarını Kürtçe yapmakta ısrar ettiler. Başkanların güçlü direnişi karşısında hakimler ne yapacaklarını şaşırdılar, kimisi kayıtlara “anlaşılamayan bir dil…”  yazdırırken, kimi tercüman aracılığıyla savunmaları Kürtçe almayı kabul etti.

2015 yılında AKP’nin Türkçe dışındaki tabelalardan daha fazla vergi almaya yönelik, ‘Türkçe tabelaya az vergi, yabancı dillere çok vergi’ projesi, ‘Vatandaş Türkçe konuş’ ırkçı kampanyasının güncellenmiş hallerinden biri olarak iş gördü.

Milyonların konuştuğu bir dil olan Kürtçe, aradan geçen yıllar boyunca baskı altında olmaya ve varlığını sürdürmeye devam etti. Çünkü onu sahiplenenler olduğu sürece hiçbir dili yok edemezsiniz. Bir halkı yok etmeyi başaramadıysanız, o dili de ortadan kaldıramazsınız!

Kürtçe’nin resmi dil olması mücadelesi Dünya Anadili Günü’nde de sürdürülüyor.

Alınteri

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir