AKP-MHP Özel Savaş Rejimi

AKP-MHP faşist rejiminin kendine özgü bir karakteri vardır. Kendisinden öncekiler gibi değildir. Önceki süreçlerden farklı olarak daha özgün çizgiler taşımaktadır. Bununla beraber kendisini yapılandırmıştır ve bu faşist geleneği en üst aşamaya taşımaya çalışarak kendisini tarih yazan bir konuma ulaştırmak istemektedir. Faşist soykırımcı TC devletini anlamak, tanımak önemlidir. Bu bağlamda AKP-MHP faşizmi doğru anlaşılmalı, doğru çözümlenmelidir. Keza, AKP-MHP faşizmini diğerlerinden ayıran çizgiler de ortaya konulmalıdır. TC devleti kan emici, vahşi bir devlettir. Kandan beslenen, kan üzerinden siyaset yapan, kendisini soykırım üzerinden var eden ve halkların değerlerini gasp edip onları zorla asimile eden bir gelenekten gelmektedir. O, Osmanlı İmparatorluğu’nun devamıdır.

O açıdan bakıldığında yüzyıllık Mezopotamya-Anadolu coğrafyasında yapılmadık katliam, gerçekleştirilmedik trajedi yoktur. Kürt halkı 50 yıllık özgürlük mücadele geleneğinde bunu çok iyi bilince çıkarmıştır. Mevcut durumda AKP-MHP faşizminin Kürt halkını yok etme, Türkiye’de devrimci-ilerici güçlerin direnişini kırma dışında başka bir hedefi yoktur. Bunun için Kürtlerin yok olması, imha ve tasfiye edilmesi için ne gerekiyorsa yapmayı mübah görmektedir.

Erdoğan-Bahçeli bu geleneği devam ettirmektedir ve bu geleneği sonuçlandırarak kendisini tarihe mal etmeye çalışmaktadır. Son yedi yılık çöktürme savaş süreci bunu en güzel biçimde özetlemektedir. Düşman gerçekliğinin anlaşılmasında, düşman bilincinin açığa çıkartılmasında, bununla beraber faşist soykırımcı TC devletinin amaçlarını ortaya konmasında önemli bir süreç olmuştur.

AKP-MHP faşizminin diğer ayırt edici bir özelliği ise özel ve psikolojik savaşta zirveyi yaşaması olmaktadır. Yürütülen mücadelenin haksız olduğu gerçeğinden hareketle, meşru olmadığı bilinciyle soykırım politikaları ve tasfiye konseptlerini bir şekilde halka kabul ettirmeye çalışmakta ve halkın bunları olumlu görmesini sağlama arayışında olmaktadır. Bunu yaparken en fazla özel ve psikolojik savaşa dayanmaktadırlar. AKP-MHP yönetimi bu yönüyle faşist TC geleneğinde iktidara gelmiş en büyük özel savaş hükümeti olmaktadır.

Yürütülen savaş politikalarıyla Kürdistan ve Türkiye’deki kadın ve gençliği hedeflemektedir. Özel savaş politikalarını gençlik ve kadın üzerinden derinleştirmektedir. Yürütülen özel savaş politikaların yüzde doksanı kadın ve gençliği mücadeleden, direnişten koparma savaşıdır. Bununla yapılmak istenen ve hedeflenmek isten gençliğin öncülük dinamizmi, kadının etrafında oluşmuş toplum örgütlülüğün ve öncülüğün dağıtılması hedeflenmektedir. Yani kadın ve gençliğin mücadeledeki öncü pozisyonunu ortadan kaldırmak, mücadeleye kattığı dinamizmi etkisiz kılmak istenilmektedir. Gençlik ve kadının mücadelede koparılmasıyla devrimin, devrimci mücadelenin tasfiye edilebileceğini iyi bilmekteler. AKP-MHP bu politikasına karşı gençlik, kadın, işçi, emekçi ve demokrasi güçleri, Devrimci güçler Birleşik odak altında mücadele geliştirdikçe, psikolojik özel savaş politikası boşa çıkarıldıkça faşist rejim daha bir daralacak ve çöküşün eşiğine hızlı şekilde gelecektir.

Faşizme karşı mücadelede doğru politika ve ittifaklar önemlidir. İttifaksız demokrasi ve özgürlük mücadelesi verilemez. Türkiye halkları ve devrimci, demokrasi güçleri ile ortak mücadeleyi esas alacak demokratik siyasal mücadele perspektifi çok önemlidir. Türkiye’yi demokratikleştirmenin yolu Kürt özgürleşmesini kabul etmekten geçer. Türkiye’de demokratik siyasal alan başarılı olmak istiyorsa yegâne yol budur. Bunun karşıtı olarak bazılarının dayattığı gibi sadece Kürtlere seslenen bir zihniyet ve politika da başarılı olamaz. Kürtlerin özgürlüğü böyle sağlanamaz. Böyle bir anlayış ve politika Kürtleri özgürlüğüne kavuşturmayacağı gibi soykırımla karşı karşıya bırakır. Zaten bu nedenle Kürtlerle Türkiye halklarının ve devrimci, demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine en fazla karşı olan özel savaş hükümeti olan AKP-MHP hükümeti TC devleti olmaktadır. MİT de böyle bir mücadele ortaklığını sabote etmek için her yola başvurmaktadır. Birkaç gün önce HDK, HDP ve başka demokratik kitle örgütlerine yaptığı baskında daha önceki baskınlar gibi provokasyondur. Birleşik demokrasi güçlerinin bir arada oluşunu engelleme, sabote etme operasyonudur. Böyle okumak, buna göre dersler, sonuçlar çıkarmak ve AKP-MHP özel savaşına karşı daha örgütlü direniş içinde kenetlenip, karşı duruş içinde olmak gerek.

AKP-MHP ve MİT istiyor ki HDP sadece Kürtlere seslenen parti olsun! HDP ve tüm demokratik siyasal mücadele alanı için en büyük tehlike budur.7 Haziran seçimleri öncesi izlenen politika daha da geniş kesimleri kapayacak biçimde yürütülmezse ne demokrasi mücadelesinde ne de olası bir baskın seçimde başarılı olunabilinir. Bu açıdan HDP’yi sadece Kürtlere seslenen bir parti haline getirmek isteyenlere karşı mücadele edilmeli, bu tür eğilimlere kuşkuyla bakılmalı. Bunların Kürt dostu ve Kürt halkının özgürlüğünü isteyenler olmadığı bilinmelidir. Bu eğilimler Kürtleri yalnızlaştırma ve mücadelesini boğma stratejisinin unsurları olarak görülmelidir. Önemli olan niyet değil ortaya çıkaracağı sonuçlardır.

Şu anda AKP-MHP faşist ittifakını yıkmak temel hedef olmalıdır. Olası baskın seçimde demokrasi güçleri kazanmak istiyorsa, Birleşik Mücadele Güçleri, ancak AKP-MHP özel savaş araçlarına karşı birleşik öncü değerde çıkış yaparak kazanabileceğini düşünmelidir. Yoksa olası baskın seçimde kaybedecek olan devrimci, demokrasi güçleri olacaktır. Kazanacak olan yine AKP-MHP olacaktır. Dolaysıyla kazanan özel savaş olacaktır.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir