İSTANBUL – Ankara’da Cemevlerine yönelik gerçekleştirilen saldırıların organize olduğunu söyleyen DAD Eşbaşkanı Kadriye Doğan, şöyle dedi: “Maraş Katliamı gerçekleşti, ardından 12 Eylül gerçekleşti. 2 Temmuz Madımak Katliamı’ndan sonra 1993 yılında Kürdistan bölgesinde köy boşaltmalar, faili meçhuller yaşandı. Yani bunlar demokrasi talebinde ortaklaşmamıza gözdağıdır.”
Tarihin bir çok döneminde katliama, yasaklamalara, sürgünlere, yok sayılma ve asimilasyona maruz kalan Aleviler, her süreçte hedeflenen kesimlerin başında geliyor. Bunun en son örneği de Ankara’da yaşandı. 30 Temmuz’da Muharrem Orucu’nun ilk gününde farklı mahallelerde bulunan Ana Fatma Cemevi, Şah-ı Merdan Cemevi, Gökçebel Köy Derneği ve Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı’na eş zamanlı olarak saldırı gerçekleşti. Saldırılar sırasında bazı kurumların camları kırıldı, bazılarında ise içerideki insanlara yönelik fiziksel saldırılar gerçekleştirildi.
Türkmen Alevi Bektaşi Vakfı Genel Merkezi’nde bulunan bir kadın ise kesici aletle yaralandı.
Saldırı sonrası açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Eski Türkiye’nin ayak izlerine rastlanıldı” derken Devrimci Gençlik Dernekleri’ni hedef aldı. Aleviler başta olmak üzere toplumun birçok kesimi ise saldırının iddia edildiği gibi münferit değil, organize bir saldırı olduğunu vurguladı. Türkiye ve bölge kentlerinde saldırılara ilişkin birçok eylem ve etkinlik gerçekleştirilirken saldırılara karşı ortak mücadele mesajı verildi. Saldırı sonrası gözaltına alınan 3 kişiden biri ise tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) Eşbaşkanı Kadriye Doğan, saldırıyı değerlendirdi.
‘Alevi toplumuna saldırarak dikkati değiştiriyorlar’
Alevilere ve Cemevlerine yönelik gerçekleştirilen saldırıların her geçen arttığını vurgulayan Kadriye, bu nedenle Ankara’daki saldırının ilk olmadığını ifade etti. Kadriye, “Saldırıyı ilk duyduğumda ‘yine mi?’ sorusunu sordum. Türkiye’nin sıkıntılı dönemlerini, ekonomik krizlerini, siyasi bunalımlarını aşmak için toplumun dikkatini farklı yere çekmeye çalışıyorlar. Bu şekilde kendi beceriksizliklerini, topluma yaşattıkları ıstırapları unutturmak istiyorlar. Bunu da Alevi toplumu üzerinden gerçekleştiriyorlar. Yine Alevilere yönelik bir provokasyon olduğunu gösteren birçok emare söz konusu” şeklinde konuştu.
‘Organize bir saldırı’
Emniyetin verdiği bilgiye göre failin İzmir’den gelerek saldırıyı gerçekleştirdiğini söyleyen Kadriye, failin saldırıyı meşrulaştırmak için çeşitli ifadelerde bulunduğunu da sözlerine ekledi. Saldırıların organize olduğunu dile getiren Kadriye, “İlk başta ‘illuminati’ yapısının yaptırdığını söylemiş. Ardından ilahi bir gücün kendisine yaptırdığını söylemesine karşı tüylerim ürperdi. Çünkü bu ilahi güçlerden destek alarak size saldırma ve yok etme hakkını kendinde görüyor. Bu ifade tehlikeli bir yaklaşım. İnançlı insanların nezdinde bir onaylama, bekleme davranışı. Bu, insan zihniyle dalga geçmektir, yani bunun doğru olduğunu kabul etmek insan aklına aykırı. Tuzluçayır’dan Kızılay’a kadar dört yere saldırmış ve Eskişehir’e giderken yakalanmış. Bu kadar kısa bir sürede bunları yapıp gidemez. Organize bir olay olduğu görülüyor” dedi.
‘Alevi toplumundan özür dilenmeli’
Failin arkasındaki güçlerin ortaya çıkartılmasının ve toplumun rahatlatılması gerektiğinin altını çizen Kadriye, “Bu saldırıların neye mâl olacağı iyi kestirilmeli. Geçmişten günümüze devletin refleksi hep böyle. Alevilerin katledildiği ve saldırıya uğradığı yargılama süreçlerine baktığımızda; failleri meczup gösterme, bir kişiye mâl ederek olayın üstünü kapatma ve unutma eğilimine gittiler. Perde arkasındaki güçler deşifre edilmediği, yüzleşme gerçekleşmediği için saldırılara tekrar maruz kalıyoruz. Bundan dolayı bu olayda soruşturmanın gerçek anlamda yapılacağı güvencesine ihtiyacımız var. Geçmiş olaylarda da gereken yapılmadığı için Alevi toplumundan özür dilenme ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Eşitlik ve özgürlük özlemi…
Alevilere yapılan saldırıların temelinde tekçi düşüncenin yer aldığına işaret eden Kadriye, “tek din”, “tek dil”, “tek ırk” düşüncesinin bu saldırıları beslediğinin altını çizdi. Eşitlik ve özgürlük özlemi içerisinde olduklarını belirten Kadriye, “Bunun mücadelesi veriliyor ama bu düşüncenin evrilmesini yaşayamadık. Bu saldırıların bitmesi ancak toplumun tüm farklılıklarının kabulü ve anayasal eşit statü ile sağlanır. Tekçi zihniyetten kurtulup toplumun demokrasiye evrilmesi gerekiyor” dedi.
Türkiye’nin laik olmakla övündüğünü ancak laik olmadığını vurgulayan Kadriye, “Bir dinin diyanetini kurarak diğer dinler üzerinde hegemonya yaratmasına laiklik diyemeyiz. Türkiye’nin laik olabilmesi için tüm inançlara eşit mesafede yaklaşıp, dini kurumları da inanç sahiplerinin ukdesine vermesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘Örgütlülük hedefte’
Alevilerin özelikle örgütlü bir şekilde taleplerini dile getirdiklerinde saldırıya maruz kaldığına işaret eden Kadriye, Madımak, Maraş ve Sivas Katliamı’nın da Alevilerin örgütlü bir şekilde hareket etmesi sonucu gerçekleştiğini kaydetti. Alevilerin bu şekilde sessizliğe ve görünmezliğe itildiğini ifade eden Kadriye, “Bugün de aynı zihniyetle hareket ediliyor. Aleviler görünür olmaya başladı, bundan dolayı sessizliğe itilmeye çalışılıyorlar. Alevilerin bu zihniyete teslim olmamak için bir arada olup bu olayı ciddiyetle takip etmeli” dedi.
‘Demokrasi talebine gözdağı’
Türkiye’de hiçbir olayın tesadüfi şekilde gerçekleşmediğini aktaran Kadriye, saldırı gerçekleştirilen Cemevlerinin de tesadüfi olmadığını paylaştı. Tüm saldırıların arkasında çok ince hesapların olduğunu söyleyen Kadriye, sözlerine şöyle devam etti: “Maraş Katliamı gerçekleşti, ardından 12 Eylül gerçekleşti. 2 Temmuz Madımak Katliamı’ndan sonra 1993 yılında Kürdistan bölgesinde köy boşaltmalar, faili meçhuller yaşandı. Yani bunlar demokrasi talebinde ortaklaşmamızın gözdağıdır. Alevilere kadın, ekoloji ve Kürtlerin demokrasi talebi ile ortaklaşmayın demektir” cümlelerini kullandı. Devletin Alevi kimliğine yönelik gerçekleştirdiği saldırılardan birinin de Aysel Tuğluk şahsında gerçekleştiğini belirten Kadriye, “Demans hastası Aysel Tuğluk’a bunu yapabilmek için o kimliğe özel bir kin beslemek gerekiyor. Aysel Tuğluk Kürt, Alevi ve mücadele kadınıdır. Devletin Aysel Tuğluk’un kimliğine özel bir düşmanlığını olduğunu kabul etmek lazım.”
Ortak mücadele çağrısı
Kadriye toplumsallaşma ve ortak yaşam dikkat çekerek, “Aleviler önce dağa, taşa sonra komşuya, sonra da kendisine dua eder. Ben de bir Alevi olarak ülkede ve dünyada tüm doğanın zulme uğramadığı, talan edilmediği, yolsuzluğun, arsızlığın, nursuzluğun olmadığı, rızalı, ikrarlı toplumun özlemi içindeyim. Böyle bir toplum istiyoruz. Tüm özgürlük, eşitlik arayışı içerisinde olan kesimlere bir arada ortak, eşit yaşamı kurmak için mücadele çağrısı yapıyorum” sözleriyle seslendi.
Rozerin Gültekin