Hayatı işkenceyle geçen Yıldırım adım adım ölüme sürüklendi

DERSİM – Devlet baskısıyla göç ettirildiği köyüne girişi 13 yıl yasaklanan, defalarca gözaltına alınan, işkence tezgahlarından geçirilen Zülfü Yıldırım, ağır sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmeyerek, adım adım ölüme sürüklendi.

Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan hasta tutuklu 68 yaşındaki Zülfü (İbrahim) Yıldırım’ın, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği iddia edildi. Beyin tümörü ile birçok hastalığı bulunan ve yüzde 96 engelli olan Yıldırım, tahliye edilmeyerek adım adım ölüme sürüklendi. Tahliyesine 10 gün kala yaşamını yitiren Yıldırım, 2011 yılında Dersim’de “KCK” adı altında yürütülen operasyonlar kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. Malatya E Tipi Cezaevi’ne konulan Yıldırım, birçok hastalığı olmasına rağmen 9 buçuk ay sonra çıkarıldığı mahkemece sağlık durumu göz önüne alınarak tahliye edildi.

Tutuksuz yargılandığı süre boyunca geçirmiş olduğu ameliyatlar nedeniyle Ankara ve Diyarbakır’da tedavi gören Yıldırım’ın yargılandığı dava kapsamında “örgüt üyeliği” iddiasıyla verilen 7 yıl 6 ay hapis cezası Yargıtay tarafından onandı. 2017 yılının Ekim ayında yeniden tutuklanan Yıldırım, Elazığ 1 No’lu Cezaevi’ne gönderildi. Ağır sağlık sorunlarına rağmen Yıldırım, bir yıl sonra Elazığ T Tipi Cezaevi’ne sevk edildi ancak 3 ay sonra tekrar Elazığ 1 No’lu Cezaevi’ne geri götürüldü.

KANSERE YAKALANDI

Beyin tümörü nedeniyle kanser hastalığına yakalanan Yıldırım, tutuksuz yargılandığı sürede üç ameliyat geçirdi, bu ameliyatlar sonrası sağ gözünü kaybetti, sol gözünde ise yüzde 40’lık görme kaybı oluştu. Vücut direnci zayıflayan Yıldırım, aşırı stres sonucu kalp krizi geçirdi, ameliyatla kalp kapakçıkları değiştirildi. Ayrıca Yıldırım’ın tansiyon, guatr ve kolesterol gibi kronik hastalıkları da baş göstermeye başladı.

CEZAEVİNDE KALABİLİR!

Tutuklu olduğu süreçte yüzde 96 engelli raporu olan Yıldırım, kaldırıldığı Elazığ Fırat Üniversitesi heyetinin “cezaevinde kalabilir” raporu üzerine Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edilmedi. Tekrar cezaevine gönderilen Yıldırım, koronavirüs salgını nedeniyle 8 ay boyunca kontrole götürülmedi. Ağır sağlık sorunları ve ilerleyen yaşına rağmen tek kişilik hücrede tutulan Yıldırım, tahliyesine 10 gün kala kalp krizi sonucu düşerek yaşamını yitirdiği ileri sürüldü.

Memleketi Dersim’in Weraniç köyünde son yolculuğuna uğurlanan Yıldırım’ın mezarı başında “arkadaşım” diyerek ağıt yakan eşi Aslı Yıldırım, eşinin mücadelesini ve cezaevinde yaşadıklarını anlattı.

13 YIL KÖYÜNE GİDEMEDİ

Devlet baskıları sonucu 1990’lı yıllarda ailesiyle birlikte doğduğu Weraniç köyünden göç etmek zorunda kalan Yıldırım’ın, defalarca gözaltına alındığını ve 13 yıl köye girişinin yasaklandığını belirten eşi Aslı Yıldırım, “Çok acılar çektik, neler gördüm neler” diyerek sözlerine başladı. 90’lı yıllarda yaşanan baskıları anlatan Yıldırım, “Askerler köye geldiklerinde herkesi tehdit ediyorlardı. Komşularımızın hepsi gitti. Bir biz kalmıştık. Ev bulamamıştık, sonra bizi de tehdit ettiler, ‘çıkın sizi yakarız’ dediler. Biz de mecbur kaldık, her şeyimizi ucuza satıp, Dersim merkeze geldik. Kamyonun içinde 3 gün 5 çocukla ev aradık. Sonra biri bize yardım etti, inşaat halindeki bir evde 9 gün kaldık, her yer kumdu” diye belirtti.

57 GÜN İŞKENCE GÖRDÜ

HPG’li oğlu Devrim Yıldırım’ın 1999’da yaşamını yitirmesinin ardından kendilerine yönelik baskıların arttığını dile getiren Yıldırım, “Cenazesini zar zor getirmemize izin verdiler ama cenazesine bakmamıza izin vermediler. Onu görmediğim için öldüğünü kabullenmiyorum, hep kapıda oturuyorum, bir gün çıkıp gelir diye bekliyorum. Neler neler gördüm, ne acılar çektim. Çocuğum gittiğinden bu yana eşimin peşini bırakmadılar. Yıllarca işkence gördü. Köyde de sürekli gözaltına alıyorlardı. Bir gün aldıklarında, 57 gün işkence ettiler. O işkenceden sonra geldiğinde yumruklarla dişlerini kırmışlardı. Doktor işkenceden dolayı tümör çıktığını söylüyordu. Önceden yılda iki kez İstanbul ve Ankara’ya tedavi için gidiyordu ama Elazığ’da 5 yıldır ne tedavi ne başka bir şey gördü. Onun yeri cezaevi değildi” ifadelerini kullandı.

RAPORLARI KABUL ETMEDİLER

Eşinin tahliye edilmesi için birçok yere başvurduğunu söyleyen Yıldırım, “Rahatsızdır, 4-5 kere beyinden ameliyat olmuş, bir gözünü tamamen kaybetmiş, bir gözünde de yüzde 40 oranda kayıp var dedik ama kabul etmediler, bırakmadılar. Baktılar ki Karakoçan’da doktor yok, Karakoçan Savcısı kabul etmedi, tekrar Elazığ Cezaevi’ne geri gönderdiler. Elazığ’da da koğuşta dövdüler mi, ittiler mi ne yaptılar? Kendi mi düştü, bunlar mı düşürdü, bilmiyorum. 14 Ağustos’ta, saat 02.00’da beni aradılar ‘Zülfü Yıldırım ölmüş gelin, cenazesini alın’ dediler. Çocuklarım gitti, getirdi, cemevine bıraktık” diye belirtti.

4 SAAT SONRA HABER VERİLDİ

Yıldırım, ölüm nedenini bilmediklerini ifade ederek, “Bir şey mi oldu, bir şey mi yaptılar, bilmiyoruz. Belki bunlar dövdüler, öldürdüler. Kaç saat hastanede kalmış, bize söyleseydiler gider beklerdik hastane önünde. Bizi ölümünden 4 saat sonra aradılar. Akşam saat 22.00’da ‘hayatını kaybetmiş’ diyorlar ama ben inanmıyorum. Belki gündüz 10.00’da oldu, ben onlara inanmıyorum” dedi.

TAHLİYESİNE 10 GÜN KALMIŞTI

Eşiyle en son 9 Ağustos’ta telefon üzerinden görüştüğünü belirten Yıldırım, şöyle dedi: “Salı günleri beni arardı. Bu hafta da beni aradı. 10 günü kalmıştı tahliyesine, oğlum, torunlarım hepsi yurtdışında. Dedi ki, ‘Beş yıldır torunlarımı görmüyorum, torunlarımı getirsinler göreyim.’ Oğluma söyledim, aldı geldi çocukları. Çarşamba günü de açık görüş vardı. Bana dedi ki ‘Ölüyorum, ne mutlu sana ki sen torunları görebiliyorsun, ben göremiyorum.’ Ben de kızdım kendisine, ‘5 yıl bitmiş, 10-15 günün kalmış, sabret sende göreceksin’ dedim. Meğerki fark etmiş öleceğini, göremedi torunlarını. Eve gelseydi, bu kapının arkasında ölseydi zoruma gitmezdi ama 10 gün kalmıştı, çok zoruma gitti. Oğlum babasını görmek için geldi ama göremedi.”

HASTA TUTUKLULAR İÇİN SES ÇIKARMALI

Yetkililerin hasta tutuklulara karşı sessizliğine tepki gösteren Yıldırım, “Her şey Recep Tayip Erdoğan’ın elindedir, bunu da o söylüyor. Hasta tutuklular için ses çıkarmak lazım. Artık yetkililer görevini yerine getirsin, ‘yeter, bitsin’ desinler. Yoksa bu gidişle daha çok ölüm haberi alırız” dedi.

MA / Eylem Akdağ-Yusuf Şeker

MEZOPOTAMYA AJANSI

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir