Meram’daki ırkçı katliamın bir yılı

Dedeoğulları Ailesi’nin ırkçı saldırı sonucu 7 ferdini yitirmesinin üzerinden bir yıl geçti. Devlet birimlerinin ırkçı aileye kol kanat germesi, tek tetikçiyle sıradan bir vaka gibi geçiştirmeye çalışmasına karşı da mücadele sürüyor.

Konya’nın Meram ilçesinde Dedeoğulları Ailesi’nin 30 Temmuz 2021’de ırkçı saldırı sonucu 7 ferdinin yitirmesiyle ilgili davada ilerleme sağlanamıyor. Ortaya çıkarılan tüm delillelere rağmen saldırganlar devletin koruma çemberinde.

Devletin inkar ve imha siyasetiyle beslenen ırkçılık, Kürtlere yönelik ‘sivil’ saldırılara da dönüşüyor. Kürtlerin dilleri, kültürleri ve ulusal aidiyetleri ırkçı saldırıların hedefinde olmaktan kurtulamıyor. Sadece Kürtçe konuştuğu veya Kürt olduğu bilindiği için tutuklananların, katledilenlerin veya diğer baskılara maruz bırakılanların sayısı, artık tutulamayacak kadar çok. Son ırkçı saldırılardan birinin kurbanı da Dedeoğulları Ailesi’ydi.

Konya’nın Meram ilçesinde ikamet eden Dedeoğulları Ailesi’ne 30 Tammuz 2021’deki saldırıda, dördü kadın 7 kişi katledildi. Katliamın ardından Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında katil Mehmet Altun tutuklandı. Altun ve Keleş ailelerinin iş birliğiyle devlet gözetiminde gerçekleşen katliamın dosyası devam ediyor.

KÜRTLERE KÜFÜRLE BAŞLADI

Yaklaşık 25 yıl önce Kars’tan Konya’nın Meram ilçesine taşınan Dedeoğulları Ailesi, burada çiftçilik yapmaya başlamış ve 2010’a kadar da komşularıyla hiçbir sorun yaşamamış. Katliamdan sonra savcılığa ifade veren sağ kalan ailenin tek bireyi olan Çetin Dedeoğulları, aralarında ilk sorunun 2010’da başlamasının nedenini şu sözlerle açıklamıştı: “Rahmetli babam Yaşar’ın o tarihte ektiği tarlaya Lütfi Keleş’in kiraladığı tarlası komşudur. Lütfi Keleş o tarihte tarla işleri için babamdan yardım istemiş. Birlikte iş bittikten sonra oturup çay içip radyo dinliyorlarmış. Radyoda güneydoğudaki bir kısım olaylar nedeniyle haber çıkınca, Lütfi Keleş Kürtlere küfür etmiş. Bunu birkaç dakika içerisinde bir-iki kez daha tekrarlayınca babam dayanamayıp, ‘Sen Kürtlere nasıl küfür edersin, ben seni sinkaf ederim’ diyerek karşılık vermiş. Babam Yaşar ve Lütfi arasındaki bu olay karakola yansımamış ve konu orada kapanmış. Ben bu olayı babam Yaşar’dan bizzat duymuştum.”

KATLİAMIN ÖNCESİ DE VARMIŞ

Çetin Dedeoğlulları’nın savcıya verdiği ifadeden de anlaşıldığı üzere, fail ailenin katledilen aileye karşı olan kininin temelinde ırkçı saiklerin olduğu aşikardır. Öyle ki, katliamdan kısa bir süre önce de Dedeoğulları’na saldırılmış ve yaralanmalarına neden olunmuş. Çetin Dedeoğulları, bu saldırıyı da şu sözlerle ifade etmişti: “Sonradan öğrendiğim kadarıyla karşı taraftaki kişiler benim aileme saldırmış ve olay neticesi kardeşim Metin ağır yaralı olmak üzere diğer aile fertlerim de yaralanmış. 12/05/2021 tarihinde meydana gelen bu saldırı için hiçbir sebep bulunmamaktadır.”

TEDBİR TALEPLERİ DUYULMADI

Fail Keleş Ailesi’nin, Dedeoğulları’na olan ırkçı saldırıları esasında bir katliamın habercisi olarak devam etmiş. Katledilen 7 kişi, daha önceki saldırılarda polise verdikleri ifadelerinde, meselenin ırkçı yaklaşımlarla vuku bulduğunu ve önü alınmazsa çok daha kötü sonuçların ortaya çıkacağı uyarılarında bulunmuş. Dedeoğulları, bu saldırılardan dolayı defalarca adli makamlara başvurularda bulunarak, büyük bir tehlikeyle karşı karşı olduklarını, kolluğun bu konuda tedbir alması gerektiğini talep etmiş, ancak talepler her seferinde dikkate alınmamış.

TETİKÇİNİN LÜKS KONUKLUĞU

Katliamda tetikçilik yapan Mehmet Altun, Dedeoğulları’nın evlerini basıp, onları katletmeden önce katliamı planladığı, finansal destek aldığı ve tek başına organize olmadığı dava sürecinde elde edilen bilgi ve bulgularla ispatlanmış oldu. Tetikçi Altun, katliamdan önce Eskişehir, Ankara, İstanbul ve Bursa’ya gittiğini, buralarda otellerde kaldığını dava duruşmasında ifade etmişti. İstanbul’da Hilton, Eskişehir’de ise Rixsos gibi lüks otellerde kaldığını ifade eden Altun’a, Dedeoğulları’nın avukatları, bu lüks otellerde kalmak için parayı nereden temin ettiği sorusunu sormuştu. Altun, mahkeme heyeti başkanının kendisine yönelttiği “Lüks otellerde neden kaldın?” sorusuna ilişkin ise “Kafamı toparlamak için gittim, ne işler yapabilirim diye gittim ve orada otellerde kaldım” yanıtını vermişti. Avukatlar, Altun’un bu lüks otellerde kalabilmek için parasal destek aldığını, dolayısıyla katliamı tek başına yapmadığını ve mutlaka kendisiyle beraber hareket eden biri/birilerinin olduğunu dile getirmişti.

TETİKÇİ BENZİNLE GİTTİ

Dava aşamasında tetikçi Altun’un, Dedeoğulları’nın evine giderken yanında benzin ve silah götürmesi de katliamın önceden planlandığının bir göstergesiydi. Mahkemede silah ve benzini kendisiyle götürmesinin nedenini sorduğunda ise Altun, “Kendimi korumak için aldım, benzini de ne için aldığımı bilmiyorum. Kötü bir şey olursa diye aldım, yakma niyetiyle değil. Aracı da iki gün önce kiraladım, kiralama sebebim gidip onlarla konuşmak içindi” şeklinde cevaplamıştı. Avukatların “Sürekli arabanda benzin taşıyor musun? Benzini neden aldın?“ sorusuna ise Altun, “Bilmiyorum” yanıtını vermişti.

KATLİAM SONRASI 112’Yİ ARAMIŞ

Dedeoğulları’nın avukatlarının talepleri üzerine dosyada yer alması için istedikleri HTS kayıtlarında, fail Altun’un katliamdan hemen sonra 155’i arayarak “5 kişiyi daha öldüreceğim” diyerek ambulans istediği ortaya çıkmıştı. Avukatlar ayrıca Altun’un kaldığı otellere dair tutulan kayıtların, sanıkların cezaevindeki konuşmalarının ve ziyaret kayıtlarının tamamının istenmesini talep etmişlerdi.

ERDOĞAN’DAN YARDIM TALEBİ

Dedeoğulları Ailesi’ne 12 Mayıs 2021’de saldıranlar arasında bulunan Veli Keleş, ırkçı saldırıya dair ilk duruşmanın görüldüğü 14 Ocak’ta CİMER’e bir dilekçe yazarak AKP Genel Başkanı Erdoğan’dan yardım talep etmiş. Keleş, “Sayın Cumhurbaşkanım” sözleriyle başladığı dilekçesinde katliam dosyasında da sanık olarak yargılandığını ifade ederek, katliama dair hiçbir ilgi ve bilgisi olmadığını ileri sürmüş. Keleş, dilekçesinin detaylarında şu ifadelere yer vermiş: “Karşı tarafın bizim daha önce yaptığımız kavgayı ırkçı bir saldırı gibi göstermeye çalışmasını ve kamuoyunu, medyayı, hatta hukuk ve kolluk kurumlarını manipüle edişini müşahede etmekteyiz. Bizim bu davamız üzerinden çirkin planlarını dağda yapamadıklarını kamuoyu oluşturarak ve ırkçı bir olay gibi göstererek yapmaya çalışıyorlar, karşı tarafı hain terör örgütünün uzantıları sahiplendi ve davalarda medya ve gündem oluşturmak için ellerinden geleni yapıyorlar.”

TETİKÇİ ‘MORAL KAMPINA’ ALINMIŞ

Dedeoğulları Ailesi’nin avukatlarından Atilla Kart, daha önce Mezopotamya Ajansı’na verdiği bir demesinde, tetikçi Mehmet Altun’un katliamdan önce ‘moral kampına’ alındığını ifade etmişti. Kart, “Dosyada elimize geçen bilgi ve belgelerden anlaşılıyor ki Altun’a ‘ailene de biz bakarız’ denildi. Şu anki bulgulara göre Altun’un profesyonel bir tetikçi olarak hazırlandığını görüyoruz. Öylesine bir organizasyon var ki Altun, Dedeoğulları’nın evine ilk girişinde Barış evde yok. Barış’ın dönüşünü takip ediyor. Tam 10-12 dakikalık süre içerisinde başka kişilerle iletişim içinde olduğuna dair kayıtlar var. Ancak o HTS kayıtları emniyet tarafından iyice incelenmedi. Ayrıca lüks otellerde kaldığına dair belgeler de var elimizde. Bu belgelere dayanarak moral kampına alındığını söylüyoruz” şeklinde konuşmuştu.

GÖRÜNTÜLER VE BELGELER SİLİNMİŞ

Katliam gününe ait iki dakikalık görüntünün kayıtta olmadığı, davanın ilerleyen duruşmalarında görülmüştü. Failin Dedeoğulları’nın evinden ilk ayrılışının ardından iki dakika yok edilmişti. Yine katil, 2 Ağustos’ta 155 ile 35 dakika görüşmüş. 35 dakikalık görüşme 50-60 sayfayı buluyor ama rapor yok ediliyor. Yalnızca bir sayfa kalıyor. 1 sayfası dosyada unutuluyor. Bu, olayın nasıl organize olduğunu gösteren bir bulgu niteliğinde değerlendiriliyor. Bu kayıtların nerede, neden gizlendiği, katilin kimlerle pazarlık yaptığı soruları henüz cevabını bulmuş değiller. Katil orada ‘5 kişiyi daha öldüreceğim, sonra teslim olacağım’ derken, katliamı işlediğini itiraf ediyor, çünkü kardeşi Ayşe’nin işbirliğinin açığa çıkmasından kaygı duyuyor.

KATİL CEZAEVİNDE KORUMAYA ALINMIŞ

Tetikçi Altun, tutuklandıktan sonra eşiyle yaptığı telefon görüşmelerinin ses kayıtlarında kendisine çok iyi bakıldığını, keyfinin yerinde olduğunu ve kimsenin onu merak etmemesi gerektiğini söylemişti. Yine katilin eşine yapılan para ‘desteğiyle’ ev alabilme boyutuna ulaştığı da belgelerle ispatlanmıştı Tüm bu bilgi ve belgeler ışığında, katliamı gerçekleştiren Altun’un tüm yakın akrabalarının da bu katliamı onayladığı anlaşılmıştı.

ANFNEWS

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir